bugün
- sophie dee'nin memeleri8
- yigitzsche12
- ölmeye karar vermek19
- erdal beşikçoğlu'nun işçilerle yemek pr çalışması10
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi17
- kurtlar vadisi pusu rezaleti10
- icardi1905 silik olsun kampanyası14
- sağlıklı cinsel bir yaşamım var neden konuşuluyor12
- cengiz ünder'in bıyığı12
- erdal beşikçioğlu'nun öğle yemeği21
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar15
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri10
- aleyna tilki nin annesi12
- anın görüntüsü17
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı63
- sexting haram mıdır23
- assembly kodu14
- iremga8
- fenerbahçe taraftarı9
- ezgi mola9
- annem baban uğur dündar dedi9
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur21
- erken seçim11
- junkman12
- ali koç8
- fenerbahçe14
- arda güler16
- altıncı filoya karşı namaz kılmak12
- uludağ sözlük discord grubu10
- yazarların en rum özelliği21
- erdoğan'dan sonraki başkan20
- ismail kartal19
- konstantinos tzolakis9
- sözlük kızlarının elleri şuan napıyor sorunsalı10
- sadece sennn13
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir17
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti12
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- beni seviyor musunuz8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- manyak olmaya karar verdim8
Bozuk kağıt radyo rüyaları çalıyordu...
Radyonun hışırtılı sesi yankılanıyordu, "iyi"nin ve "kötü"nün şehrinde ama kimse bu sesi duyacak kadar dikkatli ya da farklı değildi...
Bunu onlardan beklemek de haksızlık olurdu. Zira herkes çok uzaktı eski, kağıt radyoya; donuk gökyüzüne karışan, duyulması zor rüyalara...
Ürkekçe çizilen kırık bulutlar ya da dağınık rüzgar her an daha da uzağa savurabilirdi radyoyu ve çevreye saçılan rüya parçalarını ama bulutlar, rüzgar dahi o denli acımasız değildi. ikisi de dağınık olmasına, rastgele hareket etmesine rağmen "iyi"nin ya da "kötü"nün de onlardan farkı yok gibiydi. ikisi de dağınıktı, ikisi de kötüydü; biri iyi olmasına rağmen...
Buruşturulup bir kenara atıldığı için radyonun sesi kısıktı. Kimse duymak istememişti şimdiye dek radyodan çıkan hışırtıyı ya da rüya parçalarının birbirlerine çarptığında çıkardığı kulak tırmalayan sesleri. Bu yüzden kimse açıp, düzeltmeyi düşünmüyordu buruşuk, eski radyoyu ve biri olabildiğince uzağa fırlatmıştı.
Gözyaşları toprağa gömülmüş bebeklerden; gölgesiyle ağaçları siyaha boyayan cılız, yaşlı korkuluklardan; şehrin sonuna çarpıp yere düşen karakargalardan; güçsüz, atsız şövalyelerden ve "iyi" ile "kötü"den uzaktaydı radyo. Hepsinin gözleri kayıptı; rüyalarıyla yer değiştirilmişti. Onlar farkında olmasalar da...
Radyodan, zor duyulan rüyalar yükseliyordu tek tek, gökyüzüne doğru. Göç eden kağıt kuşlar gibiydi rüyalar; boşlukta kağıttan kanatlarını çırpıyordu her biri ama hiçbiri sırayı bozmuyordu asla.
Rüzgarın farkında olmadan onları savurmasına ve buna direnecek güçleri olmamasına karşın Küçük bir ev yükseldi gökyüzüne doğru; uzun, kırmızı kanatları ve ucunda uçsuz bucaksız bir ip ile. Ev, bulutlara karıştı. Ardından maviye Gözyaşlarının gömülü olduğu toprağı ardında bırakarak Bir denizatı yükseldi maviye doğru; daireler çizerek, boşlukta yüzerek. Sonra kuyruğunu bulutlara taktı, aynı bir kanca gibi ve kendisini gökyüzüne doğru çekti. Beyaz, dağınık bir duman yükseldi. içinde dev, yeşil bir bahçe ve dev kelebekler ile birlikte ...
Yerin sarsıntısıyla irkildi "iyi" ile "kötü ", Bir anda rüzgar esmeye, bulutlar ağlamaya başladı; yağmur damlaları topraktan gökyüzüne düştü. Gitgide daha çok rüya yükselmeye, gitgide daha çok can yakmaya başladı radyodan çıkan keskin, kırık rüya parçaları. Yağmur damlalarına karışarak Ağaçlar sarı yapraklarını gökyüzüne düşürdü. Tek tek, art arda Gökyüzü sarıya boyandı bu kez; sarı, yaşlı yapraklar kapladı gökyüzünü...
Artık rüyalar gökyüzüne çarpıp yere düşüyordu, yağmur damlalarının tersine. Önce bahçe ve kelebekler düştü toprağa; sonra deniz atı ve ardından uzun, kırmızı kanatlarıyla ev... Hepsi can çekişiyordu yerde. Kelebekler kanatlarını çırpıyordu, acıyla. Denizatı paramparça olmuştu. Kuyruğunda bulutla birlikte Ev ise yükselmeye çalışıyordu yeniden. Kanayan, kırık kanatlarına aldırış etmeden Ama bu çaba boşunaydı...
Nefes alamıyordu aberystwyth. Üstü kırmızı bir örtüyle sıkı sıkıya kapatılmıştı sanki. Hareket edemiyordu. Göz kapaklarını dahi açamıyordu. Her yer karanlıktı, her tarafı toprakla çevrelenmişti...
Güçlükle ellerini kaldırdı, üzerindeki toprağı eşeledi; sonra göz kapaklarını açtı. Can çekişen radyonun ve yağmur damlalarının gökyüzüne düşerken çıkardığı sesi duyuyordu yalnızca ama sesleri ayırt etmekte zorlanıyordu; sesler çok uzaktı ona...
Çırılçıplaktı ve toprağın altında tek başınaydı. Gitgide nefes alıp vermekte zorlanıyor ve gitgide boğuluyordu. Toprağı eşelemeye devam etti. Bozuk dakikalar boyunca Sonunda yüzeye çıktı; güneş, sarı yaprakların arasından gülümsedi ona ve aberystwyth, ağlamaya başladı, yeni doğmuş bir bebek gibi...
Her tarafı toprakla kaplanmıştı. Bacaklarını kendisine doğru çekti ve evle, çırpınan kelebeklerle birlikte can çekişmeye başladı. Denizatının paramparça olan gözlerinin içine bakarak ...
Şehrin diğer ucundan, göğü delen "iyi" ile "kötü"nün adımları duyuldu. Uzun bacaklarıyla ağır ağır yürüyorlardı, yeri sarsarak ve yerden yükselen yağmur damlalarına çarparak. Radyonun hışırtılarını takip ettiler; sesi tek duyan onlardı, sese tek dikkat eden onlardı. aberystwyth'in ve rüyalarının can çekiştiği yere kadar geldiler ama ne aberystwyth hareket ediyordu, ne rüyaları, ne de o canından çok sevdiği kırmızı saçlı al yanaklı küçük kız...
"iyi", eğilerek aberystwyth'i avuçlarının içine aldı ve gökyüzündeki bulutlardan birini alarak onu üstüne koydu. "Kötü" ise gökyüzündeki sarı yaprakları temizledi. Tek tek Ardından kağıt radyoyu yerden alarak ürkekçe düzeltti ve radyonun sesini açtı. iyi, kırık bulut parçasının üstündeki aberystwyth'i yavaşça avuçlarının arasından bıraktı; aberystwyth, gökyüzüne doğru yükseldi. Ve iyi ile kötü de onunla birlikte yükselmeye çalıştı. Kanayan, kırık kanatlarına Aldırış etmeden...
kırmızı saçlı al yanaklı küçük kız aşağıda kalmıştı ve hep orada kalacaktı...
artık o yoktu...
Radyonun hışırtılı sesi yankılanıyordu, "iyi"nin ve "kötü"nün şehrinde ama kimse bu sesi duyacak kadar dikkatli ya da farklı değildi...
Bunu onlardan beklemek de haksızlık olurdu. Zira herkes çok uzaktı eski, kağıt radyoya; donuk gökyüzüne karışan, duyulması zor rüyalara...
Ürkekçe çizilen kırık bulutlar ya da dağınık rüzgar her an daha da uzağa savurabilirdi radyoyu ve çevreye saçılan rüya parçalarını ama bulutlar, rüzgar dahi o denli acımasız değildi. ikisi de dağınık olmasına, rastgele hareket etmesine rağmen "iyi"nin ya da "kötü"nün de onlardan farkı yok gibiydi. ikisi de dağınıktı, ikisi de kötüydü; biri iyi olmasına rağmen...
Buruşturulup bir kenara atıldığı için radyonun sesi kısıktı. Kimse duymak istememişti şimdiye dek radyodan çıkan hışırtıyı ya da rüya parçalarının birbirlerine çarptığında çıkardığı kulak tırmalayan sesleri. Bu yüzden kimse açıp, düzeltmeyi düşünmüyordu buruşuk, eski radyoyu ve biri olabildiğince uzağa fırlatmıştı.
Gözyaşları toprağa gömülmüş bebeklerden; gölgesiyle ağaçları siyaha boyayan cılız, yaşlı korkuluklardan; şehrin sonuna çarpıp yere düşen karakargalardan; güçsüz, atsız şövalyelerden ve "iyi" ile "kötü"den uzaktaydı radyo. Hepsinin gözleri kayıptı; rüyalarıyla yer değiştirilmişti. Onlar farkında olmasalar da...
Radyodan, zor duyulan rüyalar yükseliyordu tek tek, gökyüzüne doğru. Göç eden kağıt kuşlar gibiydi rüyalar; boşlukta kağıttan kanatlarını çırpıyordu her biri ama hiçbiri sırayı bozmuyordu asla.
Rüzgarın farkında olmadan onları savurmasına ve buna direnecek güçleri olmamasına karşın Küçük bir ev yükseldi gökyüzüne doğru; uzun, kırmızı kanatları ve ucunda uçsuz bucaksız bir ip ile. Ev, bulutlara karıştı. Ardından maviye Gözyaşlarının gömülü olduğu toprağı ardında bırakarak Bir denizatı yükseldi maviye doğru; daireler çizerek, boşlukta yüzerek. Sonra kuyruğunu bulutlara taktı, aynı bir kanca gibi ve kendisini gökyüzüne doğru çekti. Beyaz, dağınık bir duman yükseldi. içinde dev, yeşil bir bahçe ve dev kelebekler ile birlikte ...
Yerin sarsıntısıyla irkildi "iyi" ile "kötü ", Bir anda rüzgar esmeye, bulutlar ağlamaya başladı; yağmur damlaları topraktan gökyüzüne düştü. Gitgide daha çok rüya yükselmeye, gitgide daha çok can yakmaya başladı radyodan çıkan keskin, kırık rüya parçaları. Yağmur damlalarına karışarak Ağaçlar sarı yapraklarını gökyüzüne düşürdü. Tek tek, art arda Gökyüzü sarıya boyandı bu kez; sarı, yaşlı yapraklar kapladı gökyüzünü...
Artık rüyalar gökyüzüne çarpıp yere düşüyordu, yağmur damlalarının tersine. Önce bahçe ve kelebekler düştü toprağa; sonra deniz atı ve ardından uzun, kırmızı kanatlarıyla ev... Hepsi can çekişiyordu yerde. Kelebekler kanatlarını çırpıyordu, acıyla. Denizatı paramparça olmuştu. Kuyruğunda bulutla birlikte Ev ise yükselmeye çalışıyordu yeniden. Kanayan, kırık kanatlarına aldırış etmeden Ama bu çaba boşunaydı...
Nefes alamıyordu aberystwyth. Üstü kırmızı bir örtüyle sıkı sıkıya kapatılmıştı sanki. Hareket edemiyordu. Göz kapaklarını dahi açamıyordu. Her yer karanlıktı, her tarafı toprakla çevrelenmişti...
Güçlükle ellerini kaldırdı, üzerindeki toprağı eşeledi; sonra göz kapaklarını açtı. Can çekişen radyonun ve yağmur damlalarının gökyüzüne düşerken çıkardığı sesi duyuyordu yalnızca ama sesleri ayırt etmekte zorlanıyordu; sesler çok uzaktı ona...
Çırılçıplaktı ve toprağın altında tek başınaydı. Gitgide nefes alıp vermekte zorlanıyor ve gitgide boğuluyordu. Toprağı eşelemeye devam etti. Bozuk dakikalar boyunca Sonunda yüzeye çıktı; güneş, sarı yaprakların arasından gülümsedi ona ve aberystwyth, ağlamaya başladı, yeni doğmuş bir bebek gibi...
Her tarafı toprakla kaplanmıştı. Bacaklarını kendisine doğru çekti ve evle, çırpınan kelebeklerle birlikte can çekişmeye başladı. Denizatının paramparça olan gözlerinin içine bakarak ...
Şehrin diğer ucundan, göğü delen "iyi" ile "kötü"nün adımları duyuldu. Uzun bacaklarıyla ağır ağır yürüyorlardı, yeri sarsarak ve yerden yükselen yağmur damlalarına çarparak. Radyonun hışırtılarını takip ettiler; sesi tek duyan onlardı, sese tek dikkat eden onlardı. aberystwyth'in ve rüyalarının can çekiştiği yere kadar geldiler ama ne aberystwyth hareket ediyordu, ne rüyaları, ne de o canından çok sevdiği kırmızı saçlı al yanaklı küçük kız...
"iyi", eğilerek aberystwyth'i avuçlarının içine aldı ve gökyüzündeki bulutlardan birini alarak onu üstüne koydu. "Kötü" ise gökyüzündeki sarı yaprakları temizledi. Tek tek Ardından kağıt radyoyu yerden alarak ürkekçe düzeltti ve radyonun sesini açtı. iyi, kırık bulut parçasının üstündeki aberystwyth'i yavaşça avuçlarının arasından bıraktı; aberystwyth, gökyüzüne doğru yükseldi. Ve iyi ile kötü de onunla birlikte yükselmeye çalıştı. Kanayan, kırık kanatlarına Aldırış etmeden...
kırmızı saçlı al yanaklı küçük kız aşağıda kalmıştı ve hep orada kalacaktı...
artık o yoktu...
güncel Önemli Başlıklar