bugün

dan brown başlangıç kitabı

Dan Brown'un son romanı çarçabuk dilimize çevrildi ve de yayınlandı... Bir solukta, elinizden bırakamadan okuyacak ve sonunda... pek de beğenmeyeceksiniz! "Nerede Da Vinci Şifresi, nerede bu?" diyeceksiniz. dün gece itibariyle kitabı bitirmiş olup ağzımda kalan "kabak" tadını sert ve şekersiz bir kahve ile yok etmeyi başarmış bulunmaktayım.

"iyi yazılmış kötü romanlara" yeni bir örnek... piyasadaki envai popüler çarçur kitap gibi klasik bir "page-turner".

yıllar önce "hazret" bir kitabının reklamı için Türkiye'ye gelmişti (bugüne kadar hiçbir Türk yazarını okumadığını belirtiyordu), "medyamız" da adamın üstüne balıklama atlamıştı tabii.

Dan Brown gibi işini iyi bilen bir "piyasa" yazarına "büyük sanatçı" muamelesi edenler, onu yerlere göklere sığdıramıyorlardı ki hala da öyle.

Bir zamanlar "Sharon Stone'a otuz santimetre yaklaşabildiği için" heyecanlara kapılmış bir arkadaşımız, sanki Dostoyevski'yle karşılaşmış gibi, onunla çarşaf çarşaf bir söyleşi yapmıştı... (Oysa, "Sharon Stone'u öper misiniz?" sorusuna, milli komedyenimiz, "ne öpecekmişim, anam yaşında karı, versin on beş bin dolar öpeyim" şeklinde yanıt vermişti...)

Bu gibi durumlarda "adam yalnızca o gazeteye demeç vermiş, onları tercih etmiş" gibi bir hava yaratılması da Babıali geleneklerindendir, yerseniz, oysa adam hemen herkesle konuşmuştu.

Dan Brown "Hazret-i isa çarmıha gerilmedi" gibi, bilmeyenler için çok çarpıcı fikirler ortaya atıyordu ama (Vinci romanının inanılmaz satış rakamını ve getirdiği büyük parayı da buna borçludur) aslında yeni bir şey söylemiyordu hiç bir zaman... Bu gibi teoriler, kendisinden yirmi yıl kadar önce yazılmış, Michael Baigent, Richard Leigh, Henry Lincoln gibi araştırmacıların gene çok okunmuş ve çok para kazandırmış kitaplarına dayanıyor...

Brown'un bütün numarası, bu teorileri bir roman kalıbına dökmek... Nitekim sözünü ettiğim araştırmacılar Brown'a "arakçılık" suçlamasıyla dava açmışlar ve kaybetmişlerdi. Brown mahkemede "ben bu malzemeden bir hammadde olarak yararlandım" dedi ve kurtuldu.

Fakat şimdi Brown'un bir sözü ilgimi çekti;

Çocukluğunda bir gün, kilisesinin papazına "dünya nasıl yaratıldı" diye sormuş.

Papaz da "iyi çocuklar böyle sorular sormazlar" demiş.

Brown o gün dini bıraktığını, bilime yöneldiğini söylüyor...

Hayır, "papaza kızıp oruç bozmak" deyimini hatırlatmayacağım.

Bir başka yazarı, şu ünlü "Marduk" teorisini ortaya ilk atan kişiyi, Zecharia Sitchin i hatırlatacağım.

Sitchin de çocukluğunda, sinagogda hahama bir gün şöyle bir soru yöneltmiş: "Tanrı tektir ama Kutsal Kitap'ın Tekvin bölümünde sık sık "elohim" yani çoğul olarak geçiyor... Bu bir çelişki değil mi?"

Haham, "iyi çocuklar böyle sorular sormazlar" demiş.

Sitchin hemen o gün bu işi araştırmaya karar vermiş ve orta yaşlılığında, dünyayı kasıp kavuran ünlü kitaplarını yayınlamaya başlamış...

Başkaldırmanın her zaman insanın başını derde sokmadığına, kimi zaman para ve şöhret kazandırdığına en güzel örnekler bunlar!

iyi çocuklar, zeki çocuklar, akıllı çocuklar, papazın, hahamın, imamın söylediğinin tam tersine, soru sorarlar. Çok soru sorarlar.

elbette ben de bir ebeveyn olduğum için şunu söylemem gerekir; "Yanıt yoksa bu çocuğun değil, büyüklerin sorunudur".

Adam olacak çocuk, kakasından değil sorduğu sorudan belli olur. Çocuğunuzun yalnızca doktor, mühendis, avukat falan değil, gerçekten adam olmasını istiyorsanız, onu soru sormaya teşvik ediniz ve soruları yanıtlamaktan asla kaçınmayınız.

Çünkü, siz yanıt vermezseniz, çocuk merak ettiğini "biçimsiz" yerlerde arayabilir. Babasından yüz bulamazsa Lenin dedesine gider örneğin...