herr mannelig

"Evvel zaman için de taa Orta Çağ iskandinavyasında geçen bir aşk hikayesi hala söylene gelir bu zamanlara. Şöyle başlar hikaye, bir dişi dağ trolü genç ve yakışıklı bir şövalyeye aşık olur ki bu şövalye de herkesin gözdesi, özgüveni cesareti dillere destan bir genç adamdır, Herr Mannelig'dir kendisi. Ama bizim kızımız bilmez ki bu beyefendinin talibi çoktur, onun da kalbi başkasındadır. Aşkını ilan eder bir gün şövalyeye, der ki ona "Herr Mannelig Herr Mannelig, benimle evlenir misin? Sana vereceğim tüm şeyler için. Eğer istiyorsan sadece evet veya hayır de, benimle evlenecek misin, evlenmeyecek misin?", sonra anlatır Herr Mannelig'e ona vereceği hediyeleri, on iki değirmeni, savaş meydanında şanı daha da artsın diye altın yüzükten kılıcı, beyaz ipekten gömleği. Herr Mannelig dinler kızı ve şöyle der: "Hediyelerini memnuniyetle kabul ederdim eğer Hristiyan bir kadın olsaydın. Ama biliyorum ki sen kötü bir trolsün, sen en kötü ruhun çocuğusun." Bu cevap üzerine koşar trol mağarasına, günlerce aylarca ağlar kalbindeki büyük acıyla. Öyle bir ağlar ki hatta tüm dağlar sarsılır, kuşlar gelirler yanına onunla beraber ağlar, ama kimse dindiremez gözyaşlarını."

Böyle bir hikayesi olan bir isveç halk şarkısı. Garmarna grubundan dinlenilmesi gerekir. Orjinal dilde ve o ezgilerle söylemişlerdir. Ve bu sizi dinlerken oralara götürüyor. Hissediyorsunuz.

Bir sabah erkenden, Güneş doğmadan
Ve kuşlar tatlı şarkılarını söylemeden önce,
Dağ trolü yakışıklı silahtara evlenme teklif etti
Kaba bir dili vardı.

Bay Mannelig, Bay Mannelig, benimle evlenmez misin,
Memnuniyetle sana vereceklerim karşılığında?
Evet veya hayır diye cevap verebilirsin,
Evlenip evlenmeyeceğine.

Sana on iki şahane binek atı vereceğim,
Gölgeli bir koruda otlayan.
Ne sırtlarına semer vurulmuş,
Ne de ağızlarına gem.

Sana on iki güzel değirmen vereceğim,
Tillö'yle Ternö'nün arasında.
Taşları en kızıl pirinçten yapılmış,
Çarkları da gümüşle doldurulmuş.

Sana altın yaldızlı bir kılıç vereceğim,
On beş altın halkayla şangırdayan.
Savaşta dilediğince çarpış onunla,
Meydanda sen fatih olacaksın.

Sana yepyeni bir gömlek vereceğim,
Giyilebileceklerin en parlağını.
iğne iplikle dikilmemiş de,
En beyaz ipekle örülmüş.

Böyle armağanları memnuniyetle kabul ederdim,
Hristiyan bir kadın olsaydın.
Ama biliyorum ki sen en kötü dağ trolüsün,
Necken'le şeytanın tohumusun.
Dağ trolü koşup çıktı,
Feryat edip gürültüyle haykırdı.
Yakışıklı silahtar benim olsaydı,
Azabımdan kurtulacaktım.

Bay Mannelig, Bay Mannelig, benimle evlenmez misin,
Memnuniyetle sana vereceklerim karşılığında?
Evet veya hayır diye cevap verebilirsin,
Evlenip evlenmeyeceğine.