bugün

devran

selahattin demirtaş kitabı.

****spoiler****

Devran dizlerinin üstündeki fotoğraftan saim bey’e dik dik bakıyordu. yirmi beş yıl önce örgüt üyesi diye yakalayıp karayazı’ya, ilçe jandarma merkezine getirmişlerdi devran’ı. sağ bacağında kurşun yarası vardı. doktor sadece kanamayı durdurmuştu. ilçenin genç savcısı salim bey de tutanak ve gözaltı işlemleri için jandarma merkezine çağrılmıştı. devran’ı nezarette yaralı halde sorgulanırken görmüştü. gözlerinde ne korku vardı ne de merhamet isteği. yaralı olmasına rağmen ağır işkenceler yapılmıştı; konuşmuyordu, anlatmıyordu bir türlü. “ben çobanım, hayvanlarımı otlatırken beni bacağımdan vurdular”dan başka bir şey demiyordu. üç gün sürdü devran’ın sorgusu. işkence tezgahında can verdiğinde gözleri çakmak çakmak açıktı. işkenceli sorgunun bazı bölümlerine salim bey de tanıklık etmişti. devran ölünce, “çatışmada yaralı ele geçirilen terörist tüm müdahalelere rağmen kurtulamadı,” diye tutulan tutanağa da, sahte otopsi raporuna da savcı sıfatıyla imzayı o atmıştı. o günlerde vatan ve millet adına bunları yapmak meşru ve doğru geliyordu herkese.

bir müddet sonra başsavcılığa, oradan da üst yargı savcılığına atandı salim bey. devletine özde bağlılığının mükafatını hayatı boyunca almaya devam etti. emekliliğiyle birlikte avukatlığa başlayınca da kamu ihale davalarının aranan ismi olarak büyük paralar kazanmaya başlamıştı. istanbul’da lüks bir yaşamın içinde olsa da kimi zaman aklına gelen karayazı günleri ve devran sürgücü olayı canını sıkıyor, içini sızlatıyordu. yine de yıllar içinde meşgaleyle unutmayı başarmıştı.