bugün

atalarınızın dini

islamın karşısındaki büyük sıkıntılardan olan kült.

(bkz: ihsan eliaçık) atalar dini adlı makalesinden;

http://altunsu.wordpress....talar-dini-ihsan-eliacik/

--spoiler--
“ama orada kastedilen müşriklerin ataları, bunun bizimle ne alakası var?” diyorsanız kur’an’ı hayatın ve çağın dışına yine itiyorsunuz demektir.
kur’an “geçmiş atalar” (abâine’l-evvelîn) derken sadece o günkü muhatapların atalarını mı kastediyor? eğer sadece ibrahim’in, musa’nın, isa’nın veya muhammed’in (s.a.v) atalarının kastedildiği sanılıyorsa “yaşayan kur’an” diye boşuna çırpınıyoruz demektir.
onlar öleli binlerce yıl oldu.
ve şu an kur’an’ı okuyan biziz.
şu an “yaşayan muhataplar” biz olduğumuza göre oradaki atalar da artık bizim atalarımız.
çünkü atalar kültü yaşıyor ve onları mutlak doğruluk ölçütü olarak kabul edenler hala var.
ali şeriati’nin tabiri ile atalar dini insanın dört zindanından birisi olmaya hala devam ediyor.
bugün hala, ibrahim’in, musa’nın, isa’nın veya muhammed’in (s.a.v) söylediğinin onda birini söyleyin, yaptığının birazcığını yapmaya kalkın aynı gerekçe ile mahkum edildiğinizi göreceksiniz; “biz atalarımızdan böyle bir şey görmedik…”
ve bunlar kıyamete kadar da bitecek gibi görünmüyor.
onlar bitmiyorsa “ya atalarınız bilmiyorsa” (maide; 5/104) sorusu da bitmeyecek, kıyamete kadar sorulmaya devam edecek demektir. çünkü kur’an’ın soruları indiği yedinci yüzyıl dil, tarih ve coğrafya evrenine gömülüp gitmiş değildir.

dikkat edilirse kur’an bu tür sorularla konudan ziyade konuya itiraz gerekçesini sorguluyor. istiyor ki “yetişkin insan” kendisi düşünsün, kendi kararını kendisi versin. kendi ayakları üzerinde dursun, özgür olsun. kur’an yaşayan ölüler değil; “özgür ve diri muhataplar” görmek istiyor.
sanki şöyle demek istiyor:

“kendi aklınızı ve vicdanınızı kullansanıza? ‘atalarımızdan böyle bir şey duymadık’ ne demek? ya onlar bilmiyorsa? ya onlar yanılmışsa? sizi onlar mı kurtaracak?”

cemaleddin efgani’nin “hiçbir peygamber yoktur ki getirdiği din kendisinden sonra ters yüz edilmemiş olsun” sözüne ek olarak “hiçbir peygamber yoktur ki atalara, törelere ve geleneklere karşı gelmekle suçlanmamış olsun” dersek hiç de yanlış bir şey söylemiş söylemiş olmayız.

şu halde peygamberler döneminde “dindeki yeniliklere”, peygamberlerden sonraki dönemlerde de “dinî düşüncedeki yeniliklere” hep aynı gerekçe ileri sürülerek karşı çıkılmaktadır: “geçmiş atalarımızdan böyle bir şey duymadık…”
bunu sadece allah’a ve ahiret gününe imanla ilgili ve müşriklere mahsus bir itiraz gerekçesi olarak görebilir miyiz?
her kim karşılaştığı bir bilgi veya iddia karşısında “geçmiş atalarımızdan böyle bir şey görmedik” diyorsa bilsin ki eski inkarcılarla “aynı mantığı” kullanıyor demektir. biz burada mantığı sorguluyoruz; inançları değil. çünkü kendi aklını başkasına kiraya verici ve düşünmeyi başkasına hele de ölülere devredici bu mantık kesinlikle kur’an’ın tasvip ettiği bir şey değil. yani inkar edeceksen bari kendi aklınla inkar et; hiç olmazsa bir şey yapmış olursun…
öte yandan bu argüman hayli de kullanışlı bir malzeme…
akif’in tabiri ile “böyle gördük dedemizden…”
“onca geçmiş büyüklerimiz görememiş de…”
peki, bir şeyin doğruluğu veya yanlışlığı “geçmiş büyükler” ile ölçülür mü?
geçmiş büyükler doğruluğun veya yanlışlığın ölçüsü olabilir mi?
ya imamı şafi hata yaptı ise?
ya gazali yanlış düşündü ise?
ya buhari’nin gözünden kaçtı ise?
ya mevlana bilmiyor idiyse?
ya said-i nursi göremedi ise?
ya mustafa kemal yanıldı ise?
ne oldu? şaşırdınız mı?
bizim geçmiş atalarımız bunlar değil mi?
hani kur’an’ı şimdi iniyor gibi okuyacaktık?
okuyoruz işte niye şaşırıyorsunuz?
söyler misiniz, kur’an’ın “ya atalarınız bilmiyorsa?” (maide; 5/104) sorusunun muhatabı şu an kim?
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar