bugün
- alpay 7713
- 30 kasım 2023 fc nordsjaelland fenerbahçe maçı32
- yarbay kemal17
- hotchner from bau28
- 30 kasım 2023 beşiktaş club brugge maçı17
- ölümlü dünya 2 sponsorlu
- nilin portresi16
- saraca25
- saracanın yakışıklı olmadığını inkar etmek8
- nervio11
- gidene söylenecek söz16
- insanı çıldırtan şeyler19
- sözlük abilerinden genç yazarlara tavsiyeler16
- sözlükte sizli bizli konuşan tipler8
- kız istemeye pembe gömlekle gelen erkek9
- islam arap milliyetçiliğidir37
- çin'in ürettiği savaş uçakları19
- hotchner from bau'ya sibop ayarı yapmak12
- henry kissinger10
- arkadaşlar şöyle bi kıza çakma ihtimalim nedir13
- karıya kıza yürüyüp onlar bana yürüyor demek11
- seni seviyorum menuet9
- 12 aralık 2023 fc kopenhag galatasaray maçı10
- kalp krizi geçirecekmiş gibi olmak11
- milli muharip uçağı kaan25
- hamsi10
- dolarus elif21
- ekşi sözlükteki büyük skandal15
- kuresel ikinma nickli bayan15
- dolarus elifi de vurmak11
- saraca silsüpüroğlu14
- canoo'nun artık içmeye ara vermesi10
- şaka maka saracanın yakışıklı olması15
- dil öğrenememek11
- fransaya kuruvasan yemeye gitmek16
- tomografi ve mr israil icadıdır10
- olgun ve dolgun beyler11
- dinsiz kitapsizsin deyip kizini vermeyen baba9
- seni özledim diye mesaj atan kız15
- true'nin aramıza katılması9
- kuresel ıkınma ile kısmetse olur22
- özelde fingirdeşen yazarlar8
- pembe giyen erkek8
- tunç soyer9
- larisalisa17
- çok yakışıklı bir beyden kokina almak19
- sevgiliyle viyana da kuşburnu çayı içmek15
- bir şarkı sözü der ki23
- canoo'nun larisalisa'ya koşması16
- kuresel ikinma evlendirme bürosu20
- sözlük hanımlarının bugünkü kıyafetleri30
eski ve soğuk taş duvarların üzerinden akan rutubetin sebep olduğu tuhaf bir koku var bu antik dehlizlerde...
uzak bir zamanda buradan geçen zırhlar içindeki bir şövalyenin çizmelerinden dökülen ve binlerce asırdır bu zeminde yatan toz yavaşça havalanıyor, ben temkinli adımlarla ilerlerken. nefes alışlarımda binlerce asrın yükünü hissediyorum bu tozla ama zaten gözlerimi kapatıp yatakta, buraya bunun için gelmedim mi?
taş duvarlar zamana direniyor ama bir gün artık güçleri kalamayacak ve önce oldukları yere çökecekler, sonra da ufalanıp kuma dönüşecekler...
zaman, aç bir canavar gibi...
zaman, her şeyi yiyip asla doymayan bir yaratık...
kendisinden kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz? yada onu durdurabileceğinizi mi?
sizi de yiyecek, sizden öncekileri yediği gibi... ve dönüp arkasına bakmayacak bile, sıradakine geçecek!
bir gölge olmak, bakışların içinden geçtiği, duyulmayan, elle tutulamayan, sadece bazen orada olduğu hissedilip tedirginlikle ürperilen bir varlık olmak. rüzgarlı ve fırtınalı bir gecede, karanlık sokakları bir an önce daha da karanlığa boğarak süzülüp geçmek. binlerce kişinin arasından kimseye dokunmadan sıyrılıp geçmek. her zaman buz dağının kalbi kadar soğuk olmak...
karanlık odanın üç köşesinde, üç taş taht duruyor, üç tahta oturmuş, üç hareketsiz silüet. artık şekli bozulmuş...
her biri birer gölgeye dönüşmüş üç şekil...
bir zamanlar canlı ve hayat dolu gözlerin olduğu karanlık boşluklar odanın ortasındaki taş mangala yönelmiş, sanki hiç görmüyormuş gibi bakıyorlar. mangalın içinde küçük cılız bir alev var, beyaz renkli bir alev. odanın hareketsiz havasında hiç dalgalanmadan yanıyor. soluk beyaz rengine bakarak yandığı ne kadar söylenebilirse o kadar yanıyor...
üzerindeki bakışlara aldırmadan yanıyor...
yaratılmış her şeyin bilgisiyle yanıyor...
ellerini üzerine tutsan sadece soğuk bir esinti hissedersin ama gözlerini üzerine dikenlerin ruhlarını yakarak yanıyor...
adımlarım sakin ama kararlı. kaderin bana oynadığı oyuna boğun eğdim, rüzgarın estiği yöne sürükleniyorum. kafamın dışındaki bir sürü ses hayatın anlamını ve daha pek çok anlamsız şeyi tartışıyor, tükenen zamana aldırmadan...
ama kafamın içindeki ses bana çok uzun zaman önce söyledi; "hayat anlamlarla uğraşmaz, ilgilenmez, dönüp bakmaz bile. o sadece varolmakla meşgul olur. zamanın kemirdiği kemiklerin yerine yenilerini koymakla... artık yeni kemiklerin olmayacağı güne kadar!
dehlizlerde ilerlerken adımlarımı sıklaştırıyorum. soğuk ve karanlık odada üç taht duruyor, üzerlerinde oturan üç soluk gölge...
ve dördüncü taht bomboş beni bekliyor...
uzak bir zamanda buradan geçen zırhlar içindeki bir şövalyenin çizmelerinden dökülen ve binlerce asırdır bu zeminde yatan toz yavaşça havalanıyor, ben temkinli adımlarla ilerlerken. nefes alışlarımda binlerce asrın yükünü hissediyorum bu tozla ama zaten gözlerimi kapatıp yatakta, buraya bunun için gelmedim mi?
taş duvarlar zamana direniyor ama bir gün artık güçleri kalamayacak ve önce oldukları yere çökecekler, sonra da ufalanıp kuma dönüşecekler...
zaman, aç bir canavar gibi...
zaman, her şeyi yiyip asla doymayan bir yaratık...
kendisinden kaçabileceğinizi mi sanıyorsunuz? yada onu durdurabileceğinizi mi?
sizi de yiyecek, sizden öncekileri yediği gibi... ve dönüp arkasına bakmayacak bile, sıradakine geçecek!
bir gölge olmak, bakışların içinden geçtiği, duyulmayan, elle tutulamayan, sadece bazen orada olduğu hissedilip tedirginlikle ürperilen bir varlık olmak. rüzgarlı ve fırtınalı bir gecede, karanlık sokakları bir an önce daha da karanlığa boğarak süzülüp geçmek. binlerce kişinin arasından kimseye dokunmadan sıyrılıp geçmek. her zaman buz dağının kalbi kadar soğuk olmak...
karanlık odanın üç köşesinde, üç taş taht duruyor, üç tahta oturmuş, üç hareketsiz silüet. artık şekli bozulmuş...
her biri birer gölgeye dönüşmüş üç şekil...
bir zamanlar canlı ve hayat dolu gözlerin olduğu karanlık boşluklar odanın ortasındaki taş mangala yönelmiş, sanki hiç görmüyormuş gibi bakıyorlar. mangalın içinde küçük cılız bir alev var, beyaz renkli bir alev. odanın hareketsiz havasında hiç dalgalanmadan yanıyor. soluk beyaz rengine bakarak yandığı ne kadar söylenebilirse o kadar yanıyor...
üzerindeki bakışlara aldırmadan yanıyor...
yaratılmış her şeyin bilgisiyle yanıyor...
ellerini üzerine tutsan sadece soğuk bir esinti hissedersin ama gözlerini üzerine dikenlerin ruhlarını yakarak yanıyor...
adımlarım sakin ama kararlı. kaderin bana oynadığı oyuna boğun eğdim, rüzgarın estiği yöne sürükleniyorum. kafamın dışındaki bir sürü ses hayatın anlamını ve daha pek çok anlamsız şeyi tartışıyor, tükenen zamana aldırmadan...
ama kafamın içindeki ses bana çok uzun zaman önce söyledi; "hayat anlamlarla uğraşmaz, ilgilenmez, dönüp bakmaz bile. o sadece varolmakla meşgul olur. zamanın kemirdiği kemiklerin yerine yenilerini koymakla... artık yeni kemiklerin olmayacağı güne kadar!
dehlizlerde ilerlerken adımlarımı sıklaştırıyorum. soğuk ve karanlık odada üç taht duruyor, üzerlerinde oturan üç soluk gölge...
ve dördüncü taht bomboş beni bekliyor...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar