bugün

gulcan kaya

*

akademisyen, şarkıcı, tv sunucusu.

"Erzincan'ın Tercan ilçesine bağlı Doluca Köyü'nde 1969 yılında doğdum. Köyümüzde yedi yaşıma kadar kalabildim.

Ancak burada geçirdiğim yılların hayatımın en güzel, en özgür yılları olduğunu söyleyebilirim. Halk türküleri ile tanışıklığım da hatırlayamayacağım kadar küçük yaşlardadır. Çünkü türküler köy yaşantısının her anında yer almaktadır. Neredeyse köydeki bütün erkekler bağlama çalıp türkü söylerdi. Bunun dışında kendi yaptıkları kavalı ve meyi çalanlarda vardı. Babamda bağlama, kaval ve mey çalardı. Sesi çok güzeldi. Kadınlara gelince, onlar yaptıkları her işi sanki kutsal kılmak için bir türkü söyleyerek süslüyorlardı. Benim böyle bir ortamda doğmam sanırım hem türkülere ilk adım, hem de büyük bir şanstır.

Ailemin kültür kökenlerinin de yapığım müziği etkilediğini düşünüyorum. Atalarımızın Ahmet Yesevi'nin kardeşi Şah Hasan'ın torunları olduğu, önce Horasan'a oradan Tunceli, ardından Erzincan'a yerleşmiş Alevi Türkmenlerden olduğu bilinmektedir. Türkü söylemek bizim için yemek yemek, nefes almak, uyumak gibi doğal ve gerekli bir şeydi. ibadet ederken, ekmek pişirirken, tarlada, bahçede, düğünde, bayramda hayatın her alanında türkü söylenirdi. Bir de radyonun köylere yeni ulaştığı zamanlardı o yıllar. Köyde bir tane radyo vardı. herkes rahat duyabilsin diye, o radyo köyün en çağdaş yapısı olan çeşmenin üzerine özenle yerleştirilir, büyük zevkle dinlenirdi. Yurttan Sesler, Muzaffer Sarısözen, Neriman Tüfekçi, Nida Tüfekçi, Muzaffer Akkün, Ali Ekber Çiçek, o yıllarda radyodan duyup öğrendiğimiz isimlerdi.

Okul çağına gelince köyden de ailemden de ayrılmak zorunda kalmıştım. Köyde okul olmadığı için annem ve babam beni istanbul'daki amcamın yanına göndermeye karar verdiler. Küçücük köyümden koca istanbul'a gelmiştim. Benim için ailemden ve saatlerce derelerinde, çeşmelerinde oynadığım, çimenlerinde yuvarlandığım, ışıl ışıl güneşin altında çamurdan güveçler, ekmekler yaptığım o özgür günlerimden ayrılmak çok zor olmuştu. ilk okul 2. sınıfta öğretmenimiz arada bir tanımadığım bir çalgı çalıyor ve onunla bize şarkılar söylüyordu. Bu çalgının adının gitar olduğunu daha sonra öğrendim. O günlerden aklımda kalan, hâla söylediğim şarkılardan birinin sözleri şöyle :

Bu dünyada ne varsa onu yapan emektir
Emek doğruluk demek çalışkanlık demektir
Gel emeği övelim türküler söyleyelim
insanı insan eden kutsal emek diyelim

Öğretmenimiz çaldığı saz farklıydı ama söylediği sözler bizim türkülerimizi çağrıştıyordu.

ilk okul, orta okul ve lise yıllarında okuldaki korolarda, törenlerde bütün sosyal etkinliklerde yer alıyordum. Öğretmenlerim sesimi çok beğeniyor ve bu alanda eğitim almamı öneriyorlardı. Bende yeni çıkan türkü albümlerini yakından takip ediyordum. Öğrendiğim türküleri, deyişleri, uzun havaları aile toplantılarında söylüyordum. Beğenilerin artması beni yüreklendiriyordu.

Sonunda 1991 yılında, istanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuarı sınavlarına girdim. Üç ayrı bölümü birden kazanmıştım, ses eğitimi bölümüne kaydımı yaptırdım. Okul benimde çok farklı ufuklar açmıştı. Müzik okur yazarı olmayı, halkın ürettiği değerlere bilimsel açıdan bakmayı öğrenmek, hem önemli hem zevkliydi. Alanında çok önemli hocaların öğrencisi olma şansına sahip oldum. Neriman Tüfekçi, Alaeddin Yavaşça, Bekir Sıtkı Sezgin, Tülin Yatarçelik, Güher Güney, Ali Yılmaz, Süleyman Şenel, Selahattin içli, kendilerinden yaralandığım hocalarımdır.

Daha sonra bende yavaş yavaş TRT'de ses sanatçısı olma hayali oluştu. 1993 yılında yetişmiş sanatçı sınavını kazanarak istanbul Radyosu'na girdim. Hem okula devam ediyor hem de radyoya gidiyordum. istanbul Radyosu'da benim için hep önemli bir okul olmuştur. 1996 yılında konservatuardan mezun oldum. Ardından iTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel Bilimler bölümünde yüksek lisans eğitimine başladım. <<Halk Türkülerinde kadının konumu>> konulu bir çalışma hazırlayarak 1999 yılında bu bölümden mezun oldum.

Bu tezle, kadının Anadolu'daki sosyal yaşantısını, yerini ve toplumdaki önemini türküleri inceleyerek ortaya koymaya çalışmıştım. Ayrıca, türkü yakma geleneği içinde kadının rolünü saptamak istemiştim. Esas amacım, türkülerin ortaya çıkış nedenlerinin ve sözlerinin ardındaki sosyal gerçeklere dikkat çekmek, türkülerin aslında birer sosyal belge olduğunu vurgulamaktı.

Aynı yıl, bizim konser programlarımızı görüntüleyen genç yönetmenlerimizden Ümmühan Kızıltepe hazırladığı yeni bir programı benim sunmamı önerdi. 19 bölümden oluşan ''Türküler Bizi söyler'' adlı programı sundum ve metinlerini hazırladım.

1999-2003 yılları arasında, Haliç Üniversitesi Konservatuarı Türk Müziği Bölümünde ''Repertuar ve Halk Müziği Bilgileri'' dersleri verdim. 2001-2002 yıllarında Açık Radyo'da ''Yer Demir, Gök Bakır'' adıyla ve ''Suskun Uygarlığın Ahenkli çığlığı'' sloganıyla iki yayın dönemi halk müziği programları yaptım. Bu programda çok değerli konuklar ağırladım. Yurt içi ve dışında çok sayıda konser, TV ve radyo programına katıldım."

kaynak: turkuler.com