bugün

marksist bölücü özgürlükçü geçinen insan

geçinen kısmını geçersek, geçmesek de olabilir sanki kast'a uğramış gibi hissettim kendimi. Tanım yapacak olursak geçinen: aslı gibi olmayan, aslına benzeyen, taklitçi, taklit eden, öyle gözüken, durumu idare eden gibi anlamlandırılabilinir. Bölücü geçinmek bana ilginç geliyor. Bölücü yaftası asıldığında boynunuza binbir türlü bedeller ödersiniz. insan bu bedelleri geçinen görünmek uğruna ödeme zahmetine katlanmaz. Bölücü geçiniyorum, "ula bi linç edin beni" demez. Dolayısıyla bölücü geçinmek kavramı, tümcesi havada kalan bir izah tarzı.
Bir insan, hem marksist,hem "bölücü", hemde özgürlükçü olabilirmi? Evet olabilir. Ancak özgürlükçülük le bölücülük (yurtseverlik) eğer mücadele süreci sonlanmamışsa kardeşlik içerebilen bir durumdur. Yani birilerinin bölücülük (tabir bende yurtseverliğe tekabül eder) ve özgürlükçülüğü birarada sürdürebilmesi için bir süregelen bağımsızlık savaşımının olması gerekir. Örneğin ben yüzyıllardır süre gelen kafkas halklarının özgürlük mücadelesine hayran biriyim. Keza ortadoğu halklarının özgürlük mücadeleleri de beni etkilemiştir. Filistin mesala yakın ve canlı tarihtir. Keza 4 parçaya bölünmüş kürt özgürlük mücadelesi de öyle. Uzaklarda kızılderili tabir edilen yerli amerikan halklarının özgürlük mücadeleside beni çok etkilemiştir. Yeri gelmişken oturan boğa ya selam durmak gerekir, peltier'e selam durmak gerekir. Şeyh şamil'e, habaş'a selam durmak gerekir. Beğenin ya da beğenmeyin apo'ya selam durmak gerekir. Bunlar bağımsızlıkçı, özgürlükçü litaratürün figürleridir.
öte yandan marksizm ve özgürlükçülük tam tamına bir araya oturmayan ama zaman zaman birbirini içeren kavramlardır. Marksizm özgürlüğü bir toplumsal öznenin (işçi sınıfı) kurtuluşuna endekslemiştir. Bu bir çağrı niteliğindedir. Önermesi ise proletarya diktatörlüğüdür. Bu ise özgürlükçülük karşıtı yanıdır. Özgürlükçülüğü sadece bir toplumsal özne üzerinden diğer toplumsal öznelere de yayma, maletme girişimidir. Tabi bu genelde anlaşılan bir özgürlükçülük değil.
Geçinme kavramı çifte standartlığı da içeren bir yaklaşımla izah edilebilinir. Mesela Bulgaristan da komünistler türk nüfusun gelişmesini önlemek adına belene vb. çirkeflikler yaptılar ki bunun için daha sonra özürde dilediler, burada türk azınlığın haklarını savunmak nasıl özgürlükçülük se içerde, aynı dönemde kürtler üzerinde benzer uygulamalar (bok yedirme vb.) yapıldığında aynı özgürlükçülük ruhuyla karşı durabilmektir aslolan. Sevgili aziz nesin içerde kürtler, bulgaristanı kastederek dışarda türkler benzetmesini yaparak tutarlılığını gösteren nadir aydınlardandır. Yani geçinme, birini ötelemeyle başlarki bunun adıda çifte standarttır.
Marsistler özgürlükçülük eleştirilerini sermayenin özgürlüğünü savunan liberalizm karşıtlığı üzerine kurarlar ki haksızda sayılmazlar. Bunun çıplak örneğini para (sermaye) ve iş gücü yani insan dolaşımında görürüz. Para (sermaye) dolaşır, işgücü, emek dolaşamaz. Akp nin çıkarmak istediği ve çoğunu çıkardığı sosyal güvenlik yasası bunun tam bir örneğidir zaten. Akp nin çıplak liberalizmidir bu. Her ne hikmetse bizim hayrımıza yapıldığı söylenir. Fazla alındım galiba...Kastetmeyin napıyım.