bugün
- narin güran19
- karton toplayan çocuk silik yemelidir10
- jose mourinho23
- klarnet calan sarapci koala 68
- sabah başlayan baş ağrısı9
- anın görüntüsü30
- sözlük erkeklerinin sözlük kızlarına karşı tutumu13
- bütün sözlük erkekleri alçaktır15
- 21 eylül 2024 fenerbahçe'ye verilen penaltı18
- neden sürekli kabız oluyorum18
- sudekiray16
- sari renkli seker15
- victor osimhen9
- bik bik'in mutfağına konuk olmak15
- mert hakan yandaş12
- eve çağıran erko19
- bimde çalışanda akıl var mı16
- metin arolat46
- 21 eylül 2024 fenerbahçe galatasaray maçı109
- fenerbahçe taraftarı30
- ismail kartal9
- the crying one9
- okan buruk19
- fenerbahçe nasıl kurtulur10
- sözlükte nefret ettiğiniz yazarlar ve sebepleri18
- gabriel sara'ya 19 milyon veren mallar9
- fenerbahçe9
- siber güvenlik başkanlığı10
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı10
- sözlük erkeklerinin arabaları10
- seks kasedinizi yaymakla tehdit edilse naparsınız10
- herkes uyudu mu8
- aranızda medyum olan var mı12
- fb gs'yi yensin götüme rakı şişesi sokarım8
- cumartesi gecesi fenerli yazarlar kucağa oturacak8
- b'u r c u23
- ya tarkan da ölürse10
- fenerbahçe galatasaray derbi sonucu ne olur15
- amca diyen kasiyer kız8
- otobüste uyuyamamak8
- bugün bir değişiklik yapalım bilgi entrysi girelim25
- kocam ol diyen kadın9
- bel çevreniz kaç cm11
- hangi sözlük kızıyla ne yapmak isterdin22
- nickli başlık açanlar kucağa alınacak12
- sağ yan ağrıması8
- hasta olsam geçmiş olsun der misiniz9
- bursa da başı açık öğretmen istmeyen okul müdürü19
- geçmiş olsun menuet13
- arkadaşlar beni neden insta'dan takip etmiyorsunuz12
hiç bir ülke bir başka ülkede sadece kendi öz gücüyle, istihbarat servisleriyle, ülkenin içinde vahim olaylara sebebiyet veremez ve başarılı da olamaz.
ama bir ülkede hemen hemen hiç bir vahim olay, amacına ulaşsın ulaşamasın dış dinamiklerin de katkısı olmadan meydana gelmez.
bunun gerçekleşmesi için ille de vahim olay organizatörlerinin aman dış dinamik gel sende katkı sun demesi gibi komik ve mizahi bir seyir takip etmiyor.
her ülke, jeo politik ve jeo stratejik bağlamda istesin istemesin en yakın çevreden en uzak çevreye, ilişkileri dostane veya düşmanca olsun bütün egemenlik sevdasında olan ülkelerce yakın takip altındadır.
bu somut realite bu gün olduğu kadar dün de böyleydi. savaşlar, istilalar, yıkımlar her zaman kolektif dinamiklerin eseridir.
yakın tarihimizde şahit olduğumuz, yaşı yetmeyenler için söylüyorum şayet okuyorsanız takip etmişsinizdir , moda deyimle kırılma anlarında dış dinamik etkileşimleri, doğrudan dolaylı müdahaleleri teşhis etmiş olmalısınız.
türkiye, kıbrıs müdahalesine kadar kendi kabuğunda yaşayan, dalgaların etkisiyle bir kıyıdan bir kıyıya savrulan; her emre amade, gelen ağam giden paşam tarz sinik bir ülkeydi.
kıbrıs müdahalesi haklıydı haksızdı; şuydu buydu onlar ayrı mesele. ama müdahalenin bizatihi kendisi türkiyenin kıbrıs konusunda bütün dış dinamiklere rağmen yaptığı, belki osmanlıdan bu yana ilk dış eylemdi.
hemen ardından gelen ambargo, keza 1970 sonlarına doğru ıraktan irana doğru orta doğu bölgesinde yaşanan kargaşalar, türkiyeyi şiddeti artan bir dış dinamik kuşatmasına almıştır.
1977 1 mayıs kırımı, ülke alanında abd den rusyaya ve başka irili ufaklı ülkelerin neredeyse meydan muharebesine sahne olmuştur.
1977, ülkede mevcut iktidara karşı değil, muhtemel bir iktidara karşı açılan gizli savaşın eşiğidir.
nitekim takip eden günlerde yapılan seçimlerde chp, mevcut sol hareketin önemlice bir kısmının desteğiyle iktidarın kapısını açabilmiştir.
bu iç ve dış odaklar için kötü bir rüya idi. o günlerde yaşanan iç savaş; afganistan ablukasıyla ve iranın devrim muhafızlarının eline düştüğü bir anda karmaşıklaşan orta doğu denklemi; türkiyenin yani ülkemizin vakit geçirilmeden istikrarsızlaştırılarak "demokrasi" cephesine yeniden ve itirazsız kazandırılmasını acil-ertelenemez bir çözülmesi şart bir sorun olarak gündeme taşımıştır.
şimdi bu olaylarda beşli çetenin hizmetinde gönüllü dış kardeşliği görmemek için ya kör ya cahil yada dışa muhabbet beslemiş olmak gerekir.
ve günümüze doğru geçen zamanda maraştan, madımaka; 33 askerden 28 şubatlara; 28 şubattan adları efsaneleşen balyoz, sarı kız, eldiven gibi sayısız müdahale ve müdahale hamlelerinde, kürt hadisesi için belki eşik sayılabilecek öcalanın ülkeye teslimatında, öcalanın yagılanarak idama mahkum edilmesine rağmen, kargonun teslim töreninde imzalandığını sandığım mutabakat metni uyarınca asılmamasına kadar ve daha çoğaltılması mümkün hadiselerin, evet vahim hadiselerin içinde dış karanlık gölgeleri yok saymak ne siyasete, ne sosyolojiye, ne güç-hegemonya ilişkilerine rağmen böyle algılamak bilimsellikten uzak, avare bakıştır.
şimdi sığ bakış; bu gölge oyunundan; bu kabil olaylar sadece dış dinamik eseri midir gibisinden bir çıkarım yapar, hatta güya espri yaptığını sanarak bunu yapar. ve mesela der ki son yaşadığımız gezi hadisesinde; bizzat katıldım vallahi gölge falan yoktu ki der.
aslında şu günlerde yaşadığımız zihinsel kargaşanın temelinde olayların sınıfsal, ülkeler arası bir güç olma çılgınlığını göremeden; yaşadığımız ülkede mevcut iktidara karşı çok ta rasyonel olmayan bir nefretin sevgi duyamamanın adeta her şeyin müsebibbi sayılması gibi psikolojik bir eksen kaymasının rolünü, etki ve sonuçlarını görmemek mümkün değil gibi geliyor bana.
böyle bir durumun varlığı; bu tarz algı içinde olan kalabalıkları her zaman manüplasyona açık bırakır. zira bu tarz algı düşünmeyi gerektirmez, kendi yorumuna yakın her çağrıyı; doğru mu yanlış mı incelemeden kabule hazır bir vasatı ifade eder.
mesela liceden haber gelir gelmez, gezi aynılaştırması gayretleri buna bir örnek değil midir.
gezide kimi sermaye çevrelerinin ilerleyen günlerdeki tavrı, gezi üzerinden bir hesaplaşmanın varlığını hissettirmiyor mu size?
suriye özelinde orta doğuya ait ortaya atılan iddialar; gezi sürecinde renkli devrim hayallerinde kendini açıkça gösteren dış mühendislik hesaplarını görmemek için görmek istememek gerekir diye düşünüyorum.
israil ve türkiye son 10 yıldır inişli çıkışlı münasebet içindedir. orta doğuya bakışın ve sadece demokrasi ve insan değil ama aynı zamanda ekonomik politik çıkarların ekseninde, bölgesel güç olma istikametinde artık çakışan değil çatışan iki ülke vardır.
israilin bu konumda, ülkemizde ortaya çıkan ve vahim boyutlara ulaşma ihtimali yüksek bir olaya fransız kalmasını düşünmek pek bir safdilliktir.
ama bir ülkede hemen hemen hiç bir vahim olay, amacına ulaşsın ulaşamasın dış dinamiklerin de katkısı olmadan meydana gelmez.
bunun gerçekleşmesi için ille de vahim olay organizatörlerinin aman dış dinamik gel sende katkı sun demesi gibi komik ve mizahi bir seyir takip etmiyor.
her ülke, jeo politik ve jeo stratejik bağlamda istesin istemesin en yakın çevreden en uzak çevreye, ilişkileri dostane veya düşmanca olsun bütün egemenlik sevdasında olan ülkelerce yakın takip altındadır.
bu somut realite bu gün olduğu kadar dün de böyleydi. savaşlar, istilalar, yıkımlar her zaman kolektif dinamiklerin eseridir.
yakın tarihimizde şahit olduğumuz, yaşı yetmeyenler için söylüyorum şayet okuyorsanız takip etmişsinizdir , moda deyimle kırılma anlarında dış dinamik etkileşimleri, doğrudan dolaylı müdahaleleri teşhis etmiş olmalısınız.
türkiye, kıbrıs müdahalesine kadar kendi kabuğunda yaşayan, dalgaların etkisiyle bir kıyıdan bir kıyıya savrulan; her emre amade, gelen ağam giden paşam tarz sinik bir ülkeydi.
kıbrıs müdahalesi haklıydı haksızdı; şuydu buydu onlar ayrı mesele. ama müdahalenin bizatihi kendisi türkiyenin kıbrıs konusunda bütün dış dinamiklere rağmen yaptığı, belki osmanlıdan bu yana ilk dış eylemdi.
hemen ardından gelen ambargo, keza 1970 sonlarına doğru ıraktan irana doğru orta doğu bölgesinde yaşanan kargaşalar, türkiyeyi şiddeti artan bir dış dinamik kuşatmasına almıştır.
1977 1 mayıs kırımı, ülke alanında abd den rusyaya ve başka irili ufaklı ülkelerin neredeyse meydan muharebesine sahne olmuştur.
1977, ülkede mevcut iktidara karşı değil, muhtemel bir iktidara karşı açılan gizli savaşın eşiğidir.
nitekim takip eden günlerde yapılan seçimlerde chp, mevcut sol hareketin önemlice bir kısmının desteğiyle iktidarın kapısını açabilmiştir.
bu iç ve dış odaklar için kötü bir rüya idi. o günlerde yaşanan iç savaş; afganistan ablukasıyla ve iranın devrim muhafızlarının eline düştüğü bir anda karmaşıklaşan orta doğu denklemi; türkiyenin yani ülkemizin vakit geçirilmeden istikrarsızlaştırılarak "demokrasi" cephesine yeniden ve itirazsız kazandırılmasını acil-ertelenemez bir çözülmesi şart bir sorun olarak gündeme taşımıştır.
şimdi bu olaylarda beşli çetenin hizmetinde gönüllü dış kardeşliği görmemek için ya kör ya cahil yada dışa muhabbet beslemiş olmak gerekir.
ve günümüze doğru geçen zamanda maraştan, madımaka; 33 askerden 28 şubatlara; 28 şubattan adları efsaneleşen balyoz, sarı kız, eldiven gibi sayısız müdahale ve müdahale hamlelerinde, kürt hadisesi için belki eşik sayılabilecek öcalanın ülkeye teslimatında, öcalanın yagılanarak idama mahkum edilmesine rağmen, kargonun teslim töreninde imzalandığını sandığım mutabakat metni uyarınca asılmamasına kadar ve daha çoğaltılması mümkün hadiselerin, evet vahim hadiselerin içinde dış karanlık gölgeleri yok saymak ne siyasete, ne sosyolojiye, ne güç-hegemonya ilişkilerine rağmen böyle algılamak bilimsellikten uzak, avare bakıştır.
şimdi sığ bakış; bu gölge oyunundan; bu kabil olaylar sadece dış dinamik eseri midir gibisinden bir çıkarım yapar, hatta güya espri yaptığını sanarak bunu yapar. ve mesela der ki son yaşadığımız gezi hadisesinde; bizzat katıldım vallahi gölge falan yoktu ki der.
aslında şu günlerde yaşadığımız zihinsel kargaşanın temelinde olayların sınıfsal, ülkeler arası bir güç olma çılgınlığını göremeden; yaşadığımız ülkede mevcut iktidara karşı çok ta rasyonel olmayan bir nefretin sevgi duyamamanın adeta her şeyin müsebibbi sayılması gibi psikolojik bir eksen kaymasının rolünü, etki ve sonuçlarını görmemek mümkün değil gibi geliyor bana.
böyle bir durumun varlığı; bu tarz algı içinde olan kalabalıkları her zaman manüplasyona açık bırakır. zira bu tarz algı düşünmeyi gerektirmez, kendi yorumuna yakın her çağrıyı; doğru mu yanlış mı incelemeden kabule hazır bir vasatı ifade eder.
mesela liceden haber gelir gelmez, gezi aynılaştırması gayretleri buna bir örnek değil midir.
gezide kimi sermaye çevrelerinin ilerleyen günlerdeki tavrı, gezi üzerinden bir hesaplaşmanın varlığını hissettirmiyor mu size?
suriye özelinde orta doğuya ait ortaya atılan iddialar; gezi sürecinde renkli devrim hayallerinde kendini açıkça gösteren dış mühendislik hesaplarını görmemek için görmek istememek gerekir diye düşünüyorum.
israil ve türkiye son 10 yıldır inişli çıkışlı münasebet içindedir. orta doğuya bakışın ve sadece demokrasi ve insan değil ama aynı zamanda ekonomik politik çıkarların ekseninde, bölgesel güç olma istikametinde artık çakışan değil çatışan iki ülke vardır.
israilin bu konumda, ülkemizde ortaya çıkan ve vahim boyutlara ulaşma ihtimali yüksek bir olaya fransız kalmasını düşünmek pek bir safdilliktir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar