bugün

brooklyn

oscar'a en iyi film kategorisinden aday olan fakat bu adaylığı pek de hak etmeyen ama yine de kendini izleten bir film. öyle değişik bir şey işte. daha iyi bir iş, belki de hayat için irlanda'dan amerika'ya giden bir kızı anlatıyor. bundan sonrası spoiler; şimdi bu kız amerika'ya gidince aşık oluyor, evleniyor. oldukça saf ve güzel bir aşk yaşıyor. sonra irlanda'ya evine dönünce de evliliğini saklıyor ve başka biriyle flört etmeye başlıyor. amerika'daki kocasının mektuplarına cevap yazmıyor. çünkü yazamıyor. neden? hanım kızımız emin değil. neyden emin değil? o mu, bu mu diye karar veremiyor. bak sen. ulan karpuz değil ki bu. birini seviyorsundur elbet. sana illa kocana dön de demiyoruz ama ikisi birlikte de olmaz ki canım. ne zaman ki bunun irlanda'daki komşusu, onun amerika'da evlendiğini öğreniyor, bunu da kıza söylüyor, kız o zaman başlıyor vıy vıy vıy etmeye; yok ben evliyim de benim kocam var da ben onu çok seviyorum da... lan sürtük derler adama, yeni mi geldi aklına evli olduğun? şimdi gelmedi elbet ama işte kimse bilmiyor, nereden öğrenecekler, taa ebesinin nikahındaki amerika diye düşünerekten rahat davranmalar, adamın arkasından iş çevirmeler falan. her şey ortaya çıkınca da ayağa kalkıp bir de dik dik durarak sanki çok asilce bir şey yapmış gibi (bu sahneyi izleyince hak vereceksiniz) benim kocam şudur, ben onun soyismini taşımaktan gurur duyuyorum falanlar filanlar demeler, kapıyı vurup çıkmalar, koşa koşa amerika'ya kocasının yanına dönmeler falan. ben ona utancından kaçmak derim be. ne koca sevgisi, ne aşkı, ne kavuşması. ulan bak yine elim ayağım titriyor. garibim kocasının da hiçbir şeyden haberi yok he. neyse film bu. son oscar adayını da izledik artık töreni bekliyoruz.