bugün

paul banks

--spoiler--
lise zamanlarıydı. öğrenci değişim programıyla okulumuza avrupalı öğrenciler gelmişti. hollandalı 5 kişilik bi grup vardı, 4'ü kız, sadece biri erkekti. sınıfımdaki kızlar çocuğa kesildiler. çocuk koridordan geçerken yavaş tempoda başlayıp gittikçe hızlanan alkışla karşılayacak kıvama gelmişlerdi. gelgelelim yabancı dilleri pek iyi olmadığından çocukla konuşamıyolardı. kendi yapamadığımızı başkasına yaptırıp izleme hastalığına sahibizdir ülke olarak. bu hastalık bana "anakindusmanligiolanvarlik, sen konuşsana ya lüüüüüüüütfeeen" olarak döndü. çocuğa baktım. yakışıklı çocuktu ama tarzından hiç hoşlanmamıştım. o bir hip-hop insanı iken ben indie'li, alternatifli, experimental'lı bir adet genç kızdım. o harlem'se ben bristol'düm, o ters takılan obey kasketi ise ben fötr şapkaydım.

ama düşündüğüm gibi olmadı. o dönemler sevdiğim çocuğu çatır çatır yabancı kızlara iş atarken görünce içimde çocuğa yanaşma isteği oluştu. arkadaş gazına da gelmiş olabilirim, emin olamıyorum şimdi. her neyse. konuştum çocukla. saatlerce konuştum. telefon numarasını verdi, bilumum sosyal medyadan ekleştik. çocuğa yakından bakınca hakikaten yakışıklı olduğunu fark ettim, tarz falan hikaye. çocuk resmen paul banks'e benziyordu, ki bayılırım kendisine. ama ben söyleyemem böyle şeyler. istersem sabaha kadar düşüneyim yakışıklı olduğunu, yine söyleyemem. ama çocuğa bir şekilde ne düşündüğümü belli etmem gerekiyodu. bi hafta kalacaktı sonuçta, gittikten sonra bi bok olmazdı.

iki gün falan böyle geçti. dilimin ucuna kadar gelen cümleyi kanırta kanırta, iteleye iteleye sonunda çıkardım ağzımdan.

"paul banks'e benziyorsun, çok hoş..."

abooo, hayatta diyemeyeceğim bişey. peki 16'lık küçük paul bana dönüp ne dedi?

"ehe... o kim?"

bi daha da konuşmadık.
--spoiler--

görsel