bugün

kürşad

Dönemin Çin kaynaklarından birinde şöyle anlatılıyor imiş.
imparator Jiu cheng Sarayı’nda iken "T’u-li’nin kardeşi Cie shê shuai(Kürşat), “Lang ciang” rütbesini almıştı. Cie shê shuai, kendi adamlarıyla suikast plânlayarak kendi adamları ve (ağabeyinin oğlu) He luo gu
ile birlikte imparatoru kuzeye kaçırmayı düşündü. Adamlarına:“duyduğuma göre Yükselen Han (unvanlı prens Li zhi),gece saati 1-3 arası saray dışına çıkacakmış, saray kapısı açılacakmış. Ben bu fırsatta sarayı basacağım” dedi. O gece şiddetli rüzgar estiği için Yükselen Han (unvanlı prens Li zhi) saraydan çıkmadı. Cie she shuai suikastının açığa çıkmasından endişe ederek merkezi otağa doğru ok atarak “öldürün” diye bağırdı. Muhafızlar peş peşe basıp geldiği için Cie she Shuai kaçmak için saray seyisini öldürüp, at kaçırıp, Wei nehrinden geçmek istedi. Ama peşinden gelenler ona yetişerek kellesini aldılar. He luo gu (imparator tarafından) affedilerek güney dağlarının dışına sürgün edildi. Bundan dolayı vezirler, Türklerin orta bölgede yerleşmelerinin hiç de doğru olmadığı görüşünü tartıştılar. Han da Türklerin baş belâsı olduğunu kabul etti. Yine de A shi na Si Mo’ya Yi mi ni shu si li bi Kağan unvanını lütf etti ve Li soyadını bağışladı. Kağan nehrin kuzeyinde otağ dikti. Bu olaydan sonra tüm Türk kabileleri asıl topraklarına gönderildi."