bugün
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim11
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- bik bik'in balona binmesi26
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- vatandaşlık farkı alan otel10
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- anın görüntüsü18
- kanınıza rengini verir misiniz16
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız8
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı9
- abır nerede sorunsalı8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı8
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı48
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş11
- aristoteles'in orta yolu10
...en son ne zaman ağladığımı hatırlamıyordum. 1 ayılık müthiş ilerleyen bir ilişkim vardı. kafamdaki "o" nu bulmuştum. aramızdaki yüzlerce kilometre mesafeye rağmen hiç uzakta hissetmiyordum. gündüzleri yolda giderken elimden tutuyormuş gibi, gece yatakta yatarken sanki yanımdaymış gibiydi. uyanmaması için fazla hareket etmezdim, elimi onun yastığının altına sokunca bana kızardı. ama arkasını dönüp uyuyunca biraz üzülürdüm. en çok da "seninim." demesi beni heyecanlandırırdı. çünkü hislerime tercüman olurdu bu söz.
Aramıza mesafeler girmeden önceki son buluşmamızda bana "benimsin, hep benim kal." demişti. ben de bunu yapıyordum. kafamı hiçbir şeyin çelmesine izin vermeden, tekrar buluşacağımız güne kadar anılarla hasret giderip, duygularımızın saflığından güç alıp, gerdanından tekrar öpeceğim güne kadar sabredecektim.
lakin 2. aydan gün almış gittikçe paranoyaklaşan bu ilişkide acı gerçeklerin yüze vurması çok da gecikmedi.
"ben yoruldum, yapamıycam. ayrılalım."
hiçbir tepki veremedim. afallamıştım. birlikte geçirdiğimiz o vakitler, yaptığımız onca şey, bana hissettirdiği gerçek duygular bir anda gözlerimin önünden geçti. inandığım şeylerin aslında aptalca olduğunu, bu masumca sevmenin sadece bana ait olduğunu hissettim. gün boyu tepkisiz gezdim. zaten soğuk olan mizacım insanların ruhsal halimden bihaber olmalarına sebep oluyordu. "neyin var dostum?" diyen birkaç kişiye "yok bişey" diyebildim. kahvaltı bile yapmadan çıktığım eve saat 20.00 gibi geri döndüm. evdekiler birşeyler söylüyordu ama duyamadım. beyin fonksiyonlarım yerinde değildi. odama geçip üstümdekileri çıkarmadan bir süre oturdum. daha sonra kötü koktuğumu fark edip duşa girmeye karar verdim. sıcak suyu açtım, üstümdekileri alel acele etrafa savurup kedimi zar zor suyun altına attım. sıcak suyu hissediyordum. kafa derimi tahriş ediyordu. kulaklarımı ve ensemi acı içinde ovuşturuyordum fakat saatler sonra birşey hissediyor olmak suyu kapatmama engel oldu. yanıyordum. sonra duş başlığını alıp göğsüme, kalbimin üzerine koydum. yemin ederim ki içerisi daha sıcaktı. gerçek anlamda yanıyordu. acıyla ve ateşle.
şampuandan bir sıkım alıp başıma götürürken kollarımı kaldıracak gücümün olmadığını fark ettim. başım dönüyordu. duş kabininin içindeki tabureye çömeldim. bir süre derin nefes alıp tekrar doğruldum. sıcak suya ve duş kabininin içindeki bunaltıcı buhara rağmen titriyordum. ellerim ve çenem istemsizce kasılıyordu. sonra bir hıçkırık geldi. ama nefesini tutunca geçecek cinsten bir hıçkırık değil. derinden gelen ve artık içime sığmayan bir hıçkırıktı bu. ardından kolumu duvara koyup başımı koluma yasladım. göğsümün acısı nefes almama engel olacak kadar şiddetliydi. ardından bir kere daha hıçkırdım. daha fazla içimde tutamayacağımı anladım. azrali gören birinin ölümden kaçışının imkansızlığı kadar imkansızdı ağlamamak. ben de serbest bıraktım. ilk başta ciğerlerimde tuttuğum havanın hepsini boşaltana kadar sessizce ağladım. sonra refleks olarak gelen iç çekme hareketiyle sesli bir şekilde ağlamaya başladım. çok güçsüzdüm. sürekli "neden" diye soruyordum. her konuda bir sebep arayan zihnim buna da bir açıklama getirmeye çalışıyordu. ama bulamadım. ağladım. ağlamaya gücüm kalmayana kadar ağladım.
Evet. erkekler de ağlar.
Aramıza mesafeler girmeden önceki son buluşmamızda bana "benimsin, hep benim kal." demişti. ben de bunu yapıyordum. kafamı hiçbir şeyin çelmesine izin vermeden, tekrar buluşacağımız güne kadar anılarla hasret giderip, duygularımızın saflığından güç alıp, gerdanından tekrar öpeceğim güne kadar sabredecektim.
lakin 2. aydan gün almış gittikçe paranoyaklaşan bu ilişkide acı gerçeklerin yüze vurması çok da gecikmedi.
"ben yoruldum, yapamıycam. ayrılalım."
hiçbir tepki veremedim. afallamıştım. birlikte geçirdiğimiz o vakitler, yaptığımız onca şey, bana hissettirdiği gerçek duygular bir anda gözlerimin önünden geçti. inandığım şeylerin aslında aptalca olduğunu, bu masumca sevmenin sadece bana ait olduğunu hissettim. gün boyu tepkisiz gezdim. zaten soğuk olan mizacım insanların ruhsal halimden bihaber olmalarına sebep oluyordu. "neyin var dostum?" diyen birkaç kişiye "yok bişey" diyebildim. kahvaltı bile yapmadan çıktığım eve saat 20.00 gibi geri döndüm. evdekiler birşeyler söylüyordu ama duyamadım. beyin fonksiyonlarım yerinde değildi. odama geçip üstümdekileri çıkarmadan bir süre oturdum. daha sonra kötü koktuğumu fark edip duşa girmeye karar verdim. sıcak suyu açtım, üstümdekileri alel acele etrafa savurup kedimi zar zor suyun altına attım. sıcak suyu hissediyordum. kafa derimi tahriş ediyordu. kulaklarımı ve ensemi acı içinde ovuşturuyordum fakat saatler sonra birşey hissediyor olmak suyu kapatmama engel oldu. yanıyordum. sonra duş başlığını alıp göğsüme, kalbimin üzerine koydum. yemin ederim ki içerisi daha sıcaktı. gerçek anlamda yanıyordu. acıyla ve ateşle.
şampuandan bir sıkım alıp başıma götürürken kollarımı kaldıracak gücümün olmadığını fark ettim. başım dönüyordu. duş kabininin içindeki tabureye çömeldim. bir süre derin nefes alıp tekrar doğruldum. sıcak suya ve duş kabininin içindeki bunaltıcı buhara rağmen titriyordum. ellerim ve çenem istemsizce kasılıyordu. sonra bir hıçkırık geldi. ama nefesini tutunca geçecek cinsten bir hıçkırık değil. derinden gelen ve artık içime sığmayan bir hıçkırıktı bu. ardından kolumu duvara koyup başımı koluma yasladım. göğsümün acısı nefes almama engel olacak kadar şiddetliydi. ardından bir kere daha hıçkırdım. daha fazla içimde tutamayacağımı anladım. azrali gören birinin ölümden kaçışının imkansızlığı kadar imkansızdı ağlamamak. ben de serbest bıraktım. ilk başta ciğerlerimde tuttuğum havanın hepsini boşaltana kadar sessizce ağladım. sonra refleks olarak gelen iç çekme hareketiyle sesli bir şekilde ağlamaya başladım. çok güçsüzdüm. sürekli "neden" diye soruyordum. her konuda bir sebep arayan zihnim buna da bir açıklama getirmeye çalışıyordu. ama bulamadım. ağladım. ağlamaya gücüm kalmayana kadar ağladım.
Evet. erkekler de ağlar.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar