bugün

karaduvar

---------------spoiler---------------
merhabaya niyetli arzularımıza şahit duvarlardır.
---------------spoiler---------------

"kır zincirlerini"

gidenin ardından uçsuz bucaksız bir el sallayıştı benimkisi. bilinmezliğe açılan kapıdan kırık kanatlarımla boşluğa bırakmışken kendimi, şefkatli bir dokunuştu ruhumu uyandıran ve yüreğimi okşayan… sızısı benliğimde solo atarken, yakarışlarımı bir sen duydun o karmaşada. çığlık çığlığa boğuştuğum hüznümü bir yangında bıraktın. yalvarışları bile kandıramadı aldanışların… bu bizim gecemizdi. ilk defa umutlarımı göklere böylesi ektim ve gözyaşlarımla suladım. mutluluktu parça parça kırıklarımı tamir eden… ilk defa böylesi inandım, ilk defa böylesi taptım yaratıcıya. senin varlığındı ateşler içinde yandığım cennetim. sızan tüm umutlarımızı topladım avuç avuç. bir anda unutmuştuk acı çekmenin yorgunluğunu. yaşamak mıydı böylesi güzel, yoksa seni bulmak mıydı ölesi derin…

kalbimizin kırıklarını topladık birer birer. sağlam kalan zerrelerini birleştirdik. harmanlayarak ruhumuzun hücrelerini, tek yürek olduk ebede intikal. ölesi masumiyet, ölesi mağrurluk ve ateşten gömlekti varlığımızı yorgan yapıp saran… içlerimizi döküp sel olduk katillerimize. yayla rüzgarı şefkatiyle okşarken duygularımızı, intikam hışmıyla yorduk bozgun aşkları. yenilgilerimizi yitirdik birer birer.

hasretlerin bulutunda kaybolan güneşimizin gölgesiyle uyuduk. çırılçıplak ve sımsıcak bir dokunuştu yüreğimizi öpen. sözlerin cümbüşüyle ayaklanan kalp atışlarımız, aynadaki bize ağlıyordu yatak döşek. sen miydin aynadaki yüz, yoksa ben miydim aynadaki iz? doğuşu, birbirinden kopuşu muydu ruhlarımızın? usanmadan aradığım bilinmezlik neydi? neden kayboldu içimdeki bu arama sevdası ansızın?

hayallerimizin denizinde göğe açılan bir kapıydı seni yaşamak… hep içimde sakladığım seni ilk defa gördüm. ilk defa böylesi asi, ilk defa böylesi özgürdün… ta derinlerimdeki mezarından dirildin, hesap sordun kahroluşlara. can verdin ruhuma ve yoldaş oldun yarınıma. şimdi hangi nankör geçmiş unutturur seni? hangi ebedi düşmanlık korkutur da, diken olup yarınıma vazgeçirir senden? hangi umarsız bedel yerini alma cüretini gösterebilir ve hangi acımasız engel buna göz yumabilir? hangisi söyle! sensiz azapların hasreti dağ olmuşken böyle deli deli, hangi intikam yıkabilir sana olan inancımı? yüreğimin namusu meydan okurken zamana, hangi aptal gerekçe ayırabilir seni benden? hangi mevsim koparır yapraklarını ve akıtır acısını gözlerimizden ?

bir zafer melodisi uzaklardan kulağıma çarpan. titrek titrek, adım adım yaklaşan. dinle! yeniden doğuşumuzu kutluyor kalp atışlarımız. kavuşmamızın şerefine göğüs kafesimizi dövüyor hazin hazin. son yolcu da bindi, sonsuzluğa açılan ebedi yolculuğumuzda. daha dün “elveda umutlarım” diyordum kan revan içinde ve bir bilinmezin pençesinde, şimdiyse sahnenin tam ortasında sana susuyorum.

zifir karanlıktı günlerimi sandık sandık saklayan ve beni aç susuz bir yalnızlığa mahkum eden. bir gece, bir deniz, bir de ay vardı yüreğimdeki fırtınada bana destek olan. ay ışığı denizde yürüdü, açıldı ufuklara ince bir yolda. adını oradan aldın. sen miydin umutlarıma giden yol, ya da umutlarım mıydı ufuklardan içime akan… içimize akıttığımız duygu yüklü gözyaşlarımızın pembe hayalleri, bir elmas gibi çıktı mabetlerimizden. diğer adın da bu olmalıydı. kaybettiğim yaşama arzularım yepyeni hayallerle çıktı gökyüzüne. bir yıldız gibi göz kırparken umutlarıma, sonsuza kayışıyla toplandı yıkıntılarım. enkazdan çıkan benliğimi sana topladım demet demet. kokusu sinsin ciğerlerine, içinde yaşasın bundan böyle.

ruhlarımızı kutsadık ruhlarımızla. sarmaş dolaş bir danstı yarına merhaba diyen ayinimiz. belki düşünü gördüğümüz, belki de yasını tuttuğumuz. varlığımız kanatlansın! çok uzak diyarlarda ve kimsenin bilmediği o ıssız yerde, ütopyamızı yaşatsın. içimizde coşturduğumuz düşler, "saklıkent"in incisi gibi gerçekliğe şahitlik etsin. riyakar dünyanın asil evlatlarıyız biz. damla damla biriktirip, birbirimize sunduk gerçeği. sabırla ektiğimiz deniz büyüdü. şimdi dalgalanma zamanı. belki yüzmeli serin sıcak, belki de bırakmalı arzuların koynuna. hasretlerin kışı döndü bahara. yazın sıcağını yaşamadık daha. baharı bile titretirken içimi, görmez gözüm köşe bucak enginliğini… hayali bile aklımı alır benden, sana götürür yeniden… merhaba engin deniz, merhaba düşlerim..! açın kollarınızı size geldim..!

14/09/2006

uğur yaman