bugün
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim11
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz16
- abır nerede sorunsalı8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan15
- vatandaşlık farkı alan otel10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı8
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı48
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş12
- aristoteles'in orta yolu10
çeşitli meze ve yemeklerle içki içilen yer.
istanbul'da, II. Mehmed (Fatih) döneminden (1451-1481) bu yana meyhaneler bulunduğu ve bunların Bizans döneminden kalmış oldukları çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.
Meyhane kültürü, tarihsel olarak liman şehirlerinin bir parçası olagelmiştir. Fatih Sultan Mehmet fethettiğinde istanbul, dünyada meyhaneler şehri olarak şöhret kazanmıştı. Kimi araştırmacılar meyhane kültürünün istanbul'dan çıktığını yazar. 16. yüzyıl yazarlarından Kastamonulu Latifî, Tarifname-i istanbul eserinde, istanbul meyhanelerinin bilhassa Tahtakale'de toplandığını, Galata'nın ise baştan başa meyhane olduğunu belitir:
"Galata demek meyhane demektir." Latifî ayrıca, kendi adını taşıyan ünlü şuara tezkiresinde, Fatih Sultan Mehmet'in divankâtibi, rint şair Melihî'nin Tahtakale meyhanelerinde içtiğini de söyler.
Evliya Çelebi Seyahatname'de istanbul esnafından bahsederken, meyhaneciler için "esnaf-ı mel'ûnan-ı menhûsan-ı mezmunan" deyimini kullanmıştır. Evliya Çelebi'ye göre o dönemde istanbul ile Galata, Eyüp ve Üsküdar kadılıkları içinde Hamr Emaneti'ne bağlı binden fazla meyhane faaliyet göstermekte, bu meyhanelerde çalışanların sayıları 6.000'i bulmaktaydı.
Evliya Çelebi o dönemde sadece Galata'da 200 meyhane olduğunu söyler.
Ayrıca Hasköy' den bahsederken burada 100 meyhane bulunduğunu ilave eder. O dönemde Samatya, Kumkapı, Balıkpazarı, Unkapanı, Cibali, Ayakapısı, Fener, Balat da birçok meyhanenin faaliyette bulunduğu semtlerdir. Meyhanelerin yoğun olduğu diğer semtler ise, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Yeniköy, Tarabya, Büyükdere ve Anadolu yakasında, Kuzguncuk, Çengelköy, Üsküdar ve Kadıköy'dür. Bu semtlerin tümü istanbul'un gayrimüslim nüfusun yoğun olduğu semtleridir ve meyhanecilik o dönemlerde kural olarak gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin işidir
Osmanlı döneminde meyhaneler "koltuk" ve "gedikli" olmak üzere iki sınıfa ayrılırdı. Gedikli meyhaneler ruhsatlı olup sayıları tahdit edilmişti. Koltuk meyhaneleri ise ruhsatsız, kaçak olarak çalıştırılırdı. Zaman içinde bunlara "ayaklı meyhaneler" ilave olurken, gedikli meyhaneler Abdülaziz döneminden (1861-1876) sonra "selatin meyhaneleri" olarak anılmaya başlandı. Bir de koltuk ile gedikli arasında bir seviyede, "küplü meyhaneler" vardı.
Osmanlı döneminde, meyhaneleri konu alan şiirlerde özellikle sakilere geniş yer verilmiş, sakiler için nice sakinameler yazılmıştır. Sakiler çoğunlukla efemine tipli, genç ve güzel oğlanlardan seçilir, bunların temizliklerine ve kıyafetlerine büyük özen gösterilirdi. Sakinin güzel yüzlü, güzel huylu, boyu bosu yerinde olması istenirdi.
Koltuk meyhaneleri ise gizlice içki satılan ve içilen, manav, bakkal gibi dükkânlardı. Koltuk meyhanelerinin bir bölümü de kibar koltuklarıydı. Buralara daha ziyade evlerine içki sokmayan, memur ve kâtip takımı gelerek akşamcılık âdetlerini sürdürürlerdi.
15. yy'dan 19. yy'un ortalarına kadar çeşitli dönemlerde, zaman zaman çıkarılan içki yasaklarıyla meyhaneler kapatıldı; ancak yasağın kalkması veya gevşemesiyle tekrar açıldılar ve giderek sayıları arttı. Meyhaneler vb. eğlence yerleri ancak Tanzimat'tan sonra özgürlük kazandılar. Bu
dönemde meyhanelerin istanbul'da göze batacak şekilde çoğaldığı görülür.
Meyhanelerdeki hizmet hazırlıkları ikindi ezanından sonra başlar, rakı güğümleri, ibrikleri ve şarap testileri doldurulurdu. (Daha eskiden ibrik ve güğüm yerine kabak kullanılmıştır.) Tabak, bardak gibi
servis malzemelerinin temizliği barba tarafından denetlenip, tezgâhtaki ve mutfaktaki yerlerine özenle yerleştirilirdi. Servise hazırlanan mezelerden bazıları tezgâh üzerine dizilirdi.
Cumhuriyet döneminde ise geleneksel meyhaneler barlara yenik düşerek, hele de 1970, 1980'lerden sonra yavaş yavaş azalmışlar, yerlerini modern restoranlar, barlar almıştır. Bunda değişen ve gelişen içki kültürünün etkisinin olduğu muhakkaktır. Toma, Dimitri, Agop, Serkis, Ancelo, Todori, Anastas gibi barbalar, meyhanelerin son dönemlerinde istanbullulara nice çilingir sofraları hazırlamış, bir ölçüde de olsa meyhane geleneklerini yaşatmışlardır. Geleneği sürdürmeye çalışan az sayıda meyhane günümüzde de vardır.
Toplumsal yaşama üst sınıfların rağbet ettiği birer alafranga meyhane formu olarak giren, ama Cumhuriyet döneminde alaturkalaşıp halka mal olan gazinolar ve birahaneler, klasik meyhaneleriniki yakın akrabasıydı. Batılı örneklerinin yanı sıra Rumlara özgü tavernalardan da beslenen gazino, rakı ve çilingir sofrasını alaturka musiki ile buluşturduğu gibi, meyhane ile müzik arasındaki köklü ilişkiyi de yeniden biçimlendirdi. Küçük ölçekli mekânlarda açılan çalgılı meyhaneler, taş plak meyhaneleri, giderek 1970'lerde mantar gibi yayılan pikaplı meyhaneler, gazinoyla yerleşen olguların kültürel yansımasıydı.
istanbul'da, II. Mehmed (Fatih) döneminden (1451-1481) bu yana meyhaneler bulunduğu ve bunların Bizans döneminden kalmış oldukları çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.
Meyhane kültürü, tarihsel olarak liman şehirlerinin bir parçası olagelmiştir. Fatih Sultan Mehmet fethettiğinde istanbul, dünyada meyhaneler şehri olarak şöhret kazanmıştı. Kimi araştırmacılar meyhane kültürünün istanbul'dan çıktığını yazar. 16. yüzyıl yazarlarından Kastamonulu Latifî, Tarifname-i istanbul eserinde, istanbul meyhanelerinin bilhassa Tahtakale'de toplandığını, Galata'nın ise baştan başa meyhane olduğunu belitir:
"Galata demek meyhane demektir." Latifî ayrıca, kendi adını taşıyan ünlü şuara tezkiresinde, Fatih Sultan Mehmet'in divankâtibi, rint şair Melihî'nin Tahtakale meyhanelerinde içtiğini de söyler.
Evliya Çelebi Seyahatname'de istanbul esnafından bahsederken, meyhaneciler için "esnaf-ı mel'ûnan-ı menhûsan-ı mezmunan" deyimini kullanmıştır. Evliya Çelebi'ye göre o dönemde istanbul ile Galata, Eyüp ve Üsküdar kadılıkları içinde Hamr Emaneti'ne bağlı binden fazla meyhane faaliyet göstermekte, bu meyhanelerde çalışanların sayıları 6.000'i bulmaktaydı.
Evliya Çelebi o dönemde sadece Galata'da 200 meyhane olduğunu söyler.
Ayrıca Hasköy' den bahsederken burada 100 meyhane bulunduğunu ilave eder. O dönemde Samatya, Kumkapı, Balıkpazarı, Unkapanı, Cibali, Ayakapısı, Fener, Balat da birçok meyhanenin faaliyette bulunduğu semtlerdir. Meyhanelerin yoğun olduğu diğer semtler ise, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy, Yeniköy, Tarabya, Büyükdere ve Anadolu yakasında, Kuzguncuk, Çengelköy, Üsküdar ve Kadıköy'dür. Bu semtlerin tümü istanbul'un gayrimüslim nüfusun yoğun olduğu semtleridir ve meyhanecilik o dönemlerde kural olarak gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin işidir
Osmanlı döneminde meyhaneler "koltuk" ve "gedikli" olmak üzere iki sınıfa ayrılırdı. Gedikli meyhaneler ruhsatlı olup sayıları tahdit edilmişti. Koltuk meyhaneleri ise ruhsatsız, kaçak olarak çalıştırılırdı. Zaman içinde bunlara "ayaklı meyhaneler" ilave olurken, gedikli meyhaneler Abdülaziz döneminden (1861-1876) sonra "selatin meyhaneleri" olarak anılmaya başlandı. Bir de koltuk ile gedikli arasında bir seviyede, "küplü meyhaneler" vardı.
Osmanlı döneminde, meyhaneleri konu alan şiirlerde özellikle sakilere geniş yer verilmiş, sakiler için nice sakinameler yazılmıştır. Sakiler çoğunlukla efemine tipli, genç ve güzel oğlanlardan seçilir, bunların temizliklerine ve kıyafetlerine büyük özen gösterilirdi. Sakinin güzel yüzlü, güzel huylu, boyu bosu yerinde olması istenirdi.
Koltuk meyhaneleri ise gizlice içki satılan ve içilen, manav, bakkal gibi dükkânlardı. Koltuk meyhanelerinin bir bölümü de kibar koltuklarıydı. Buralara daha ziyade evlerine içki sokmayan, memur ve kâtip takımı gelerek akşamcılık âdetlerini sürdürürlerdi.
15. yy'dan 19. yy'un ortalarına kadar çeşitli dönemlerde, zaman zaman çıkarılan içki yasaklarıyla meyhaneler kapatıldı; ancak yasağın kalkması veya gevşemesiyle tekrar açıldılar ve giderek sayıları arttı. Meyhaneler vb. eğlence yerleri ancak Tanzimat'tan sonra özgürlük kazandılar. Bu
dönemde meyhanelerin istanbul'da göze batacak şekilde çoğaldığı görülür.
Meyhanelerdeki hizmet hazırlıkları ikindi ezanından sonra başlar, rakı güğümleri, ibrikleri ve şarap testileri doldurulurdu. (Daha eskiden ibrik ve güğüm yerine kabak kullanılmıştır.) Tabak, bardak gibi
servis malzemelerinin temizliği barba tarafından denetlenip, tezgâhtaki ve mutfaktaki yerlerine özenle yerleştirilirdi. Servise hazırlanan mezelerden bazıları tezgâh üzerine dizilirdi.
Cumhuriyet döneminde ise geleneksel meyhaneler barlara yenik düşerek, hele de 1970, 1980'lerden sonra yavaş yavaş azalmışlar, yerlerini modern restoranlar, barlar almıştır. Bunda değişen ve gelişen içki kültürünün etkisinin olduğu muhakkaktır. Toma, Dimitri, Agop, Serkis, Ancelo, Todori, Anastas gibi barbalar, meyhanelerin son dönemlerinde istanbullulara nice çilingir sofraları hazırlamış, bir ölçüde de olsa meyhane geleneklerini yaşatmışlardır. Geleneği sürdürmeye çalışan az sayıda meyhane günümüzde de vardır.
Toplumsal yaşama üst sınıfların rağbet ettiği birer alafranga meyhane formu olarak giren, ama Cumhuriyet döneminde alaturkalaşıp halka mal olan gazinolar ve birahaneler, klasik meyhaneleriniki yakın akrabasıydı. Batılı örneklerinin yanı sıra Rumlara özgü tavernalardan da beslenen gazino, rakı ve çilingir sofrasını alaturka musiki ile buluşturduğu gibi, meyhane ile müzik arasındaki köklü ilişkiyi de yeniden biçimlendirdi. Küçük ölçekli mekânlarda açılan çalgılı meyhaneler, taş plak meyhaneleri, giderek 1970'lerde mantar gibi yayılan pikaplı meyhaneler, gazinoyla yerleşen olguların kültürel yansımasıydı.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar