1925 te kürdistan kurulsaydı olacaklar

buyrun sohbete.

mesela, şeyh said isyanı şu veya bu sebepten dolayı başarı olmuş, veya atatürk izin vermiş veya emperyal bir müdahale ile kürdistan kurulmuş olsaydı, bugün ne olurdu?

öncelikle muhtemelen kürtler kadar nüfusa sahip başka bir azınlık bulunmadığı için türkiye kendi ulus devletini çok daha başarılı şekilde inşa ederdi diye düşünüyorum. milli bilinci daha yüksek türk gençleri görmek mümkün olurdu. bu çok önemli bir konu çünkü avusturya-macaristan örneği de ortada. kendi ulus devletlerini kurmasalardı muhtemelen yugoslavya gibi 2000 li yıllara kadar etnik sorunlarla uğraşacaklardı.

bugün ve tarihte de bakıldığında işsizlik oranı en yüksek bölge kürtlerin yoğun yaşadığı bölge.
yani tüik'in sitesini açıp illere göre işsizlik oranlarına bakarsanız en yüksek işsizlik oranı olan 6 şehrin kürt şehirleri olduğunu görürsünüz. ve bu işsizlik rakamları öyle az buz rakamlar değildir. türkiye ortalamasını yukarıya çıkaracak ve anlamlı bir fark yaratacak kadar işsizlik var.
(yüzde 23,4'le batman, yüzde 20,6'yla mardin ve yüzde 20,5'le siirt)
bu işsizliğin tek sebebi kürtlerin iş beğenmemeleri de değil üstelik. iş yok ki. güvenliğin sağlanamadığı bölgede kim gelip fabrika açar, altyapı yoksa kim yatırım yapar?
üstelik özel sektör buraya gelmediği için devlet bol bol teşvik de veriyor. yani cebimizden çıkan ekstra bir maliyet daha. halbuki güvenlik sağlansa yatırım gelecektir bölgeye. çünkü genç nüfus epey fazla (tr ortalamasının üzerinde).

devletin o bölgeye harcadığı paraya bir miktar daha değinelim.
biliyorsunuz cumhuriyet kurulduktan sonra ve elimizde kala kala anadolu ve trakya kaldığı zaman en önemli sorun sanayinin olmaması idi. sanayi olmadığı gibi, sanayiyi besleyip büyütecek olan ulaşım ve altyapı sorunları da vardı. ancak bu gibi sorunların en çok olduğu yer kürtlerin yoğun yaşadığı yerler idi. yani bugün gidip bakarsanız hala daha ulaşım ve altyapı yatırımlarının devam ettiğini (etmek zorunda olduğunu) görürsünüz.
osmanlı'nın en zengin vilayetlerinin roma imparatorluğu zamanında küçük asya denilen bölge olduğunu halil inalcık yazmıştır bir kitabında (devlet-i aliyye, 1.cilt, işbankası yayınları).
bu küçük asya denilen bölgenin ise en zengin bölgeleri bursa ve kütahya idi. afyon ve uşak şehirleri bile geriye kalan doğu illerinden daha zengin bir konumdaydı yani. gerçi ticaret yollarının 19.yy kadar artık köklü bir biçimde yeni dünya ya kaymış olmasına rağmen bu bölgeler limanlara yakınlığı ve madenleri ile çok önemli bir konumdaydı. tüm bunların yanında besin ihtiyacının büyük bir kısmı ise konya'dan karşılanıyordu. zira dikkatli incelerseniz yeni cumhuriyetin açtığı fabrikaların genellikle bu illerde olduğunu da görebilirsiniz. çünkü hammadde... bkz: https://eksisozluk.com/entry/36975729
yani ankara'nın doğusu gelişmemişti. "türk ulus devleti"ni inşa etmek istiyorsanız ve doğu ve g.doğu anadoluyu da kendinize bağlamak istiyorsanız batının zenginliğini orayla paylaştırmak zorundasınız. ve böyle de oldu zaten. (bkz: gap)

şimdi gözünüzde bu paraların bu kaynakların doğu ile paylaşılmadığını düşünün... bir hayal edin. yani kürtler kendi devletlerini kurmuşlar ve sınır komşumuzlar. bir kere savaş yaşasak bile böyle gerilla taktikleri ile pusuya düşürülmek yerine adam akıllı bir ordu ile savaşırdık savaşacak olsak bile. üstelik ben savaş falan da olacağına inanmıyorum. çünkü kurulacak kürdistan'ın deniz bağlantısı olmayacaktı muhtemelen. ve deniz bağlantısı olmayan ülkeler mal alıp satmak için ticarete ihtiyaç duyarlardı. hem biz de onlardan "yav kız almışız kız vermişiz bin sene" diyip iyi ilişkilerle ucuza petrol alırdık, onlara çimento satardık, tekstil satardık, rusya'nın almadığı domatesleri iç pazara sürüp domates üreticisinin ağzına sıçmak yerine kürdistan'a satardık falan...
kürdistan bizimle iyi geçinmek zorunda kalırdı yani. belki 2. dünya savaşı ile beraber komünizmin kucağına atlarlardı ancak öyle veya böyle bizimle iyi anlaşmak zorunda kalırlardı. (bu cümleyi ingilizce kursam past perfect tense kullanırdım ne güzel, ama türkçe'de biraz yavan kaldı.)
yunanistan örneği ortada dostlar. şu son zamanlarda olmasa bile yunanistan'la iyi gidiyoruz mesela. hiç savaşmadık büyük taarruz'dan beri. bunun gibi düşünün.

işin hiç sosyo-kültürel boyutuna girmedim. biraz da o konuda bildiklerimi yazayım. istanbul'a her yıl yarım milyon insan göç ediyor. diğer şehirlerde sayı olarak bilmiyorum ama mersin'in merkezinde kürt nüfusu türk nüfusundan fazla olmuş bi halde vs vs.
bu insanlar niye geliyorlar sizce? yazalım elimiz döndüğünce;
1- demin çokça bahsettim; iş yok. sermayenizin güvenliğinin olmadığı, altyapı sorunları olan, yolları sağlam olmayan yere kafası çalışan adam fabrika açmaz. devletin ise yapacağı yatırım bir yere kadar. günümüz ekonomilerinde devletin fabrika açıp işletmesi hoş karşılanan bir şey değil çünkü. zaten imf'nin borç para verme şartlarından biridir bu mesela.
duble yollar daha yeni yeni yapıldı ve bu haliyle bile yeterli değil. demiryolu taşımacılığı zaten türkiye'nin hiç bir yerinde yeterli değil.
2- buralar tarım ve hayvancılıkla geçinen bölgeler. türkiye'de her gelişmekte olan ülkenin yaptığı gibi tarım'ın ekonomide ki payını daraltmaya çalışıyor. gsyih'nin yalnızca yüzde 9 u tarım. yanlış hatırlamıyorsam yüzde 54 ü hizmet sektörü yüzde 37 si sanayi sektörü.
haliyle çiftçilik veya hayvan yetiştiriciliği yapan (türkiye'nin her yerinde olduğu gibi burada da) toprağını bırakıp şehirlere göç ediyor. sorun burada başlıyor. bu insanlar önce bağlı oldukları ilçe'den kendi şehrine geçiyor. diyarbakır, batman, siirt, van gibi yerler. birinci maddede bahsettiğimiz sorunlar karşılaşıyorlar; iş yok.
ancak durum tabi ilçeler kadar kötü değil. ancak bu sefer eğitimsiz olmanın cefasını çekmek zorunda kalıyor. bu gelen adamlar bırak mesleki eğitimi doğru düzgün ilkokula gitmemişler. ee, herkes aynı sebeplerle geldiği için vasıfsız eleman kaynıyor ortalık, şanslı olanlar amelelik veya o tarz işlerde çalışıyor. bu gibi yerlerde yaşama maliyeti metropol şehirlere göre daha ucuz olduğu gibi ücretlerde ucuz. yani çok çocuklu ailelere yetecek bir ücretle çalışmıyorlar. iki seçenekleri kalıyor, ya mersin'e izmir'e istanbul'a gidecekler ya buralarda kalacaklar.
bir kısmı gitmeyi tercih ediyor.
3- ancak bu sefer çocukların sorunu başlıyor. tarımla uğraşırken çoluk çocuk da tarlada çalışıyordu. ancak şehirde çocuklara iş yok. çıkıp dilencilik yapıyorlar haliyle. (niye çok çocuk yapıyorlar o zaman üremesinler kardeşim demek ne yazık ki bir sike derman olacak bir çözüm değil şu aşamada)

bunlar benim aklıma ilk gelenler. otursam sabaha kadar sebepleri sayabilirim. çünkü bölge insanını iyi tanıyorum. bir şekilde yollara düşüyorlar. mesela çok merak ediyorsanız esenler otogarına veya aşti'ye gidip diyarbakır otobüsleri kalkmak üzereyeken içine bir girin. hep 20-40 yaş arası mevsimlik işçiler göreceksiniz. isterseniz sohbet bile edebilirsiniz. kardeş niye buradasın, niye geldin buraya? gibisinden.
vasıflı eleman olmadıkları için bir şekilde kapak atmaya çalışıyorlar batı şehirlerine.

gelip tutunamayanlar ise başka yollara bulaşıyor bu sefer. sadece kürtler yaptığı için değil ama türkiye, kürtlerin de vatanı olmaya devam ettiği için gelmeleri kontrol altında değil. şu an bunu engelleyecek bir yapı da yok çünkü anayasada seyahat özgürlüğü temel hak ve özgürlükler başlığı altında vatandaşlara sağlanan bir hak.
hırsızlık, gecekondulaşma, yankesicilik, yeraltı dünyası vs... bu işsiz ve iş bulamaması muhtemel olan insanların seçtiği diğer yollardan bir kaçı.

babasının annesinin zor bela okutup doktor, öğretmen yaptığı çocukları zorunlu görevle oralara gönderiyoruz biz de ülke olarak. üstelik bunu yapmazlarsa öğretmen olma hakkını tanımıyor devlet.
19 yaşında, haytalık yapıp kız peşinde koşması gereken çocuklar dağlarda ölüyor bugün, dün, 30 yıldır... niye?

asla bizim olmamış, olmayacak topraklarda bayrak dalgalandırmak istiyoruz çünkü hala. oysa gidemediğimiz vatan bizim vatanımız mıdır?
fazla lüks değil mi bizim için bu işler?
bir şekilde nefret ettirmişiz kendimizi onlardan, istenmiyoruz oralarda. işin ironik tarafı biz de onları istemiyoruz. çünkü literatürümüzde şöyle bir kavram oluşturmuşuz, "iyi kürt ve kötü kürt".
kürt arkadaşlarımız da var hepimizin üstelik. hatta bu yazıyı buraya kadar okuduysanız, bu yazının yazarı da diyarbakır doğumludur mesela...
neyse kendi fikirlerime çok yer vermeyeyim. kendimce bir perspektif ortaya koyup bir tartışma yaratmak istedim. sonuç bölümüne geçeyim.

kürt sorununu yıl 2015 olmuşken henüz çözebilmiş değiliz. 2015 yılında savunmaya 22.7 milyar dolar gidecek mesela. senin benim bizim paramız bunlar. elbette kürt sorunu olmasa dahi savunmaya para gidecekti, buna itirazımız yok. ancak bu fiyatı yarı yarıya düşürebilirdik heralde? ve bu kadar para yıllardır gidiyor... vasat milliyetçilerin tuzağına düşmeyip, kürdistan'ı bugüne kadar kurdurmuş olsa idik (veya onlar kursaydı bir şekilde) muhtemelen geriye kalan yurdumuzu gerçek anlamda demiryollar ile örebilirdik. ırak ve iran ile aramızda bir tampon olabilirdi. üstelik bize yabancı olmayan bir topluluk ile komşu olurduk düşman olmak yerine. kürtler ile türkler, araplar ile türkler gibi değillerdir. yani yabancılık daha azdır. ah-vah kürdistanı verdik diye dizimizi dövüp çok şey kazanmak varken kürdistanı elimizde tutmaya çalışıp çocuklarımızı oraya gönderip, tabutlarını aldıktan sonra dizlerimizi dövüyoruz....