bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

saatlerdir yürüyordum...
yürüyor ve düşünüyor. nereye kadar bu kaçış ve nereye uzanacaktı bu sanrıların sonu?
mutluluktum ya ben, izler bırakıyordum geçtiğim her yere.

bir balıkçı kahvesinden kalma eski bir iskemle gibiydi ruhumda barındırdıklarım. ah ruhum, alabildiğine özgür bir o kadar da kelepçelenmiş ruhum.

kendimi izlerken buluyorum aynada ki aksimde. göz bebeklerimde barındırdığım ışığımı görüyorum. görüyor ve daha bir anlamlı baktığımı fark ediyorum.

sen oluyorum birden, bana bıraktığın izler tek tek çıkıyordu yerlerinden.
çocuksu sevinçlerimizde heyecanlandığımız zamanki gibi atmaya başlıyor yüreğim. yüreğim atıyor ya nefes aldığımı hissediyorum. her nesefte senin nefesini hissediyor ve sana daha da bir çoğalıyorum.

yüzüme bakıyor, dokunuyor ve parmak uçlarımda hissediyorum her zerreni. titriyorum ama güçlü bir titreyiş bu. kadınlığımı buluyorum.

saçlarım daha bir parlak, bakışlarım derin ve delici. hele o muzip kendimden emin gülümseyişim yok mu, ben bile hayranlıkla izliyorum kendimi.

kokunu içime çekiyorum. kokun diyorum çünkü tenimde barındırdığım senin bana bahşettiğin kadınsı kokum.

kadınınım ya gelsen ve hiç gitmesen diyorum... *