bugün

söykü dergisi sayı 14 kar

daha mutlu olamamdan bir daha mutlu olamama geçmek | f628

- yeni yeni şekillenen havsalamızda neler düşünmeyiz ki çocukken ve olan-biten şeylerin çocukca sebebi, aslında olması gerekenlerdir belki de...

"...doğanın canlı bir varlık olduğunu düşünürdüm küçük bir çocukken, doğa da insanlar gibi üzülür, mutlu olur, güler, ağlardı. bu sebeple insanların sadece havanın kapalı olduğu günler öldüğüne inanmıştım zira bir insanın ölmesi ve doğa ananın buna gözyaşı dökmemesi ihtimali yoktu minik kalbime göre..."

- annelerimiz öldüğünde ağlasaydı gökyüzü, fena mı olurdu sanki!

"...daha önce yüzlerce kez geliş yolunu bekleyen gözlerim gidiş yolunu izlerken "bütün ilişkiler ancak kırk santim yol alıyorlar" diye düşündüm "kalpte başlayan ilişkiler kafada bitiyordu"..."

zaman zaman düşünmüyor değilim; "ille de mantık diye diye, yaşamlarımızı kendi ellerimizle aynılaştırıp dar ve sıkıcı kalıplar içerisine sokmak, sınıflamak, değişimden, heyecandan, cesaretten kaçmak, mantığı hep önde tutup onun, sesini yükseltmesine izin vererek, duyguları ikinci plana itmek, hatta onları olabildiğince baskılamak, bizleri; günahlarımız ve sevaplarımızla insan olmaktan uzaklaştırmıyor mu?" diye.

kalbin yerinde olsam, beyne isyankar olurdum! bu kadar da olmaz ki! sen binbir zahmet, bul-getir, o elinin tersiyle itsin. pekiyi! niye, gözünün üzerinde kaşı var! kendisine de sorsan 'kalender meşrep'tir üstelik.

bakıyorum da; çevremde kimi insanlar, adeta mantık abidelerine dönmüşler. içlerinde duygudan-vicdandan eser kalmamış. abilerimiz/ablalarımız, o denli mantıklılar ki bakışları bile değişmiş. gözleri, size bakıyor gibi görünüyor ama sanki içinizin derinlerini tarıyormuşcasına bir ifadeye sahipler. tüyleriniz ürperiyor, haliyle. mimik deseniz sıfır, hiç yok! sanki botoks yaptırmışlar da yüz kasları felç olmuş. değil güler-yüz, gülümseme belirtisi dahi yok! yüz-yüz değil adeta mahkeme duvarı. bunlar yetmezmiş gibi bir kendilerinden eminlik hali, bir burnu havadalıkları var ki, sormayın gitsin!

- bazen, böyleleriyle iki çift laf ettikten hemen sonra şeytan diyor ki;

"gece vakti sokak başında kur pusuyu! tam köşeyi dönerken geçir kafasına şeker çuvalını, al yaş odunu eline vur ha vur! yer misin, yemez misin? artık neresine gelirse."

- pekiyi! ya sonra? sonrası hem siz, hem de onun için hüsran! elbet.

bir süre 'mantık' çerçevesinde düşünüyor ve ardından, kendinizi sükunete davet ediyorsunuz. demek! ikisi de gerekiyor ama karınca-kararınca, aşırıya kaçmadan, insan için doğrular kadar yapılan yanlışların da değeri olduğunu bilerek ve dengeyi şaşırtmadan, birine öz, diğerine ise üvey evlat muamelesi yapmadan, kardeş-kardeş.

"...ilişkiler zifiri karanlıkta çıkmaya çalıştığımız sonu olmayan merdivenler gibiydi, her ay bir basamak çıkıyor belli bir süre sonra ayağımızın yeren kesildiğini hissediyor ve ömrümüz boyunca bu şekilde devam edeceğimizi sanıyorduk. lakin bütün ilişkilerin sonunda düşündüklerinin aksine düşüyordu insanoğlu. ben her ayın dördünde bir basamak çıkmış üçüncü seneye doğru ayağımın yerden kesildiğini düşünmüştüm aslında hakkımda vardı yükseliyordum ta ki elli sekizinci basamağa kadar, zira elli dokuzuncu basamak yoktu ayağımı boşluğa atmış ve beş sene de çıktığım yolu bir saniye de inmiştim, artık yerdeydim..."

- bir insanın, çıkışları-inişleri ve dibe vuruşları ne denli açık ve güzel ifadelerle anlatılmış.

yavaş-yavaş çık merdivenleri denmiş, bulunduğun yüksekliği sindire-sindire, ihtirasa ve heyecana kapılmadan, asla koşmadan! zira, ellidokuzuncu basamak yok! ellisekizin ardı uçurum!

uçmadan, aheste-aheste yaşa bu hayatı, her anın keyfini sonuna kadar çıkararak, adım adım çıkmanın, yaşamı yudum yudum tatmanın gerekliliği bir merdiven ile ne de güzel anlatılmış.

imalı olmuş biraz... dolayısı ile anlatmalar var satır aralarında... yani, verilmek istenilenleri bulup çıkarmak için çaba harcamamız gerekiyor biraz. "armut piş ağzıma düş yok!" demiş yazar, öyle uygun görmüş.

- hoş tespitler var!

" ...kucakta taşınarak başlayan insanoğlunun ömrü omuzlarda taşınarak son buluyordu..."

ve diğerine birleştirirsek;

"..."bütün ilişkiler ancak kırk santim yol alıyorlar" diye düşündüm "kalpte başlayan ilişkiler kafada bitiyordu"..."

- hepi-topu 40 eder! 40.

teşekkürler ediyoruz f628', eline-yüreğine sağlık.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar