bugün

laiklik

Etimolojik Kökeni Eski Yunan dilinden (Laos) Latinceye geçmiş olan laicus kelimesidir, anlamı ise din dışıdır. Bu kelime iki zümre dışındakiler için kullanılırdı ki bu zümrenin genel ismi cleros adını taşımaktaydı. Kilise papazları, manastır rahip ve rahibeleri laicus sıfatının dışında kalırlar.

Bir sistem olarak laisizm, Fransız ihtilaliyle ortaya çıkıp 115 yıl sonra bulunan devlet ile kliseyi ayrıştırma formülü sayesinde 1904 sonrası şekillendi. Esasen laisizm rönesans ve reform akabinde 17.yüzyıl aydınlanma çağı ile hız kazanıp katman katman gün yüzüne çıkmış bir olgudur. Geçtiğimiz Son iki asırda Avrupa odaklı gelişen dünya taban tabana zıt olan Doğu ve batıyı evrensel gereklilikler çerçevesinde birleştirdi ve laik devletler ortaya çıkmaya başladı. islami telakkide devlet aynı zamanda din/şeriat çerçevesinde birlikte, devlet başkanı aynı zamanda Halifeydi. Hristiyan dünyanın maddi/manevi liderlik, klise ve krallıklar ayrılığı islam dünyasında mevcut değildi. Hristiyan dünya ortaçağda yaşanan klise tahakkümünden yüzyıllar sürecek bir süreç nihayetinde kurtulacaktı. Bu süreç 1904 de sona ermiş hukuk birliği ile beraber milli devletler ortaya çıkmıştı.

Anayasa hukuku profesörü Ali Fuat Başgil günümüze değin kurulmuş devletlerin din/devlet ilişkilerini üç başlık altında toplamıştır. ilki dine bağlı devlet sisteminin göründüğü devletlerdir ki %30-40 dolayında şerri hükümlere dayalı idare edilir ve örfi hukukun daha baskın olmasına rağmen Osmanlı devleti bu tip devletler için yerinde bir örnektir. ikincisi devlete bağlı din sisteminin görüldüğü devletlerdir ki buna Türkiye cumhuriyetini gösterebiliriz, zira laik sistemlerde devlet imam hatip okulları açmaz, mevcut anayasamızın 24. Maddesinde öngörüldüğü gibi "devlet tüm din ve inançlara eşit mesafededir." Olmalıdır. Üçüncü tip ise laik devletlerdir ve en güzel örneklerinden biri fransadır.

hukuki tanımı bir devletin anayasa ve kanunlarında herhangi bir din adı geçmiyor, din ve vicdan hürriyeti sağlanıyorsa o devlet laik devlettir. Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası olan teşkilati esasiyenin (1921 anayasası) 2. Maddesinde devletin dini islam'dır maddesi vardı. 10 Nisan 1928 tarihinde (1924 anayasası dahilinde) bu madde anayasadan çıkarıldı, anayasa laik hale getirildi. Yine şeriye ve evkaf bakanlığı kaldırılarak yerine diyanet işleri bakanlığı kuruldu. Bugün de halen işlevini devam ettirmekte, ancak bir reforma ihtiyaç duyduğu kesin. Devlete bağlı din olgusunun görüldüğü Toplumlarda tüm kesimlerinin diyanette temsil edilmesi, hizipçilik ve cemaatçiliğin önüne geçecek yegane unsurdur. Aksi halde daha evvel yaşadığımız gibi belli kalıplar içinde servis edilen tek tip inanç baskısının yarattığı küçük gruplar sadece demokrasinin uygulanabilirliğini sağlayan laikliğe değil aynı zamanda gafilce devlete de düşman olabilirler. Her toplumun kendi dinamikleri, genel kaideleri vardır. Doğu medeniyetlerinin şaşan dengesi son iki yüzyılda Avrupa odaklı şekillenen dünyanın yarattığı jet lag nedeniyledir. Mustafa Kemal Atatürk durumun gayet tabii farkında olarak tam bir laik sistem yerine devlete bağlı din sisteminin kurulmasını fakat daha sonra çağın şartlarına uygun olarak, yine laiklik ve cumhuriyetçilikten asla ödün vermeksizin Yeniden düzenlenmesi gerektiğini öngörmüştür. Cumhuriyetçiliğin yara aldığı yerde demokrasiden, demokrasinin yara aldığı yerde laiklikten söz edilemez.