bugün

beşir atalay: "türkiye, basın özgürlüğünü 'sonuna' kadar kullanıyor." diyor. basın özgürlüğünün "sonu" ne çabuk geliyormuş öyle.
[http://www.petitiononline.com/odatvi/petition.html]
türkiye'de gitgide yok olan bir kavramdır.
türkiye de sonuna kadar olan hede.
tabi kide vardır:
iktidara yalakalık yapıyorsan en kral basın özgürü sensin,
etliye sütlüye karışmıyorsan, anti-demokratik tutuklamalara göz yumuyorsan en özgür sensin,
objektiflik kavramını bilmiyorsan kesin özgürsünsün hocam kaçarı yok,
ceplerin yandaş medya olduğun için doluyorsa senden özgür yok,
kıçından belgeler uydurup manşet manşet yayınlayabiliyorsan aferin oğlum sana aferin,
el ver oğlum el ver, yat oğlum, tut olum tut kıs kıs...
--spoiler--
bir de utanmadan gazetecilere özgürlük diye protestolar düzenliyosunuz! vakit gazetesi yazarı hüseyin üzmez'i bıraktılar işte.
--spoiler--
millet olarak bilmediğimiz, görmediğimiz her şeye tanım yapma merakı içerisindeyiz. ben ülkemde bugüne kadar böyle bir anlayışa şahit olmadım. şimdiler de ise sözde bir özgürlükten dahi söz edemiyoruz -en azından yüzümüzde birazcık haya kaldıysa- şimdi duyduklarım üzerine belki bir şeyler karalayabilirim buraya.

telefonları dinleyen, yaftalayan, düşünce fakiri bu zihniyetin karanlık gölgesi altında ezilen bir basının hangi özgürlüklere sahip olabileceğini sıralamak inanın çok zordur. ancak özgür basın yozlaşmamış, yönlendirici bir unsurun ve baskının altında bulunmadan her türlü fikir, söz, haber, fotoğraf ve başka şeyleri saklamadan hür iradeyle yayabilme, ifade edebilme demektir.
türkiye'de artık pek raslanamayan, yazarının kitabını toplatarak, sansür uygulatarak; medya patronuna da vergi cezası verilerek engellenen bir 'özgürlük' türü...
bunların: görsel
ve de bunların: http://www.hurriyet.com.tr/_newsimages/1322068.jpg
yapıldığı ülkedeki olmayan özgürlüktür.
Ama;

öncelikle, şu tayyip erdoğan meselesine değinelim. recep tayyip erdoğan, türkiye cumhuriyeti'nin başbakanı. kötü de bir başbakan değil. görüş ayrılıkları da var, işte bu yüzden de, chp diye bir başka parti var. o da olmadı, mhp diye bir başka parti var. buraya kadar her şey ne güzel değil mi. hadi şimdi, bazı angutlara ve yaptıkları angutça şeylere değinelim.
sen bir ülkenin başbakanını, hayvan kılığında çiziyorsun, sonra da, bu ülkede özgürlük yoook diye bağırıyorsun. ulan salak, yani normal bir vatandaşı bile o hallerde çizmek, hakaretten ötürü suç, sen kalkıp başbakanı çiziyorsun? benim gibi sevmiyor olabilirsin, farklı görüşlere sahip olabilirsin, hatta nefret edebilirsin, ama bu, sana onu hayvan kılığına sokma özgürlüğünü vermez. bunu protesto da edemezsin, ceza aldın diye de "basın özgürlüğü yok" da diyemezsin.

şimdi de, kemal kılıçdaroğlu'nun meselesine gelelim.
atv, sevdiğim bir kanaldı. yani bu ülkede, sağ görüşü temsil eden adamakıllı tek kanaldır. samanyolunu biliyorsunuz zaten, bence o kanal bile değildir de, neyse.
güzel bir kanal, ciddi reyting oranlarına da sahip. bazı kanallar gibi* aptal da değildir (uğursuzluk kelimesini sansürleyen samanyolu tv'den bahsediyorum.) bugüne kadar hiçbir kusurunu görmedim. ama şimdi durup dururken, angutluk yapma sebebi ne acaba? kemal kılıçdaroğlu, aşağıdakilerden hangisidir, a)dansöz? ne demek bu şimdi? ha recep tayyip için çizilenler, en azından bazı şeyleri protesto amaçlı çizmiş. senin amacın ne? bariz hakaret. demek ki sen salaksın ki, arkanda akp var diye diğer partilerle korkmadan dalga geçiyorsun.

şimdi bir de şöyle bir ülke hayal edin, kemal kılıçdaroğlu ile recep tayyip erdoğan, kardeş kardeş geçiniyor, birbirlerine fikirlerini sunuyor, tatlı tatlı tartışıyor, şakalaşıyorlar. ne güzel değil mi?
-recep bey belediye seçimleri n'oldu ya?
-hiç sorma kemal yaa, izmiri yine alamadık... *
-hahahaha, hadi arkadaş olalım!
-canım yaa. bıyıklarını yerim ben senin.
-hahahaha!

e iyi de neden olmasın? ne var ki kavga edecek? ikiniz de bu ülke için her şeyinizi feda edersiniz, biliyoruz. sadece bazı konularda, fikirleriniz farklı diye, birbirlerinize küfür ediyorsunuz, dudaklarınıza pis diyorsunuz, yüzlerinize bakmıyorsunuz.

eğer durum buysa, o zaman siz aptalsınız.
Özgürlüğün olmadığı bir ülkede, özgürlüğün çeşitlerinden bahsetmektir.
(bkz: ağlama beni de ağlatacaksın)
bizim basında iş yok, o yüzden normaldir basınımızın da özgür olmaması. sağlı sollu hepsi gerizekalı.
bu basın özgürü ülkenin özgür bir bakanı bakın nasıl açıklamakta gazeteci tutuklanmalarını:

http://www.youtube.com/watch?v=_y4NfBV7qI0

neymiş? demekki hiç bir gazeteci fikirleri nedeniyle atılmadı içeriye, hepsi tecavüzcü veya banka soyguncusu. çocuk mu kandırıyorsun egemen bağış !
-Bu Gazeteyi ''BASIN'',
-Şu Televizyonu ''BASIN'',
-O Gazetecinin Evini ''BASIN''

-Bizdeki ''BASIN'' Özgürlüğü Dünyada Yok Be!

https://www.facebook.com/...43&type=1&theater

tanım: basının tarafsız haber yapabilmesi.
tutuklu gazetecilerde dünya birincisi olan ülkede olmayandır.

%50 halinden memnundur herhalde.
hasret kaldığımız özgürlük özgürlügü siyasal iktidar gasp etmiş durumda.
179 ülke arasında türkiye 154. Sırada imis.
157. sırada türkiye.
yandaş ve iktidar yalakası medya muhalefete sallama,kötüleme,iftira atma gibi konularda son derece özgürdür.
ne demek efendim basın özgür değil bu ülkede demekki bazıları özgür dimi..
ülkeleri yöneten pezevenklerin kendi fikirlerini yayma özgürlüklerinden ibaret olan özgürlüktür.
burjuva toplumlarinda, fakir halki, mazlum ve somurulen kitleleri, gazetelerini milyonlarca basarak, her gun sistemli ve surekli bir sekilde aldatan, uyutan ve onlarin ahlakini bozan zenginlere ait bir yetkiden ibaret olandir. (bkz: vladimir ilyiç lenin)
türkiye de asla gerçekleşmeyecek özgürlüklerden biri. hükümetler değişir ama basın özgürlüğü asla gerçekleşmez.
Türkiye nin angora ile yarıştığı özgürlüktür.
düşüncenin kuvveyi fiil alanına dair hürriyet.

yazar patron münasebeti
basın özgürlüğü bağlamında ele alınabilir mi?

gazete çalışanı
köşe yazarı birbirinden çok ayrı nicel-nitelik ifade eder mi?

köşe yazarı, bir yazar olmak dışında
bir üst örgütlenmeye sahip olmalı mı?

köşe bir yazarın işten atılması
bir işçinin işten atılmasından mana itibariyle farklı mıdır?

köşe bir yazar
ne renk yaka takar. mavi? beyaz? yoksa?

gazetelerin
kendilerine has editoryal kriterleri var mıdır?

bir köşe yazar
mesela medyatik bir sözlükte çaylaklaştırılabilir mi?

sıcak bir cumada geldi aklıma
ne alaka değil mi?

tarihi eski ama mevzu aynı bir örnek;

şadi alkılıç, 1960larda cumhuriyet gazetesinde yer alan bir yazısı yüzünden başına gelemeyen kalmamıştı.

o dönem cumhuriyet gazetesi yazı işleri müdürü kayhan sağlamer, bu olayla ilgili olarak bir ara gazetedeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı, kısa zamanda geri döndü.

iki olay aynı mesele etrafında seyretmiş, ama aynı özelliklere sahip benzer hadise olarak ele alınıp, kavranabilir mi?

yine cumhuriyet gazetesi köşe yazarı merhum ilhan selçuk bir kaç defa gazeten ayrılmaya zorlandı sonra geri döndü.

şadi alkılıçın yazı nedeniyle hapisle tecziyesi aleni basın hürriyetini ihlal iken, yazı işlerinden köşeci yazarlara kadar kimilerinin, gazete sahipleriyle olan münasebeti çerçevesinde iş alınması, işten atılmasını basın hürriyeti bağlamında ele alınabilecek bir hadise gibi görmek mümkün mü?
1803'lü yıllarda, fransız ihtilali takibenki ilk 15 yıl içerisinde basın özgürlüğü hakkında şöyle düşünmüştür:
"fransa, devlet idarecilerini, aristorkat zümresini, mal-mülk varislerini, din ahalisini yitirse ne halde olur?"
- ee üzülür. başka? başka bir şey olmaz.. fransa, yine aynı fransa, kan yine aynı kan kalır.
"peki ama fransa, 100 kadar fizikçi bir deste kimyacı, 50 fizyoterapisti, 100 zirai işçisini, 1000 fabrika koordinatörü ve şefini kaybetse ne olur?",
- fransa fransa olmaktan çıkar tabi kii.."
elbetteki postmodern hayatları birbirine bağlayan iş bölümü yani, endüstriyel insandır. bu endüstriyel insan rant amacı güderek, haksız kazanç elde etmez, paylaşımlarda bulunur.. bu gibi işler, fransayı sömürenlerin metodolojisini yansıtır. doğanın insan için var olduğu kabalığına varılacak olursa, insanlar birbirleri yerine sınırsız kaynakları, ziyadesiyle doğayı sömürsünler.. marx gibi simon da, ilerleme kaydedilip evrimleşmek isteniyorsa, bunun sınıf mücadelesinin başarı ile nihayetlendirilmesinin önemine değinmektedir.
simonu diğer sosyalist sterotiplerden ayıran nokta, müteşebbis girişimi ve teşebbüsünü makul ve gerekli görmesidir. onun için, girişimci rant ve kara yönelmesin yeter. bu işi de, en çok randımanı alacağı kişiyi saptaayarak devri daim yapacak devlettir. asıl özgürlüğünü sağlayan devlettir diyor özetle, tabii sikinin keyfine göre.
görsel

basın özgürlüğü! türkiye!?
türkiyede olmayan.