abdi ipekçi

kılıç'tan kılıç'a adlı kitaptan :

abdi kore'de hizmet ederken tugay komutanı ondan pek hoşlanmamış. başka bir asteğmeni çevirmeni yapmış. zaman zaman tugayı ziyaret eden amerikalı eğlence trupları gelince, onları bu çevirmeniyle birlikte kabul eder ve onun yardımıyla. özellikle kadın artistlerle, haşır neşir olurmuş. bir seferinde asteğmen tokyo'da izinde olduğu için naçar çevirmenlik abdi'ye kalmış.

rahmetliyi tanıyanlar bilirler. bir tiki vardı. bir şeye sinirlenince veya sıkılınca bam teline basılınca. kendisini kontrol edemez, " hi, hi " diye makaraları koyuverir ve dakikalarca böyle gülerdi.
o gün de komutanın huzurunda çok kasılmış makaraları koyuvermiş.
artık askerlikten kovulacağını, hapsedileceğini düşünürken, onun bu hali havayı yumuşatmış ve komutan artist hanımlarla haşır neşir olmuş.
boyuna " gül ulan asteğmen " dermiş ...

bir defa tokyo izninde gece kulübüne gittiğinde yine tiki tutunca oradaki müşteriler bunu şovun parçası sanmışlar ve başlamışlar alkışlamaya ...

adnan menderes son amerika seyahatinde. washington'da büyükelçilikte türk gazetecilerini kabul ederken beni bir kenara çekmiş ve abdi'yi göstererek " kim bu alacalı bulacalı çoraplı adam ? " demişti. menderes giyim konusunda çok titizdi ...

abdi'nin ölüm haberini bana new york'ta görevli olduğum delegasyonun teleksiyle sekreteri melek verdi. şoka girdim. hazin bir görev düşüyordu bana. boston yakınlarındaki özel bir okulda bulunan sedat'a babasının ölüm haberini vermek ve onu türkiye'ye göndermek. o gece sabaha kadar otomobil sürerek, boston'daki okula gittim ve abdi kardeşime bu son görevimi yaptım. helal olsun ! (altemur kılıç, abdi ipekçi'nin oğlunun velisidir)

sf 177 - 178 - 179.