bugün

egoizm

yanlış öğrettiler bize yıllarca. her şeyi kendi gözlerinden görmemizi istediler. kural, yasa değil belki ama otorite denebilir. her konu hakkında onlarınkinden farklı düşünmek ayıplanır oldu.
kaşar peynirle beyaz peynirin aynı tostun içinde bulunmasının tat karmaşasına yol açacağını, bu yüzden gereksiz olduğunu okuduğumu hatırlıyorum bir ekonomi kitabında. o yaştaki çocuğa hangi ev, hangi ekonomiden bahsediyosunuz? ekonomi yalnızca istediği pantolonu-tişörtü almaktan ibaretse hele ki çocuğun kafasında..o kadar yerleşmiş ki beynime yıllar sonra bile kaşar-beyaz peynir karışık tost sipariş eden iş arkadaşıma bi acaip bakmıştım. çoğunluğun beğenmediği şey fanatik yapıyor insanı bi kez denemeye kalkmazsa eğer...

bir şey düşün kafanda ama gerçekten düşün. insanlara karşı savaşını ver. enine boyuna, en ince ayrıntısına kadar. savunduğun şey geçerlilik görürse, çoğunluğun düşüncesine hakim olmak için ilk adımı attın demektir. siyasetçi değilsin ya da bilim adamı ya da hukukçu.. kural koyamazsın, yeni yasalar çıkaramazsın bilimsel araştırmalardan, itaat bekleyemez, uymayanı cezalandıramazsın. en fazla bi otorite olabilirsin o halde. çevrene senin gibi bir kaç kişi, onlar da kendi çevrelerine bir kaç kişi katarlarsa senden aldıkları fikri savunabilecek; küçük çaptaki krallığın tahtı seni bekler. düşüncelerini kabul ettirebilmen için önce mantıksızlık noktasına varan ayrıntıları laf kalabalığıyla geçiştirip, akıllarını karıştırmalısın. “ben yaptım oldu” culuk oynamamak lazım ama.. çevre faktörlerini iyi değerlendirmen gerek. en çaresiz anlarında yakalamalısın insanları; en karmaşık, en ne yaptığını bilmeyen..
bulanık zihinlerini doldur kendi egonla. milyonlarca “sen” yaratmaya çalış kimsenin kimseyle aynı olamadığı bu dünyada. ve bekle ki ezik karakterler dolsun onun içine ve hayat bulsunlar.