bugün

yalanlara inanmak

bilerek ve isteyerek yapıldığında başka bir dünyayı yaşamaktır. yani bir gerçek var ve onun yerine bir hayali, bir aldatmacayı seçmek. körü körüne olmayan bir inançla inanılıyorsa, yani bir başkasının kandırmacasıyla değil; yalan ve gerçeğin her türlü bilgisine sahip olarak. yalan olduğunu bile bile. bir çaresizlik vardır. inanmaktan başka bir yol yoktur. yalanı gerçeği ayırt edemeyip insanları kendi tanrısı haline getirenlerden daha doğru ve dürüst yanılsamadır. en azından sınırlarını kendin çiziyorsun. dayatma yok ama çaresizlikten sığınılan bir oda bir ev gibi.

hayat akışında en ufak bir farklı tercihte başka hayatı yaşıyoruz. nasip, kader deyip geçiyoruz. bir sürü anı başka duygularla yaşıyoruz. hangisinde samimiydi ve hangi anda doğrusunu yaptık? doğum ve ölüm arasına sıkışılan bir hayatta doğru ne yalan ne? gerçekten doğru, en doğru olan şey aslında doğru olan mıdır? veya bunun tam tersi konumdaki yalanlar? entry'nin sonunu bir yere bağlayamıyorum, tıpkı hayatım gibi. çok şey anlatmaya can atarken, siktir et deyip susmak gibi.