bugün

evlilik

bu kurumun yılmaz neferleri var. bir de her şeyi buna bağlayan sersemler var. bir örnekle entrymizi perçinleyelim hemen.

ayşe, 40 yaşında. hiç evlenmemiş. güzel ve yaşını göstermeyen taş şeklinde tabir edilebilecek bir kadın, ekonomik özgürlüğe sahip, güçlü, herkesten daha dürüst, korkusuz.

diğerleri, bir kısmı evli, diğer kısmı bekar olsa da evlenmek için müthiş bir çaba harcıyor. bunlar bizim toplumumuzun minik bir örneklemini oluşturuyor.

her iş yerinde olduğu gibi benimkinde de yönetim kimse tarafından sevilmiyor. yönetimin minik minik yalakaları var. bunun dışında kalan sevgili arkadaşlarımız her gün müdürün sağ kulağından başlıyor ve eşinden çıkışı yapıyorlar. ama tuhaflık şurada ki kendileri müdürle karşılaştıklarında el pençe divan... gülücükler, efendimler, müdürümler. hehe hadi len diyorsun içinden tabi.

bir de bu ayşe var. okulda yolunda gitmeyen her şeyi pat pat söylüyor. kimsenin arkasından konuşmuyor, yüzüne söylüyor. herkesin arasında konuştuğu şeyleri ortalıkta konuşuyor. ama sevilmiyor. neden, çünkü insanlar buna alışık değil. hepsinin olması gerektiğini düşündüğü ama olmaya cesaret edemedikleri kişi. üstelik evli de değil. tam bir anarşist.

sonra iğrenç muhabbetler dönüyor. "syşe ne güzel salata yiyor her gün, ben de mi öyle yapsam, çok kilo aldım." diyen bir kadın öğretmene "hehehe canı istiyor ya, salatalık yiyor işte" diyen ahlaksız bir erkek hoca düşünün şimdi. düşündünüz mü, şimdi benimle beraber yemek masasından kalkın.

bu kadınla kavgalı bir rehber hoca düşünün şimdi. arkasından öğretmenler odasında edilmiş şu lafı düşünün. "onun canı s.k istiyor ama o da bende yok." gördüğünüz gibi bu bir kadın ve çocukların dertlerini çözüp, psikolojik destek verecek *

olm şaka mısınız lan siz. yani ne yapmaya çalışıyorsunuz. nasıl pis bir beyniniz, ahlak yapınız var. herkesin yaşayabileceği şeyler nedense evliliğe bağlanıyor habire. nedir bu çirkinliğiniz.

sizin gibi insanlar yüzünden çoğu kişi yanlış evlilikler yapıyor, olan çocuklara oluyor. okulda on çocuktan beşinin ailesi ayrı, hepsi travmalar yaşamış, kimisi tamir edilemez düzeyde. ben de ayrı bir ailede büyüdüm. çok mu basit sanıyorsunuz anlam veremiyorum.

sabah işe gelip evlilikle ilgili sorumluluklarından şikayet eden insanların hangi yüzüne inanalım. herkes evlenmek zorunda mı? bir insan hayatını birleştirmek isteyeceği biriyle karşılaşmamış da olabilir. birini çok sevmiştir ama sevilmemiştir belki. vicdanınıza sığıyor mu?

ya da bir insan evlilik hayatını yaşamak istemiyordur. size hesap mı verecek.

benim anladığım bir şey var ki evlilik içine giren insanların dışarıda kalanları çekmek istediği bir yer. belki de kendi mutsuzluklarına davet ediyorlardır insanları bilmiyorum.

ama gerçek şu ki bu ülkede ister boşanmış ol, ister hiç evlenmemiş. yalnız ve özgür kadın olmak işte bu. bir de burası güya çocukları yetiştirecek, eğitimli, kültürlü öğretmenlerin olduğu bir yer. bir de toplumu düşünün.

sonuç olarak: baskı kötü bir şey, ahlaksızlık ve vicdansızlık ise akıl almaz derecede korkunç.