bugün

tezer özlü

okurken duvarları üzerinize üzerinize getiren, nefes almayı zorlaştıran, yerin dibine çeken yegane yazarlardan. evet varlık yoklukla karışıyor ve geriye kalan tek gerçek şey ise çekilen acı oluyor.

"her anı ölüdür.
şimdi sen de bir anısın. sen de ölüsün. her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. sözcüklerim olmadan, o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. o caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öyle yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve herşeyi düşünüp, kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşımak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüşturebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor."
(yaşamın ucuna yolculuk)