bugün

fizyokrasi

Fransızların, Merkantilist uygulamalara tepkisi ile birlikte şekillenen ve Fransa’da doğup gelişen fizyokratik akım, 18. yüzyıl sonlarında esas şeklini almakla birlikte 1760-1770 yılları arasında en yoğun dönemini yaşamıştır. Fizyokratlara göre dünyada, yasaları Tanrı tarafından ortaya konulmuş kusursuz ve de ideal bir düzen vardır. Toplumun işleyişinin tıpkı fiziksel olaylarda olduğu gibi doğal düzen içinde gerçekleşmekte olduğunu ileri sürerek, devletin ekonomiye hiçbir müdahalede bulunmamasını öngörmüşlerdir. Fizyokratların bu düşüncelerini ilk kez Vincent de Gournay (1712-1759), "bırakın yapsın-bırakın geçsin, dünya kendi kendine yürür” (“Laissez faire et laissez passer, le monde va de lui meme” ya da “Let do and let pass, the world goes on by itself”) cümlesi ile ifade etmiştir ki, bu ifade günümüze kadar gelen liberal iktisadın bir sloganı olarak kullanılmıştır.

Diğer yandan Fizyokratlar, devletin ve bütün vatandaşların zenginlik kaynağının toprak ve tarımsal ürünler olduğunu öne sürerek, tarıma yapılacak teşvik ve desteğin daha büyük bir ulusal refah için tek yol olduğunu belirterek, parasal ilişkiler yerine ekonomik kalkınma ve büyüme üzerinde yoğunlaşmışlardır.

Fizyokrat okulun kurucusu olarak kabul edilen ve Tıp doktoru olan François Quesnay 1758 yılında yayınlanan tableau Economique (Ekonomik Tablo) adlı eserinde, servetin doğuşu ve birikimi için gerekli artığın ortaya çıkışını ve toplumdaki sınıflar arasında dağılışını, kanın insan vücudundaki dolaşımından esinlenerek orijinal bir tabloyla açıklar. Fizyokratlar, görüşlerinin özünü oluşturan ekonomik tablo sonucunda, kendi açılarından önemli olan bir de yergi politikası önermişlerdir. Fizyokratlar, Klasik iktisatçılardan ve özellikle de Adam Smith’ten önce, liberal iktisadi sürece ilişkin tutarlı ve titiz açıklamalar yaparak, daha sonraki ekonomistlere (özellikle Adam Smith, Robert Malthus ve David Ricardo’ya) ilham kaynağı olmuşlardır.