bugün
- bik bik'in balona binmesi33
- vatandaşlık farkı alan otel19
- cumaya gidenlerin çok azalması19
- ayça tilki8
- anın görüntüsü18
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim14
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız10
- aleyna tilki'nin en seksi fotoğrafı8
- alınan en güzel iltifat11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- futbolcu ismiyle nick almak10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim8
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- kanınıza rengini verir misiniz11
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan13
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım28
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- integralin müfredettan kaldırılması15
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı25
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz11
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- istanbul suriyenin başkentidir9
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş8
ah dostlarım hayat ne zor...
mevsimler tablosundaki en çok sonbaharı severdim ilkokulda, nedeni benim bir insanı sevmeme izin verilmemesi ve incir reçelininde benden erken davrananlar tarafından sahiplenilmesi değildi elbette, şimdi sepya olarak tabir edilen ve benim o zamanlar tulunju olarak adlandırdığım renklere haiz kurumuş yaprakların gökyüzünde savruluşu ve bekgırandda odun kıran bir babanın, üstlerinde kazaklarla koşuşturan çocukların oluşturduğu melenkolik/romantik tablonun ruhumda karşılık bulmasıydı.
evet henüz sonbahar gelmedi lakin aşırı sıcaklardan olmalı dün yürürken yerlerde sararmış yapraklar dört bir yana savrulmak ufak bir rüzgar bekliyorlardı ve ben yeniden çocuk olmuş sırtımı karatahtaya dönmüş mevsimler tablosunu inceliyordum, ha bir de bir zaman çizelgesi vardı di mi? hani ortaçağ ile yeniçağ arasında, ata binmiş sakallı ve tuhaf bir burna sahip, üstünde müsamere kostümlerine benzeyen bir kıyafet olan birinin olduğu ve etrafına bir çokj kişinin toplandığı bir resim ve de altında "istanbul'un fethi" ibaresi.
ta o çocuk aklımla kavrayamamıştım dünya üzerinde bu kadar şehir olmasına, ki içlerinde monako, venedik, paris gibi çok güzel şehirler olmasına, hatta onunda ötesinde karayip adaları gibi doğal güzellikler varken istanbul'un fethi niye bu denli önemseniyordu?
neyse işte tarih çizelgesi beni cezbetmiyordu, ben mavsimler çizelgesinde takılı kalmıştım..
birazdan bir taksi bulabilmeyi başarmış ve her halinden müşteriler araçta yokken arabada sigara içtiği anlaşılan bir şoförün, maşala-bişalla yazılarıyla donattığı taksisiyle optimum'a doğru yola çıkmış ama bu inanılmaz kötü kokan araçla varmak istediğim noktaya ulaşabileceğim konusunda ciddi tereddütlerim vardı, camı açtım temiz havayı içime ciğerlerime çektim.
araçtan inerken, bu kötü kokan ticari aracı kullanan ve muhtemelen fakir ailesi de kendisi gibi kültürsüz yetişecek adamın taksimetreye bile bakmasına bıle fırsat vermeden bir ellilik fırlattım ve üstü kalsın dedim.
kızlar beni komşufırın'da bekliyorlardı ve her hallerinden onları biraz beklettiğim için hiçte memnun olmadıkları analşılıyordu.
buse: nerdesin orospu ağaç ettin bizi yaa!
fctegk: bekleyin tabi, ben sizi azmı bekliyom haha, ee naber kızlar, çok beklettim mi?
oturduk lafladık ve yerküre üzerinde görülmemiştir ki dört sıkı dost bir araya gelsin ve konu aşka gelmesin, nitekim yine bir sürpriz olmadı ve konu aşka geldi.
serap: naptın sen kaan'la görüşüyor musun?
fctegk: ya biz hep aynı bir küs bi barışık, ya beni boşverin de duygu sen yeni aşk yapmışsın ?
buse: ooo duygu hiçte bişey söylemiyorsun, valla darıldım bak.
duygu: ya daha bir şey yok, kim söyledi fctegk sana ya, face'den mi gördün?
fctegk: biliyorsun ben bilirim her şeyi haha.
serap: e çocuk kim nereden çıktı?
duygu: berkant var ya, patronun oğlu...
serap: berkant? şu geçen tanıştırdığın çocuk?
duygu: evet
buse: ya o biraz vasat bir tip değil mi?
fctegk: aşkın gözü kör derler...
duygu: ya aslında bende duygularımdan emin değilim...
serap: eee?
duygu: ya aslında, gaye hanım işi bırakıyor gelecek ay, bende onun yerine geçmeyi istiyorum..
buse: hee tamamen duygusal yani hahaha.
duygu: ya öle deme ya...
serap: hadi seni gidi seni, eee buse sende bi haberler var mı?
birazdan kalkmış mağazaları dolaşıyorduk, muhtemelen dışarıda hala sarı yapraklar vardı, ama asıl sararan benim içimdeki dünya algısıydı.
***
sırf patronun oğludur diye, sevilmeyen, özel duygular hissedilmeyen ve de yakışıklı olmayan biriyle beraber olmaktır.
mevsimler tablosundaki en çok sonbaharı severdim ilkokulda, nedeni benim bir insanı sevmeme izin verilmemesi ve incir reçelininde benden erken davrananlar tarafından sahiplenilmesi değildi elbette, şimdi sepya olarak tabir edilen ve benim o zamanlar tulunju olarak adlandırdığım renklere haiz kurumuş yaprakların gökyüzünde savruluşu ve bekgırandda odun kıran bir babanın, üstlerinde kazaklarla koşuşturan çocukların oluşturduğu melenkolik/romantik tablonun ruhumda karşılık bulmasıydı.
evet henüz sonbahar gelmedi lakin aşırı sıcaklardan olmalı dün yürürken yerlerde sararmış yapraklar dört bir yana savrulmak ufak bir rüzgar bekliyorlardı ve ben yeniden çocuk olmuş sırtımı karatahtaya dönmüş mevsimler tablosunu inceliyordum, ha bir de bir zaman çizelgesi vardı di mi? hani ortaçağ ile yeniçağ arasında, ata binmiş sakallı ve tuhaf bir burna sahip, üstünde müsamere kostümlerine benzeyen bir kıyafet olan birinin olduğu ve etrafına bir çokj kişinin toplandığı bir resim ve de altında "istanbul'un fethi" ibaresi.
ta o çocuk aklımla kavrayamamıştım dünya üzerinde bu kadar şehir olmasına, ki içlerinde monako, venedik, paris gibi çok güzel şehirler olmasına, hatta onunda ötesinde karayip adaları gibi doğal güzellikler varken istanbul'un fethi niye bu denli önemseniyordu?
neyse işte tarih çizelgesi beni cezbetmiyordu, ben mavsimler çizelgesinde takılı kalmıştım..
birazdan bir taksi bulabilmeyi başarmış ve her halinden müşteriler araçta yokken arabada sigara içtiği anlaşılan bir şoförün, maşala-bişalla yazılarıyla donattığı taksisiyle optimum'a doğru yola çıkmış ama bu inanılmaz kötü kokan araçla varmak istediğim noktaya ulaşabileceğim konusunda ciddi tereddütlerim vardı, camı açtım temiz havayı içime ciğerlerime çektim.
araçtan inerken, bu kötü kokan ticari aracı kullanan ve muhtemelen fakir ailesi de kendisi gibi kültürsüz yetişecek adamın taksimetreye bile bakmasına bıle fırsat vermeden bir ellilik fırlattım ve üstü kalsın dedim.
kızlar beni komşufırın'da bekliyorlardı ve her hallerinden onları biraz beklettiğim için hiçte memnun olmadıkları analşılıyordu.
buse: nerdesin orospu ağaç ettin bizi yaa!
fctegk: bekleyin tabi, ben sizi azmı bekliyom haha, ee naber kızlar, çok beklettim mi?
oturduk lafladık ve yerküre üzerinde görülmemiştir ki dört sıkı dost bir araya gelsin ve konu aşka gelmesin, nitekim yine bir sürpriz olmadı ve konu aşka geldi.
serap: naptın sen kaan'la görüşüyor musun?
fctegk: ya biz hep aynı bir küs bi barışık, ya beni boşverin de duygu sen yeni aşk yapmışsın ?
buse: ooo duygu hiçte bişey söylemiyorsun, valla darıldım bak.
duygu: ya daha bir şey yok, kim söyledi fctegk sana ya, face'den mi gördün?
fctegk: biliyorsun ben bilirim her şeyi haha.
serap: e çocuk kim nereden çıktı?
duygu: berkant var ya, patronun oğlu...
serap: berkant? şu geçen tanıştırdığın çocuk?
duygu: evet
buse: ya o biraz vasat bir tip değil mi?
fctegk: aşkın gözü kör derler...
duygu: ya aslında bende duygularımdan emin değilim...
serap: eee?
duygu: ya aslında, gaye hanım işi bırakıyor gelecek ay, bende onun yerine geçmeyi istiyorum..
buse: hee tamamen duygusal yani hahaha.
duygu: ya öle deme ya...
serap: hadi seni gidi seni, eee buse sende bi haberler var mı?
birazdan kalkmış mağazaları dolaşıyorduk, muhtemelen dışarıda hala sarı yapraklar vardı, ama asıl sararan benim içimdeki dünya algısıydı.
***
sırf patronun oğludur diye, sevilmeyen, özel duygular hissedilmeyen ve de yakışıklı olmayan biriyle beraber olmaktır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar