bugün

netkolizm

Yeni bir sözcük kazanmışız da haberim yokmuş; netkolizm. Çok çarpıcı değil mi, insan hele de günde sekiz saatini bilgisayar başında geçiriyorsa, efendime söyleyeyim, üç dakikada bir elektronik postalarını kontrol ediyorsa –çoğunluğu çöp üstelik, çöp ayıklamak için harcanan vaktime bir ara kesinlikle acımalıyım- ve de mesela bilgisayar kilitlenince karalar bağlıyorsa, ‘netkolizm’ denen bu çağın kavramına iyi bir bakmak lazım. Babam bizi bundan beş-on yıl önce “telefonkolik evlatlarım” di- yerek severdi anımsıyorum, hey baba, artık abi kardeş netkolik olduk ne haber?

Netkolik olup olmadığınızı anlamak için sorular var. Erdal Kaplanseren yazmış. ilk soru şu; bir günü bile e-postalarınıza ve düzenli ziyaret ettiğiniz web sitelerine bakmadan, sanal arkadaşlarınızla sohbet etmeden geçiremiyor musunuz?

Hayır, geçiremiyorum vallahi. Ancak o arkadaşlar sanal değil, gerçekler ve fakat onlar da bilgisayarın başındalar, bir türlü toplaşamıyoruz, hava da sıcak zaten, herkes kendi konforunda, kendi hayatını yaşayıp bilgilendiriyor birbirini, ikonlar, fotoğraflar, şarkılar, doğum günü kartları yolluyor, öyle geçiyor günler…

Arada da çalışıyoruz, iş de yapıyoruz tabii, o kadar da değil…

ikinci soru da şu; bağlı olduğunuz e-gruptan ve online topluluktan kopma endişesi mi taşıyorsunuz? Hayır, bu yok bende. Yarı netkolik olsam da sizi daha da bilgilendirmek boynumun borcu tabii. Bakın ne diyor Erdal Kaplanseren; “Monitörün kapama düğmesine basıp camdaki yansımanıza bir bakın. Sonra, gününüzün ne kadarını bu şekilde geçirdiğinizi düşünün. işyerinizde mesai boyunca online olduğunuz yetmezmiş gibi eve girer girmez bilgisayarın açma düğmesine basıyorsanız kritik seviyeye gelmiş bulunuyorsunuz demektir.” Camdaki yansımaya bakma fikri bana çok acıklı geldi, uygulama konusunda hiçbir istek duymuyorum ancak neredeyse 7 Eleven kadar açık olan bir bilgisayarım olduğundan evet, kritik bir noktaya gelmiş olduğumu kabul etmem lazım galiba.

Erdal Bey bu bağımlılığın çeşitlerini de yazmış, bazı ‘kritik noktayı çoktan aşanlar’ mesela çılgınca veri topluyor, bilgisayarında bunları biriktiriyormuş. Okumak için değil yani, sırf bütün bilgiler onda bulusun diye.

Hani bazı kadınlar vardır hiçbir kavanozu atmazlar, yüzlerce kavanozla öylece otururlar evlerinde, öyle gibi yani. Kimi siberseksüel bağımlı oluyorlarmış, nette cinsiyet değiştiriyorlarmış yani. Bir diğeri de siber ilişki bağımlılığı…

Evden çıkmayıp, aileyi de ihmal ederek, bilgisayar başında dostluk, aşk yaşayanlar yani. Bu aşamaya gelenler rehabilite edilmek zorunda tabii, durumları iyi değil.

Ben kendi adıma içim ferah olarak devam edeyim netkolikliğime en iyisi!

Hem böylesi telefonkolik olmaktan çok daha ucuz…

Ece Arar