bugün

narsisistik kişilik bozukluğu

Narsist kişiler, kendilerini fiziksel ve ruhsal yönden aşırı beğenirler. Diğer insanlara göre kendilerini üstün görürler, sürekli beğenilme, ilgi ve onay beklentisi içindedirler. Gittikleri her yerde özel ilgi göreceklerini düşünür, üstün yerleri hak ettiklerine inanırlar. Narsist birey, benlik saygısını bu şekilde besler. Ona göre en güzel, en yakışıklı, en parlak, en zeki odur ve o olacaktır. Hiç şüphesiz, böyle bir özsevicilikte hayal kırıklarına ve incinmelere sık rastlanır. Beklentileri karşılanmayınca özsaygıları düşer, bu sebeple kişiler depresif hissedebilirler. Narsist kişiler, eleştiriye dayanamaz; sürekli övgü bekledikleri için, davranışları da bunları elde etmeye yönelik olacaktır.

Bu kişiler, kendilerini daha üstün göstermek için, başkalarını kullanabilir ve onların haklarını hiçe sayabilirler. Çıkar ilişkilerine açık olabilir, başkalarının duygu ve düşüncelerini, gereksinimlerini anlamakta zorluk yaşayabilirler. Bu sebeple kuracakları ilişkileri bencil ve benmerkezci olarak tanımlamak mümkündür.

Kişilik bozukluğunun gelişiminde, 0-6 yaş, çok önemli bir dönemdir. Bu dönemde çocuk aileyle ilişki kurar. Özellikle anneyle kurduğu ilişki, onun kişilik gelişiminde ve sonraki yaşamında etkili olacaktır. Çocuk aileden gelen beklentileri karşılamak durumundadır ve aile çocuğu bu beklentileri karşılaması için, belli bir seviyede tutar. Ancak, aile bunu bilinçli olarak yapmaz. O, aile için en zeki, en başarılı, en uslusu olmalıdır. Durum böyle olunca, çocuk kendi potansiyelini ortaya koyamaz ve kendi kararlarını alamaz hale gelir.

Narsist kişilik bozukluğunun temelinde, erken çocukluk döneminde anne babanın yeterli eşduyum göstermemeleri; çocuğun uygun anne babalık ortamında gerçek dünyanın düş kırıklıkları ile yeterince karşılaşamaması yatmaktadır. Anne babanın, çocuğun özelliklerini aşırı yüceltmeleri ve vurgulamaları ile sürekli beslenen çocuk, gereksizce büyüklenen özbenlik duygusu oluşturur. Bunun da “Narsizmin” oluşumunda önemli bir payı vardır. Ayrıca Narsistlerin öykülerinde, çocuklukta duygusal ihmal belirgindir.

Narsist kişilerin derinlerine bakıldığında, yoğun bir değersizliğin hakim olduğu görünür. Bu duygudan kurtulabilmek için, sürekli değerlerini yükselten aktiviteler içinde bulunurlar. Bunlar başarılı olmaya çalışmak ve başarı peşinde koşmak gibi olabilir. Ancak, tüm bu süreçlerin farkında değildirler, bunları bilinçsizce yaparlar.

Narsistik kişilik bozukluğu olan kişiler, söyle düşünebilir:

• Ben çok özel bir insanım

• Üstün biri olduğum için, özel davranılmayı ve bir takım ayrıcalıklar tanınmasını hak ediyorum

• Başkalarına uygulanan kurallar beni bağlamaz

• Tanınmak, övülmek ve hayran olmak çok önemlidir

• Benim konumuma saygı göstermeyenlerin cezalandırılması gerekir

• Diğer insanlar, benim gerekmelerimi karşılamadılar

• Hak ettiğim saygıyı görememem ya da hak ettiklerimin verilmemesi bağışlanamaz

• Başkaları, kendilerine duyulan hayranlığı ve sahip oldukları varlığı hak etmiyor

• insanların beni eleştirme hakları yok

• Ben çok yetenekliyim, başkalarının benim durumuma gelebilmeleri için, kendilerine yeni yollar bulmaları gerekir

• Ancak benim kadar zeki ve parlak olanlar beni anlayabilirler

• Büyük şeyler istemek için her türlü nedenim var

Narsistlerin dışa vurdukları kendini beğenmişlik ve güven havasının, başkalarının hayranlığını kazanması ve onların sözünü dinlemelerini sağlaması şaşırtıcı değildir. Çevrelerindeki insanları tartarlar ve kendilerine saygı gösterecek gibi olanları hemen ayırt ederler. Narsistler, sıklıkla karşılığında pek bir şey beklemeden karşılarında hürmetle eğilecek, ‘düşünceli’ bağımlı bir kişiyi bulup çıkarırlar.