bugün

köprüyü pahalı bulan geçmesin körfezi dolaşsın

Mevzu köprü olunca akıllara şu fıkrayı getirmiştir.
padişah kendine karşı olan güveni sınamak için vergileri tepe noktaya çıkarır. bakar ki halkta bir ayaklanma, bir serzeniş yok.

bu kez köprüye adam diktirir, karşıdan buraya geçenden bir altın alacaksınız der. bakar yine bir sızlanma şikayet yok. bu kez iki adam diktirir bu kez diğer yöne de geçenden bir altın alacaksınız diye. her geçişte iki altın veren ve vergileri üst seviyede ödeyen halk yine sesini çıkarmaz.

padişah halkın bu duyarsızlığına pek bir içlenir, acaba şaka mı yapıyorlar diye hiddetlenir. der ki "köprüye bir zenci koyun, geleni geçeni becersin"

gel zaman git zaman, padişah işgillenir ve tedbil-i kıyafet köprüye gider, bakar ki, zenci görevini yapıyor, halk domalıyor, işini görüyor ve geçiyor. zenciye becerilme kuyruğunda halktan birine kendini gösterir. "ben sizin padişahınızım, memnun musunuz bu uygulamadan, var mı bir şikayetiniz?" diye sorar.

aralarından biri ürkekçe öne çıkar, padişah tepki beklerken "pek bir memnunuz padişahım ama böyle bir zenci olunca uzun kuyruklar oluşuyor, bir zenci daha yollarsanız belki daha hızlı geçeriz"