bugün

gibi 3 sezonda gözle görülür karakter değişimleri

ilk 2 sezonla neredeyse hiç alakası olmayan bir kurgu, çekim tarzı, konu ve işleyişe sahip hale gelmiş. yönetmenin değiştiği net olarak görülüyor. ancak feyyaz yiğit ve aziz kedi'nin de tam olarak ne yapmak istediğine dair kimsenin net bir fikri yok. aslında çoğu insan kafasını az biraz parçalamak istediğinde sarılır hale gelmişti. klişe ancak gerçek olan televizyonda ve dijital platformlarda eski yapımlar hariç yeni olarak pek fazla kaliteli ürünün çıkmadığı, yerli dizi ve filmlerde ise zengin iş adamı konulu dizilerle bir rastgele ünlünün hayatının anlatıldığı o berbat konusuz filmlerin dışında tek bire üretimin olmadığı ortamda "gibi" tam bir kurtarıcıydı. hala öyle değil mi diye sorarsanız fikrimi izah edeyim.

sinema eleştirmeni değilim zerre de anlamam izler geçerim. ancak görünen o ki feyyaz yiğit ve aziz kedi birşeyler deniyor. özellikle 3.sezon 5. bölüm ve 6. bölümde izlediklerimden sonra buna kesin kanaat getirdim. şunu iddia edebilirim; aslında 6. bölümde latifesini yaptıkları festival filmleri var ya hani? işte 5. bölüm bence hepsinden iyi. zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan işine bak kardeşim. en azn 4 tane ödül alırdı. o bölümle ilgili entry girildi mi bilmiyorum bakamadım. sözlüğe yıllar sonra bunları yazmak için girdim. girilmediyse de girilmeli. sinemacı vs varsa anlatsın abi, on numara bir bölümdü bana göre. o rüyada neler anlatıldı. emekli bir öğretmenin içinden neler geçiyordu. ah be ümran abla derken bir de seyhan abi çıktı karşımıza. millete fedonun sahil müfettişi değil de on numara bir şarkıcı olduğunu öğretti. iddia ediyorum bölümün sonunda çoğu kişi gözyaşını tutamadı. yine o çekim harikası kareler. evet gibi artık bir komedi dizisinden ziyade millete dizi ve hatta bence her bir bölümü film olma değerinde kalitesiyle filmin nasıl çekileceğini anlatan bir ders haline geldi. istemeyen anlamayan izlemez. hala bölümler altında iki belden aşağı espri bulup sosyal medyada bunları yazıyorlar. elbet haklarıdır. feyyaz ve aziz üstatlar onlar içinde serpiştiriyor elbet ama genelinde bambaşka bir şey deniyor. sadece bir gün anlatmasını umut ederim feyyaz yiğitin, bu yaşlılarla alakalı olayı nedir onu merak ediyorum. yaşlanma üzerine çok fazla metafor üretiyor ve belli ki çok üzülüyor. banyo bölümünü hatırlarsınız. ya da yanlış mentorda. ilginç yani yaşanmışlıklara fazla üzülüyor gibime geldi.

peki ersoya ne oluyor? ilk 2 sezonda nispeten çıkışları olsa da, genellikle uyumlu sevimli bembeyaz bir çocuktu. ustasından dayak yiyen, montuyla bütün dayısından utanan babaannesi yenmiş kırtasiye çalışanıydı. şimdi ise hadi rüya bölümünü geçelim o ümran hocanın metaforuydu, genel olarak ne oldu ersoya. krem sevdası, üstünlük beklentisi. bildiğimiz ersoyun çok üstünde çok farklı kurgulanmış bir karakter haline gelmiş. hatta biraz da karanlık. aynalara bakışı kendisine yapılan bir iki iltifattan sonraki anlamsız gülümsemeleri, yalnız kaldığındaki durgunluğu bakınca ürkmüyor değilim. ersoy mesela asla yol kenarında duran kar zımbırtısını alıp yanında götürebilecek ya da madalya illa benim olsun diyecek biri değildi.

hadi diyelim ersoyu kabul ettik. ya ilkkan? sürekli mutsuz, kavgacı.. sezonun ilk bölümünde çok uyumlu gibi görünüyordu. arkasından başka şeyler gelecekmiş elbet ama o da gittikçe daha korkutucu ve karanlık bir karaktere bürünmüş bir hale geldi. son bölümde radyo sahnesini zerre anlamadım mesela. herseyde de birşey arama diyeceklere lafım o dur ki ne demek arama. bence feyyaz herşeyi bilerek yazıyor her sahnede bir şey anlatıyor. diyerek övüyüm az da.

yılmaz.. yılmaz çok değişti. karakter röportaj bölümündeki tarzına denk gidiyor. bilmiyorum iyi mi oluyor ama gözden geçirmek lazım. öyle anlamsız gülüşler atmadığımız kesin ama başka bir keyifte var. david lynch gibi burton gibi.. tedirgin ama merak uyandırıcı bir sezon. ama kardeşim kafa dağıtmaya girdiğimiz diziniz yüzünden bir haftadır etkisinden çıkamadım bazı sahnelerin. biraz törpülesek mi? hani bunu başka projede yapabilirsiniz bence. trpikantano içmeye gidiyorum şimdi. eyvallah.