bugün
- şikeci deyince suspus olan fenerli36
- kadıya gitmek8
- sözlük kızı görünce ferma pozisyonuna geçen erkek8
- anın görüntüsü27
- cokamelo da menuet'e sataşacak yürek olmaması12
- bazı yazarlarla araya mesafe koymaya karar vermek22
- türkiye'nin en kötü partileri9
- iremga ikinma canabar kuscha8
- hiçbir kadının reddedemeyeceği yakışıklılık16
- nervio yeter artık bırak peşimi12
- esenyurt'un aslında muhteşem bir yer olması13
- huzur veren kadın10
- bildiklerimi anlatsam sozlukte yer yerinden oynar10
- kaçak bahis sitesinin galatasaray'a sponsor olması25
- konuşma ses tonu çok güzel olan kadın10
- türkiyede neden herşey pahalı35
- kır pidesi kokan erko8
- young boys'un hala ligde galibiyet alamaması8
- kabak tatlısı11
- sabaha bir şarkı bırak9
- yüzünde yara izi olan erkek19
- liseyi bitireli 7 yıl geçmesi19
- evinde robot süpürge ve air fryer olmayan insan14
- öğretmen maaşının fazla olması15
- sözlük yazarlarının çayları22
- zeki erkekten hoşlanan kadın21
- jose mourinho22
- türkiyedeki insanların en büyük sorunu17
- yazarların en kötü özelliği9
- idil bilgen9
- iki dizelik şiirler9
- fakirler cennetin olmadığını öğrenirse ne olur15
- gereksiz bilgi ver9
- her kızın fotosunu beğenen erko18
- alışveriş krizine az sevişen kızlar girer16
- menuet13
- yazarların kendinde övündüğü özellikleri22
- gocu21
- gocunmakla ilgili şakaları artık bitirelim please8
- seninle şöyle böyle olabilirdik8
- sözlük kızlarının tarzları23
- the merich9
- koltuğa bir dolu bardak çay dökmüş olmam10
- sözlük erkeklerinin tarzları16
- oğlum siz birbirinizi tanıyorsunuz lan13
- narin ne gördü15
- küresel ikinma'nın tavanda asılı durması12
- albay kemal nickli sözlük azizi8
- malum şahsın instagrama foto atması8
- aniden gelen alışveriş isteği9
fareli köyün fuzuli'si
derin ve dinlendirici uykumu çalar saatin zırlayışı bölmüştü. yatağımdan kalkıp susturdum o acı sesi nereden bilirdim kalk yatma demek istediğini. elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım. aynadan da görebildiğim kadarıyla kendimi izliyordum, henüz tam uyanamamıştım. işim bittikten sonra odama girip, gömleğimi giydim ardından pantolonumu. sonrasına çantamı omzuma takıp, yola koyuldum.
cebimden bir sigara çıkarttım, yakmaya çalıştım. rüzgar söndürüyordu sigaramı hep, nereden bilebilirdim yakma demek istediğini. sonunda bir sinirle yaktım sigaramı. derin gir nefes çektim içime. uyandığımda beni öpen tek o vardı şu an, dudaklarıma değen. sınıfa girdim, henüz kimse gelmemişti. zaten kimseyi aramıyordu gözlerim, bir afet haricinde.
can verme gam-ı aşka ki aşk afet-i candır.
aşk afet-i can olduğu meşhur-u cihandır.
okulun ilk günü geldi aklıma. okul başlamıştı. bense yeni bir şehre, bir hayata alışmaya çalıştığımdan henüz girmemiştim hiçbir derse. artık bir düzene girmemi düşündüm ve ertesi gün derse girmeye kar verdim. sabah kalkamamıştım uykuma yenik düşüp, uyumayı çok seviyordum çünkü. belki rüyalar daha güzel geliyor, sanırım gerçekliğimden. öğleden sonraki derse girdim. boş bir sırayı oturup hocanın derse girmesini bekledim. sonrasında sıkılarak da dersin bitmesini bekledim. yanımda oturan çocuğa dersle ilgili şeyler sordum. kimseyle tanışmadım, sadece ileride arkadaşım belki kardeşim diyeceğim insanlara baktım biraz. onlarsa çoktan kaynaşmış, dersten sonra neler yapacaklarını tartışıyorlardı. ders bitti, dersten çıktım. sigaramı yaktıktan sonra telefonu çıkarıp, arkadaşımı aradım.
-gel lan, kahvaltı yapalım.
ertesi günse sabahtan kalkabildim ve derse gittim. dün oturduğum sırama oturdum. ardımdan bir kız girdi sınıfa. onu gördüğüm an zaman yavaşladı. bir sinema perdesine bakar gibi hayatımı izliyordum. saç tellerinin hareketinin yarattığı rüzgara karşı koyuşunu bile görebiliyordum. her adımda saçları ahenkle sallanıyor, kendisi ise benim hissettiklerimden hatta benden habersiz oturacağı yere ilerliyordu.
ders bitmişti. bu sefer bir anda kendimi dışarı atmadım sınıftan. zaten yavaş yavaş atıyordum üzerimdeki sıkıntıyı. önceden kaynaşan arkadaşlar yani bir arkadaş grubu sınıftan çıktı zaten ben de arkalarındaydım. dışarıya çıktım o kalabalığın arasından. okulun önünde sigara içiyorlardı. o kız da yanlarındaydı. yanlarına giderek selam verdim ve onlarla tanıştım. şimdilerde hepsi sevdiğim arkadaşlarım. okulun önünden ayrıldılar. nerede zaman geçireceklerini tartışıyorlardı. bir cafeye gitmeye karar verdiler. ben de peşlerinden gittim, hem kahvaltı ederim diye. normalde bunları yapmazdım. yanlarına gidip selam vermezdim mesela. benim hiçbir arkadaşlığım böyle olmadı. hep bir ortak nokta vardı ve konu üzerinden konuşurduk, hatta tartışırdık. sonrasında adını sorardım karşımdakine veya o bana sorardı. cafeye oturduk oyun oynamak istediler. oyun oynadık o arada kahvaltımı ettim ben de. sonra şansıma zamanı yavaşlatan o kızla baş başa kaldık farklı bir masadaydık. ilk defa onunla birebir konuşacaktım. o suskundu. ben sorular sormaya başladım arada bir o da soruyordu bir şeyler. bu arada da tavla oynuyorduk. fazla bilmiyormuş tavlayı yardımcı oldum. bir kere yendim sonrasında yenildim tavlada. oyun bitince diğer arkadaşların yanına geçtik. beni yendiğini belirterek sevindi. hoşuma gitti o an yenilmek bile. daha sonra yanlarından ayrılıp kaldığım yere gittim ve yatağıma yattım, tekrar uyudum.
ertesi gün kalktım. karar vermiştim onunla hissettiklerimi, neler yaşadığımı ona anlatacaktım. okula gittim, konuşmak için müsait bir zaman bekliyordum ama bir türlü olmadı. sürekli farklı arkadaşlar en azından üçüncü olarak yanımızdaydı. ders bitmişti, biraz beraber takıldıktan sonra herkes evine dağılacaktı. önce otobüs durağına gittik onu bırakmak için. baya bekledik otobüsü bu arada da muhabbet ediyorduk. ben de aralarından o zamanlarda, hatta şimdilerde de en yakın olandan telefon numarasını istedim. dersle ilgili falan sıkıntı olursa haberleşiriz diye. bunu fırsat bilerek ondan numarasını isteyecektim ama kalabalık sadece onun ve arkadaşın numarasını almak tuhaf kaçar diye orada bulunan gerekli, gereksiz herkesin numarasını aldım. başka bir adım atabilmiştim. salak gibi telefon numarasını alabildim diye tebessüm edebiliyordum. zaten hissettiklerim buydu salaklık, daha bilinen adıyla aşk. daha sonra onun otobüsü geldi. diğerleriyle devam ettik ben de kaldığım yere gitmek için ayrıldım. zaten durağa çok yakındı. odama girdim, biraz bilgisayarda zaman geçirdim. daha sonra arkadaşımla yemek yemeye gittik. mutlu göründüğümü söylüyordu. ben de geçiştirdim durumu. zira ben böyle şeyleri konuşmasını sevmeyen ve beceremeyen biriyim. kaldığımız yere geri döndük. birkaç saat geçmişti. mesaj attım gidebildin mi? diye. evi uzaktaydı. biraz konuştuktan sonra sustuk tekrar.
ertesi gün haftanın son günüydü. yine konuşacağım diyordum, yine kararlıydım. derse gittim ama o yoktu. diğer arkadaşlar da onun şakasını yapıyordu. sonradan fark ettim ki bizim sınıftan başka bir çocukla kahvaltıya gitmiş. kötü hissettim kendimi. tabii bir şey belli etmemeye çalıştım, güldüm ben de. mesaj attım dayanamayıp. o da söyledi kahvaltıda olduğunu. kendimi çok ama çok kötü hissediyordum. sadece bozulduğumu diğer arkadaşlara belli etmemeye çalışıyordum. diğer derse geldi o ve beraber gittiği arkadaş. ki beraber gittiği arkadaşı ilk gördüğüm andan itibaren sevemiyordum. önyargı falan da değil, konuşma tarzını halini hareketlerini sevemiyorum bazı insanların ben. sanırım kendim gibi kişiler olsun istiyorum çevremde ya da benden çok fazla bilgili, olgun kişiler. o bozulmuşluğu tüm gün yaşadım. sonrasında dersler bitti ve okulun önünde bir sigara içip ayrıldık.
kaldığım yere geldim. önceki gün mutlu göründüğümü söyleyen arkadaş bu seferde moralimin bozuk olduğunu anladı. ne olduğunu sordu. anlatamadım, sadece boş ver diyebildim. o akşam mesaj attım ona anlattım içimde bulunduğum durumu. yüz yüze konuşmak istediğimi fırsat bulamadığımı belirttim. seni tanımak istiyorum dedim. sonrasında eğer bir ilişki olacaksa olur zaten diyordum. ama şu an sana sevgilim olur musun? demiyorum dedim. sadece tanımak istiyorum dedim. başkasından hoşlandığını söyledi. bir başka hezimet daha yaşadım. hem bu şekilde arkadaşlık ilişkimizi bozmak istemediğini söyledi. hiçbir şey diyemedim, sustum. ve olay böylece kapandı. ilk günler arkadaş olarak da olsa yakın olamıyordum artık. gerçi bu zamanla onun hareketleri ve anlayışlılığıyla azaldı. ve sonradan anladım ki o sevemediğim çocuk değildi hoşlandığı insan.
ders başladı o gene yoktu. her ne kadar o hala aynı şekilde zamanı yavaşlatsa da ben kendime bile bahsetmemeye çalışıyordum olanları, yaşadıklarımı. ilk ders bitmişti. okulun önüne inip, sigara içtim arkadaşlarımla. sınıfa çıktık. dersin başlamasına on dakika falan vardı o geldi. birden bire ilk gün gördüğüm sahneyi gördüm gibi oldu. yine saçları rüzgarına meydan okuyor, saniyeler bir dakikalara eşit oluyordu o an. bir körün renkleri keşfetmesi, bir sağırın ilk kez müzik dinlemesi gibiydi o an. bir esirin dört duvar arasında değil de gökyüzüyle göz göze gelip, nefes alması gibiydi. çantasını bırakıp, diğer kız arkadaşla sınıftan çıktılar. bir süre sonra döndüler. hoca girdi derse. ağır işleyen ve geçmeyen bir dersti. bazılarımız uyukluyor, bazılarımızsa uyuyordu. bense sağa sola bakıp, zaman geçirmeye çalışıyordum. sonra arkadaki arkadaş beni dürtüp, selpağımın olup olmadığını sordu. yok" dedim. önüme dönerken ona ilişti gözüm. saçlarıyla yüzünü kapamış, başını eğmişti. diğer arkadaşsa diğer arkadaşlara selpak soruyordu. onun ağladığını gördüm. o an donmuş o halini izliyordum. önüme döndüm bir şey diyemeden. yanında oturan arkadaş onu teselli ediyordu. anladım ki sevgilisinden ayrılmış. daha önceden de tartışmalarından bahsediyordu başka bir kız arkadaşa. sevgilisinden ayrıldığı için üzüldüğü veya neyden üzüldüğü hiç önemli değildi. dönüp, sadece iyi misin? diyebilmek istiyordum. ama yapamadım. tek kelime edemedim. bir yandan arkadaşlar teselli ediyor, bir yandan o da kendini toplamaya çalışıyordu. toparladı kendini biraz, saçlarını topladı. gözleri kızarmıştı, cennetin cehennem ateşiyle yandığını görmek gibiydi o an ona bakmak. ben yine bir şey diyemedim. kitaplarımı toparlayıp, sınıftan attım kendimi. önümde sınıftan başka bir arkadaş vardı. kapıda diğerlerinin çıkmasını bekledik. onlar da gelince okulun önüne çıktık. paketimden bir dal sigara çıkardım ve sinirle sigaramı yaktım. kafamı kaldırdım ağzımda sigara vardı, karşımda da o. daha iyi haldeydi, kızarıklık geçmişti gözlerindeki. sigaramdan derin bir nefes çekmiştim sigaramdan. yıllardır sigara içmemiş tiryaki gibi. sigaralar bittikten sonra ondan onlar yine oyun oynamaya gittiler. ben de işim var diyerek ayrıldım yanlarından.
kaldığım yere geldim yine. çantamı bıraktım, bir sigara daha yaktım. sonra onu ağlarken gördüğüm an neler düşündüğümü düşündüm. adaletini sikeyim dünya dedim. hep canımızı acıtan insanlar çıkarıyorsun karşımıza. senin ağlamasına kıyamadığın bir insanı başka biri üzebiliyor ve o onu üzen kişiyi seçiyor. bunu yaşamamızın sebebi hayat mı? hayatımızı sikeyim. bunu yaşamamızın sebebi kader mi? kaderimizi sikeyim. bu yaşadığımız adil bir yaşam mı? bu adaleti yaşamamıza sebep olan her şeyi sikeyim.
hayat karşımıza hep yanlış kişileri çıkarıyor. hayat sürekli acı çekmemizi ve bunlardan ders almamızı istiyor. hayat bize iyi davranmıyor. mecnuna çöllere düşürdün; ferhata dağları deldirdin; fuzuliye lanet ettirdin hayat, aşk.
can verme gam-ı aşka ki aşk afet-i candır
aşk afet-i can olduğu meşhur-u aşk ziyandır
sakın isteme sevda yı gam aşkda hergız
kim hasıl-ı sevda yı gam-ı aşk ziyandır
her ebru-yı ham katlinde bir hançer-i hun-rız
her zülf-i siyeh kasdında bir efi yılandır
yahşi görünür sureti mehveşlerin amma
yahşi nazar ettikte ser-encamı yamandır
aşk içre azap olduğun andan bilürem kim
her kimseki aşıktır işi ah-ü figandır
yad etme kara gözlülerin merdüm-i çeşmin
merdümdeyip aldanma kim içtikleri kandır
gel derse fuzuli ki güzellerde vefa var
aldanma ki şair sözü elbetme yalandır
derin ve dinlendirici uykumu çalar saatin zırlayışı bölmüştü. yatağımdan kalkıp susturdum o acı sesi nereden bilirdim kalk yatma demek istediğini. elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım. aynadan da görebildiğim kadarıyla kendimi izliyordum, henüz tam uyanamamıştım. işim bittikten sonra odama girip, gömleğimi giydim ardından pantolonumu. sonrasına çantamı omzuma takıp, yola koyuldum.
cebimden bir sigara çıkarttım, yakmaya çalıştım. rüzgar söndürüyordu sigaramı hep, nereden bilebilirdim yakma demek istediğini. sonunda bir sinirle yaktım sigaramı. derin gir nefes çektim içime. uyandığımda beni öpen tek o vardı şu an, dudaklarıma değen. sınıfa girdim, henüz kimse gelmemişti. zaten kimseyi aramıyordu gözlerim, bir afet haricinde.
can verme gam-ı aşka ki aşk afet-i candır.
aşk afet-i can olduğu meşhur-u cihandır.
okulun ilk günü geldi aklıma. okul başlamıştı. bense yeni bir şehre, bir hayata alışmaya çalıştığımdan henüz girmemiştim hiçbir derse. artık bir düzene girmemi düşündüm ve ertesi gün derse girmeye kar verdim. sabah kalkamamıştım uykuma yenik düşüp, uyumayı çok seviyordum çünkü. belki rüyalar daha güzel geliyor, sanırım gerçekliğimden. öğleden sonraki derse girdim. boş bir sırayı oturup hocanın derse girmesini bekledim. sonrasında sıkılarak da dersin bitmesini bekledim. yanımda oturan çocuğa dersle ilgili şeyler sordum. kimseyle tanışmadım, sadece ileride arkadaşım belki kardeşim diyeceğim insanlara baktım biraz. onlarsa çoktan kaynaşmış, dersten sonra neler yapacaklarını tartışıyorlardı. ders bitti, dersten çıktım. sigaramı yaktıktan sonra telefonu çıkarıp, arkadaşımı aradım.
-gel lan, kahvaltı yapalım.
ertesi günse sabahtan kalkabildim ve derse gittim. dün oturduğum sırama oturdum. ardımdan bir kız girdi sınıfa. onu gördüğüm an zaman yavaşladı. bir sinema perdesine bakar gibi hayatımı izliyordum. saç tellerinin hareketinin yarattığı rüzgara karşı koyuşunu bile görebiliyordum. her adımda saçları ahenkle sallanıyor, kendisi ise benim hissettiklerimden hatta benden habersiz oturacağı yere ilerliyordu.
ders bitmişti. bu sefer bir anda kendimi dışarı atmadım sınıftan. zaten yavaş yavaş atıyordum üzerimdeki sıkıntıyı. önceden kaynaşan arkadaşlar yani bir arkadaş grubu sınıftan çıktı zaten ben de arkalarındaydım. dışarıya çıktım o kalabalığın arasından. okulun önünde sigara içiyorlardı. o kız da yanlarındaydı. yanlarına giderek selam verdim ve onlarla tanıştım. şimdilerde hepsi sevdiğim arkadaşlarım. okulun önünden ayrıldılar. nerede zaman geçireceklerini tartışıyorlardı. bir cafeye gitmeye karar verdiler. ben de peşlerinden gittim, hem kahvaltı ederim diye. normalde bunları yapmazdım. yanlarına gidip selam vermezdim mesela. benim hiçbir arkadaşlığım böyle olmadı. hep bir ortak nokta vardı ve konu üzerinden konuşurduk, hatta tartışırdık. sonrasında adını sorardım karşımdakine veya o bana sorardı. cafeye oturduk oyun oynamak istediler. oyun oynadık o arada kahvaltımı ettim ben de. sonra şansıma zamanı yavaşlatan o kızla baş başa kaldık farklı bir masadaydık. ilk defa onunla birebir konuşacaktım. o suskundu. ben sorular sormaya başladım arada bir o da soruyordu bir şeyler. bu arada da tavla oynuyorduk. fazla bilmiyormuş tavlayı yardımcı oldum. bir kere yendim sonrasında yenildim tavlada. oyun bitince diğer arkadaşların yanına geçtik. beni yendiğini belirterek sevindi. hoşuma gitti o an yenilmek bile. daha sonra yanlarından ayrılıp kaldığım yere gittim ve yatağıma yattım, tekrar uyudum.
ertesi gün kalktım. karar vermiştim onunla hissettiklerimi, neler yaşadığımı ona anlatacaktım. okula gittim, konuşmak için müsait bir zaman bekliyordum ama bir türlü olmadı. sürekli farklı arkadaşlar en azından üçüncü olarak yanımızdaydı. ders bitmişti, biraz beraber takıldıktan sonra herkes evine dağılacaktı. önce otobüs durağına gittik onu bırakmak için. baya bekledik otobüsü bu arada da muhabbet ediyorduk. ben de aralarından o zamanlarda, hatta şimdilerde de en yakın olandan telefon numarasını istedim. dersle ilgili falan sıkıntı olursa haberleşiriz diye. bunu fırsat bilerek ondan numarasını isteyecektim ama kalabalık sadece onun ve arkadaşın numarasını almak tuhaf kaçar diye orada bulunan gerekli, gereksiz herkesin numarasını aldım. başka bir adım atabilmiştim. salak gibi telefon numarasını alabildim diye tebessüm edebiliyordum. zaten hissettiklerim buydu salaklık, daha bilinen adıyla aşk. daha sonra onun otobüsü geldi. diğerleriyle devam ettik ben de kaldığım yere gitmek için ayrıldım. zaten durağa çok yakındı. odama girdim, biraz bilgisayarda zaman geçirdim. daha sonra arkadaşımla yemek yemeye gittik. mutlu göründüğümü söylüyordu. ben de geçiştirdim durumu. zira ben böyle şeyleri konuşmasını sevmeyen ve beceremeyen biriyim. kaldığımız yere geri döndük. birkaç saat geçmişti. mesaj attım gidebildin mi? diye. evi uzaktaydı. biraz konuştuktan sonra sustuk tekrar.
ertesi gün haftanın son günüydü. yine konuşacağım diyordum, yine kararlıydım. derse gittim ama o yoktu. diğer arkadaşlar da onun şakasını yapıyordu. sonradan fark ettim ki bizim sınıftan başka bir çocukla kahvaltıya gitmiş. kötü hissettim kendimi. tabii bir şey belli etmemeye çalıştım, güldüm ben de. mesaj attım dayanamayıp. o da söyledi kahvaltıda olduğunu. kendimi çok ama çok kötü hissediyordum. sadece bozulduğumu diğer arkadaşlara belli etmemeye çalışıyordum. diğer derse geldi o ve beraber gittiği arkadaş. ki beraber gittiği arkadaşı ilk gördüğüm andan itibaren sevemiyordum. önyargı falan da değil, konuşma tarzını halini hareketlerini sevemiyorum bazı insanların ben. sanırım kendim gibi kişiler olsun istiyorum çevremde ya da benden çok fazla bilgili, olgun kişiler. o bozulmuşluğu tüm gün yaşadım. sonrasında dersler bitti ve okulun önünde bir sigara içip ayrıldık.
kaldığım yere geldim. önceki gün mutlu göründüğümü söyleyen arkadaş bu seferde moralimin bozuk olduğunu anladı. ne olduğunu sordu. anlatamadım, sadece boş ver diyebildim. o akşam mesaj attım ona anlattım içimde bulunduğum durumu. yüz yüze konuşmak istediğimi fırsat bulamadığımı belirttim. seni tanımak istiyorum dedim. sonrasında eğer bir ilişki olacaksa olur zaten diyordum. ama şu an sana sevgilim olur musun? demiyorum dedim. sadece tanımak istiyorum dedim. başkasından hoşlandığını söyledi. bir başka hezimet daha yaşadım. hem bu şekilde arkadaşlık ilişkimizi bozmak istemediğini söyledi. hiçbir şey diyemedim, sustum. ve olay böylece kapandı. ilk günler arkadaş olarak da olsa yakın olamıyordum artık. gerçi bu zamanla onun hareketleri ve anlayışlılığıyla azaldı. ve sonradan anladım ki o sevemediğim çocuk değildi hoşlandığı insan.
ders başladı o gene yoktu. her ne kadar o hala aynı şekilde zamanı yavaşlatsa da ben kendime bile bahsetmemeye çalışıyordum olanları, yaşadıklarımı. ilk ders bitmişti. okulun önüne inip, sigara içtim arkadaşlarımla. sınıfa çıktık. dersin başlamasına on dakika falan vardı o geldi. birden bire ilk gün gördüğüm sahneyi gördüm gibi oldu. yine saçları rüzgarına meydan okuyor, saniyeler bir dakikalara eşit oluyordu o an. bir körün renkleri keşfetmesi, bir sağırın ilk kez müzik dinlemesi gibiydi o an. bir esirin dört duvar arasında değil de gökyüzüyle göz göze gelip, nefes alması gibiydi. çantasını bırakıp, diğer kız arkadaşla sınıftan çıktılar. bir süre sonra döndüler. hoca girdi derse. ağır işleyen ve geçmeyen bir dersti. bazılarımız uyukluyor, bazılarımızsa uyuyordu. bense sağa sola bakıp, zaman geçirmeye çalışıyordum. sonra arkadaki arkadaş beni dürtüp, selpağımın olup olmadığını sordu. yok" dedim. önüme dönerken ona ilişti gözüm. saçlarıyla yüzünü kapamış, başını eğmişti. diğer arkadaşsa diğer arkadaşlara selpak soruyordu. onun ağladığını gördüm. o an donmuş o halini izliyordum. önüme döndüm bir şey diyemeden. yanında oturan arkadaş onu teselli ediyordu. anladım ki sevgilisinden ayrılmış. daha önceden de tartışmalarından bahsediyordu başka bir kız arkadaşa. sevgilisinden ayrıldığı için üzüldüğü veya neyden üzüldüğü hiç önemli değildi. dönüp, sadece iyi misin? diyebilmek istiyordum. ama yapamadım. tek kelime edemedim. bir yandan arkadaşlar teselli ediyor, bir yandan o da kendini toplamaya çalışıyordu. toparladı kendini biraz, saçlarını topladı. gözleri kızarmıştı, cennetin cehennem ateşiyle yandığını görmek gibiydi o an ona bakmak. ben yine bir şey diyemedim. kitaplarımı toparlayıp, sınıftan attım kendimi. önümde sınıftan başka bir arkadaş vardı. kapıda diğerlerinin çıkmasını bekledik. onlar da gelince okulun önüne çıktık. paketimden bir dal sigara çıkardım ve sinirle sigaramı yaktım. kafamı kaldırdım ağzımda sigara vardı, karşımda da o. daha iyi haldeydi, kızarıklık geçmişti gözlerindeki. sigaramdan derin bir nefes çekmiştim sigaramdan. yıllardır sigara içmemiş tiryaki gibi. sigaralar bittikten sonra ondan onlar yine oyun oynamaya gittiler. ben de işim var diyerek ayrıldım yanlarından.
kaldığım yere geldim yine. çantamı bıraktım, bir sigara daha yaktım. sonra onu ağlarken gördüğüm an neler düşündüğümü düşündüm. adaletini sikeyim dünya dedim. hep canımızı acıtan insanlar çıkarıyorsun karşımıza. senin ağlamasına kıyamadığın bir insanı başka biri üzebiliyor ve o onu üzen kişiyi seçiyor. bunu yaşamamızın sebebi hayat mı? hayatımızı sikeyim. bunu yaşamamızın sebebi kader mi? kaderimizi sikeyim. bu yaşadığımız adil bir yaşam mı? bu adaleti yaşamamıza sebep olan her şeyi sikeyim.
hayat karşımıza hep yanlış kişileri çıkarıyor. hayat sürekli acı çekmemizi ve bunlardan ders almamızı istiyor. hayat bize iyi davranmıyor. mecnuna çöllere düşürdün; ferhata dağları deldirdin; fuzuliye lanet ettirdin hayat, aşk.
can verme gam-ı aşka ki aşk afet-i candır
aşk afet-i can olduğu meşhur-u aşk ziyandır
sakın isteme sevda yı gam aşkda hergız
kim hasıl-ı sevda yı gam-ı aşk ziyandır
her ebru-yı ham katlinde bir hançer-i hun-rız
her zülf-i siyeh kasdında bir efi yılandır
yahşi görünür sureti mehveşlerin amma
yahşi nazar ettikte ser-encamı yamandır
aşk içre azap olduğun andan bilürem kim
her kimseki aşıktır işi ah-ü figandır
yad etme kara gözlülerin merdüm-i çeşmin
merdümdeyip aldanma kim içtikleri kandır
gel derse fuzuli ki güzellerde vefa var
aldanma ki şair sözü elbetme yalandır
güncel Önemli Başlıklar