ibrahim erkal

neyine güveneyim;
de get! yalan dünya..
seni nasıl seveyim;
ömrümü çalan dünya..

dedi ve gitti..

öylece gitti;

ne mal, ne mülk, ne para, ne pul..

ardında

biri henüz süt kokan; üç evlat ve bir de eş bıraktı gitti..

bestelenmemiş şarkılar, dokunulmamış hayatlar,
verilmemiş konserler,
ve
öpülüp koklanmaya doyulmamış
çocuklar bıraktı;
yaşanmamış ve yaşatılmamış duygularla apansız gitti.

birbirlerine canısı diye hitap eden ve belki de evlenip çoluk çocuğa karışmış liseli aşıkların anılarına yüklenip gitti..

canısı aşıklar meyvelerinin hiç tanımayacağı, bilemeyeceği, bilse de muhtemelen pek sevmeyeceği lâkin birbirlerine tutkuyla bağlı, ölesiye seven varoluş sebepleri; ebeveynlerinin aşklarına "canısı, ömrümün yarısı ve çare gelmez ağlamaktan; ayrılır mı et tırnaktan" gibi sözlerle eşlik eden ibrahim erkal yaşamsal fonksiyonlarını yitirerek aramızdan ayrıldı..

mekanı cennet, ruhu şâd olsun; ekmeğini çok yedik şarkılarının, allah ondan razı gelsin..