bugün

izafiyet teorisi

Özel görelilik ve genel görelilik olarak iki farklı perspektifte sunulmuş olan Einstein ın teorisinin bir diğer adıdır. Her iki teoriyi birlikte ele almaya kalkışırsak kısaca şöyle de ifade edilebilir.

Zaman, maddesel veya anti maddesel oluşumların uzay-zaman eğrilerine neden olarak bunların birbirine göre bağıl hareketlerinin matematiksel ifadesidir.

Bu nedenle uzay-zaman da özel görelilik teorisinde ışık hızı maksimum ve aşılamaz hız denilir. burada aşılamazdan söylenmeye çalışılan daha hızlı gitmenin önünde gizli bir engelin olması değil, madde veya anti madde olarak adlandırılan kütleli yani biçimsel forma eğrilmiş oluşumların ortaya çıkabilme koşulunun, taşıdığı enerji kuantlarının ışık hızında olmamaları ve zaman dediğimiz süreçlere dönüşen göreli eğri uzay-zaman 4 boyutu oluşturmalarından ötürüdür. Bu kısım da genel görelilik kapsamına girer ve diğeri ile ilişkilidir.

Genel görelilik merkürün yörüngesindeki sapmanın bir güneş tutulması sırasında teorinin öngördüğü biçimde açıklanabilmesi nedeniyle kanıtlanmıştır ancak kütle çekimi henüz standart model içinde bir yere oturtulamadığından ötürü, yani heisenberg belirsizliği sebebiyle atomaltı parçacıklar hakkında yeterli bilgi edinmek mümkün olmadığından ötürü teorinin bu kısmı bazı şüphelere neden olmaktadır.

Ancak Big bang in tekil noktadan saçılan klasik kuramı 1967 de sonlandırılan uzak süper nova gözlemleri ile çelişerek evrenin giderek daha büyük bir ivme ile genleştiği ortaya çıkınca klasik big bang şişme kuramı ile yeniden teorize edilmiş,bu arada genel görelilik de yeniden dikkat çekmeye başlamıştır.

Albert Einstein a göre evrende ayrı bir kuvvet olarak kütleçekim kuvveti yoktur. Evet bunu genel görelilik söylemektedir. E= mc² formülü ile de enerji ile maddeyi eşleştirmektedir zaten ve böylece kütleyi de aslında göreli bir hale sokmaktadır yani maddeyi. Ancak bugünkü teknik atom çalışmaları, görelilik teorisinin düzeltmelerini Newton mekaniğine uygulayan Hendrik Antoon Lorentz in dönüşüm formüllerinden oluşturulduğu için, Albert Einstein ın teorileri ışığındaki karmaşık ve birbirine göre bağıl uzay-zaman eğrilerinden ibaret olan evren modeli henüz oluşturulamamamıştır.

Dolayısıyla da en büyük sorun bu noktada, kesin kanıtları olan genel ve özel görelilik teorilerine rağmen, standart model in öngördüğü parçacık fiziğinin belirsizliklere bağlı olasılık genliklerinden oluşan kuantum elektrodinamiği bulguları ile doldurulmaya çalışılmasıdır. O nedenle de Albert Einstein kuantum kuramını beğenmemiştir. Kısacası bu teorinin yarattığı devrim fizik dünyasını ikiye ayırmış durumdadır. Eski klasik mekanikçiler yeni formüller ekleyerek standart modeli oluşturmuş, belirsizlikleri ise yine parçacık fiziğinden kaynaklanan gözlem ve konum paradoksuna bağlı kuantum kuramı vasıtasıyla açıklamışlardır.

Bugün modern fizik kuantum ile göreliği ve kütleçekimini aynı kuram içersinde ifade etmenin yollarını araştırmaktadır.

Ancak görünüşe göre bu çatışmadan kuantum dinamiğinin uygulama alanlarının da gösterdiklerine bakılırsa, Einstein ın da bazı standart yanılgıları mevcuttur. Örneğin evrensel sabit arayışı gibi.

Bir başka problem big bang kuramının aslında görelilik kuramları ile çelişmesidir. Bu yarım teori evreni newton kapalı sistemleri ve görelilikten bağımsız mekanik açıklamalarla somutlaştırmaktadır. Yani görelilik açısından evren 13 milyar yıl önce oluşmuş olabilir cümlesi tanımsızdır. Doğrusu, bugünkü uzay-zaman 13 milyar yıl önceki erken sıcak evrenin maddeye eğrilmiş hareketlerinin bağıl bir görünümüdür olmalıdır. Formüller böyle söylemektedir. Ancak planck zamanı denilen ilk 10^-43 saniyenin genliği sonsuz zamana denk gelmesinden ötürü bu noktada zaman dışı bir ilk andan bahsetmek sözkonusu olamayacağı ve yine henüz madde ve enti maddeden bahsasetmek mümkün bile olmadığı için zamana bağıl bir başlangıç referansı vasıtasıyla evrenin evriminden yani zamanın başlangıcı gibi çelişik bir kavramdan bahsedilemez. Sonsuz zaman burada sanki bir an gibi düşünülmekte ve adı büyük patlama big bang olmaktadır. işin çelişik yanı evren giderek hızlı genleştiğine göre patlamadan bahsetmek mümkün değildir çünkü böyle bir filmi geri saracak olursak sonuçta büyük durgunluk tan bahsetmemiz gerekecektir. görelilik teorisinin kanıtları zamanı diğer 3 boyutun oluşumundan yani maddesel eğrilmeden ötürü bağıl bir sonuç olarak ortaya koymuştur. Evrende sabit bir nokta, mutlak bir zaman yoktur. Kısacası evrenin ilk 1 milyar yılı derken sadece 12 milyar yıl öncesinden bahsetmiş oluruz ve bu zamandaki 1 saat şimdiki 1 saat ile aynı değildir çok daha yavaştır. Dolayısıyla da evrenin ilk anı dediğimiz, bir kara deliğin olay ufkundan geçmeye benzer ve asla ulaşılamaz. yaklaşıldıkça zaman kendi üzerine kıvrılacağı için sonsuza dek sürer. Bu durum ışık için zamanın olmaması konusunda da bugünkü evrende geçerlidir. ancak madde evreninde ışığın hızı maddesel uzay-zamanın eğriliği yani bizim kendi bağıl zamanımıza bağlı olarak sonlu bir hızda ölçülebilir.

Evrenin giderek hızlı genişleme nedeni, muhtemelen zamanın göreliliğinden kaynaklıdır. Richard Feynman ın maddenin bağıl hareketlerini pozitif zaman, anti maddenin ise zamanda geri giden maddelerden ötürü oluşan negatif zaman olgularını matematiksel olarak ispatlaması da işleri daha da karıştırır. Çünkü bir pozitron aslında zamanda geri gittiği için madde eğrisel uzayda pozitif yüklü elektron gibi davranmakta, Einstein-rozen köprüsü veya kurt deliği denilen oluşumun simetriğini oluşturmaktadır. Bu durum ilginç şekilde Einstein ve rozen in matematiksel eğri uzay zamanı matematiksel grafiklerle modellerken belli bir eşikten sonra kendiliğinden tersine dönerek her ikisini de şaşırtmıştır. Dolayısıyla anti madde, ters yani dış bükey gibi somutlayabileceğimiz uzay-zaman eğrileri oluşturmaktadır. Erken evrende çok daha belirgin olduğu düşünülen bu negatif parçacıkları da işin içine kattığımızda daha da başka bir çelişki ortaya çıkar. Ters zaman. Böyle bir anti madde eğri uzay-zamanında fiziksel yasaların matematiksel ifadesi yine aynı olacaktır. Dolayısıyla bağıldır. Bu durumda evrenin başlangıcı ile sonu olanaksızlaşır. Big bang evrenin ilk anı olursa anti madde eğrilerinden oluşan yorum açısından evrenin sonudur ve büyük durgunluktur. Oysa Feynman ın ve göreliliğin sonuçları dahilinde baryonik madde evrenini gözlemlediğimizde, daha doğrusu zaten anti madde evrenini gözleyebilmemiz madde anti madde karşılaşmasında (bu bir anti madde yıldızından gelecek herhangi şey olabilir) yok olma nedeniyle olanaksız olduğuna göre kapalı bir evrenin varlığına dair tek veri yoktur. Tersine tüm yeni bulgular açık evrenler modellemektedir.

Sonuç olarak görelilik teorisi insanlığın gözlemlediği fizik evrene dair en büyük teori olma ünvanını hala korumaktadır ve Einstein ın öngörüleri kanıtlar dahilinde yabana atılacak cinsten değildir. O nedenle de bu teorilerle uyuşmayan, onların bir kısmını alıp uyarlayan,newton fiziğinde düzeltmeler yaparak karşımıza birtakım gizemli parçacıklar veya evren modelleri çıkaran diğer aşırı sonuçlara şüphe ile bakılmalıdır. Zamanın başlangıç anında saat kaçtı gibisinden zaman 13 milyar yıl önce başladı şeklinde söylemlerden kaçınılmalıdır çünkü bunun ışık hızına yakın hızla seyahat eden astronotun saatinin kaç olduğunu sormak ile veya karadeliğe düşmekte olan adamın zamansal ardışıklık gözlemlerini sormak ile aynı şeydir bir mutlak gerçeği tanımlamaz. Ardışıklık, başlangıç ve son gibi kavramlar ve zaman tamamen bizim maddesel bağıl gözlemlerimize bağlıdır. Görelilik teorilerinden çıkan sonuçlar bunu söylemektedir.