bugün

söykü dergisi sayı 5 oda

- katlime bir bahaneydi sevgin;

ne güçlü bir duygudur şu kıskançlık ve boyutlarının nerelere varabileceği ne güzel ifade edilmiş şu cümlede;

"...onun o boynunun omzuna kavuştuğu çukurda bütün gün biriktirdiği aromasını başkasının koklaması fikri..."

ya da şunda, karşısındakini esir alırcasına bir kıskançlık;

"...herkes kötü bilmiyor musunuz sanki, onu ben koruyabilirdim, hem onu paylaşmak da istemiyordum, onun bir saç teli yere düşse, başkasının eline geçmesin diye saatlerce ararım ben, o benim için bir hazineydi, siz hazinenizi sokakta açıkta bırakır mısınız kasaya koyarsınız..."

ve karşısındakini esir alırken düştüğü esareti;

"...sokağa çıktığımızda ona bakan adamlardan bıktım, bir yere oturduğumuzda onun sandalyesinin dönük olduğu tarafta olan adamlara baktığını düşünmekten bıktım, sinemaya gittiğimizde yanına erkek denk gelmesin diye dua etmekten bıktım, hele bensiz dışarıdayken bir adamın ona asılması fikri, onun başka bir adamla konuşması fikri...of ya"

kıskançlık duygusunun, bir insanın; karşısındakine mi yoksa, kendisine olan güvensizliğinden mi kaynaklandığı, halen ve akademik anlamda ciddi bir tartışma konusudur.

buna mukabil, tartışma götürmeyen bir gerçek de tüm çıplaklığı ile karşımızda duruyor; 'benim olan, tüm varlığı ile benim olmalı' mantığına sahip, hastalık derecesinde egoist insanların, toplumumuz içerisinde önemli bir yekunu oluşturması.

düşünün bir kez;

bir insanı o denli sevmek ki o'na sarılıp-sıkarak öldürmek. aynen, fareler ve insanlar'daki 'lennie' karakteri gibi. buradaki sıkmak fiilini ister gerçek, isterseniz mecaz olarak kullanın ifade ettiği anlam çok da değişmiyor.

yazar,

kahramanın geçmiş takıntısından hareketle ve sürekli olarak bu noktaya vurgu yaparak, bu tip insanların; başkalarıyla kıyaslanmayı asla kabul etmeyecekleri daha doğrusu, istemsiz olarak edemeyecekleri noktasına varıyor.

bu noktadan biraz daha ileri gidelim ve diyelim ki bir kızın, kızlığı neden bu denli önemlidir. hatta, tabu halinde korunmaktadır bir toplumda? yanıtı çok basittir aslında;

- kıyas...

zaten kahramanımızın, sevgilisinin beynindeki kıvrımlardan söküp atmak istediği, bu kıyası gerçekleştireceği yaşanmışlıkların kayıtlarını yok etmek değil midir aslında?

doğrusu, "bu duyguyu bu ölçüde olmasa da civarlarında yaşamayan birisinin, bu denli tatmin edici bir anlatım sergileyebilmesi mümkün müdür?" diye düşünmekten de kendisini alamıyor insan.

şaka bir yana;

psikolojik anlamda sıkıntı içerisinde olan bir insanın, duygularını, düşüncelerini ve hasretlerini böylesine akıcı bir dille, sıkmadan, bunaltmadan üstelik zevkle okunacak bir biçimde okuyucuya sunmak, hiç de hafife alınacak bir iş değildir.