bugün
- şampiyonluk için yanak okşatmak47
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması10
- embesil yazarlar8
- en nefret edilen yazarlar9
- sevdiğiniz sözlük yazarları13
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin15
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- keesuzaadefool8
- anın görüntüsü17
- larisalisa21
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası9
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri14
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- nişanlı kalmanın saçma olması8
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım13
- en dindar özelliğiniz37
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz11
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
ah dostlarım hayat ne zor...
mevsimler tablosundaki en çok sonbaharı severdim ilkokulda, nedeni benim bir insanı sevmeme izin verilmemesi ve incir reçelininde benden erken davrananlar tarafından sahiplenilmesi değildi elbette, şimdi sepya olarak tabir edilen ve benim o zamanlar tulunju olarak adlandırdığım renklere haiz kurumuş yaprakların gökyüzünde savruluşu ve bekgırandda odun kıran bir babanın, üstlerinde kazaklarla koşuşturan çocukların oluşturduğu melenkolik/romantik tablonun ruhumda karşılık bulmasıydı.
evet henüz sonbahar gelmedi lakin aşırı sıcaklardan olmalı dün yürürken yerlerde sararmış yapraklar dört bir yana savrulmak ufak bir rüzgar bekliyorlardı ve ben yeniden çocuk olmuş sırtımı karatahtaya dönmüş mevsimler tablosunu inceliyordum, ha bir de bir zaman çizelgesi vardı di mi? hani ortaçağ ile yeniçağ arasında, ata binmiş sakallı ve tuhaf bir burna sahip, üstünde müsamere kostümlerine benzeyen bir kıyafet olan birinin olduğu ve etrafına bir çokj kişinin toplandığı bir resim ve de altında "istanbul'un fethi" ibaresi.
ta o çocuk aklımla kavrayamamıştım dünya üzerinde bu kadar şehir olmasına, ki içlerinde monako, venedik, paris gibi çok güzel şehirler olmasına, hatta onunda ötesinde karayip adaları gibi doğal güzellikler varken istanbul'un fethi niye bu denli önemseniyordu?
neyse işte tarih çizelgesi beni cezbetmiyordu, ben mavsimler çizelgesinde takılı kalmıştım..
birazdan bir taksi bulabilmeyi başarmış ve her halinden müşteriler araçta yokken arabada sigara içtiği anlaşılan bir şoförün, maşala-bişalla yazılarıyla donattığı taksisiyle optimum'a doğru yola çıkmış ama bu inanılmaz kötü kokan araçla varmak istediğim noktaya ulaşabileceğim konusunda ciddi tereddütlerim vardı, camı açtım temiz havayı içime ciğerlerime çektim.
araçtan inerken, bu kötü kokan ticari aracı kullanan ve muhtemelen fakir ailesi de kendisi gibi kültürsüz yetişecek adamın taksimetreye bile bakmasına bıle fırsat vermeden bir ellilik fırlattım ve üstü kalsın dedim.
kızlar beni komşufırın'da bekliyorlardı ve her hallerinden onları biraz beklettiğim için hiçte memnun olmadıkları analşılıyordu.
buse: nerdesin orospu ağaç ettin bizi yaa!
fctegk: bekleyin tabi, ben sizi azmı bekliyom haha, ee naber kızlar, çok beklettim mi?
oturduk lafladık ve yerküre üzerinde görülmemiştir ki dört sıkı dost bir araya gelsin ve konu aşka gelmesin, nitekim yine bir sürpriz olmadı ve konu aşka geldi.
serap: naptın sen kaan'la görüşüyor musun?
fctegk: ya biz hep aynı bir küs bi barışık, ya beni boşverin de duygu sen yeni aşk yapmışsın ?
buse: ooo duygu hiçte bişey söylemiyorsun, valla darıldım bak.
duygu: ya daha bir şey yok, kim söyledi fctegk sana ya, face'den mi gördün?
fctegk: biliyorsun ben bilirim her şeyi haha.
serap: e çocuk kim nereden çıktı?
duygu: berkant var ya, patronun oğlu...
serap: berkant? şu geçen tanıştırdığın çocuk?
duygu: evet
buse: ya o biraz vasat bir tip değil mi?
fctegk: aşkın gözü kör derler...
duygu: ya aslında bende duygularımdan emin değilim...
serap: eee?
duygu: ya aslında, gaye hanım işi bırakıyor gelecek ay, bende onun yerine geçmeyi istiyorum..
buse: hee tamamen duygusal yani hahaha.
duygu: ya öle deme ya...
serap: hadi seni gidi seni, eee buse sende bi haberler var mı?
birazdan kalkmış mağazaları dolaşıyorduk, muhtemelen dışarıda hala sarı yapraklar vardı, ama asıl sararan benim içimdeki dünya algısıydı.
***
sırf patronun oğludur diye, sevilmeyen, özel duygular hissedilmeyen ve de yakışıklı olmayan biriyle beraber olmaktır.
mevsimler tablosundaki en çok sonbaharı severdim ilkokulda, nedeni benim bir insanı sevmeme izin verilmemesi ve incir reçelininde benden erken davrananlar tarafından sahiplenilmesi değildi elbette, şimdi sepya olarak tabir edilen ve benim o zamanlar tulunju olarak adlandırdığım renklere haiz kurumuş yaprakların gökyüzünde savruluşu ve bekgırandda odun kıran bir babanın, üstlerinde kazaklarla koşuşturan çocukların oluşturduğu melenkolik/romantik tablonun ruhumda karşılık bulmasıydı.
evet henüz sonbahar gelmedi lakin aşırı sıcaklardan olmalı dün yürürken yerlerde sararmış yapraklar dört bir yana savrulmak ufak bir rüzgar bekliyorlardı ve ben yeniden çocuk olmuş sırtımı karatahtaya dönmüş mevsimler tablosunu inceliyordum, ha bir de bir zaman çizelgesi vardı di mi? hani ortaçağ ile yeniçağ arasında, ata binmiş sakallı ve tuhaf bir burna sahip, üstünde müsamere kostümlerine benzeyen bir kıyafet olan birinin olduğu ve etrafına bir çokj kişinin toplandığı bir resim ve de altında "istanbul'un fethi" ibaresi.
ta o çocuk aklımla kavrayamamıştım dünya üzerinde bu kadar şehir olmasına, ki içlerinde monako, venedik, paris gibi çok güzel şehirler olmasına, hatta onunda ötesinde karayip adaları gibi doğal güzellikler varken istanbul'un fethi niye bu denli önemseniyordu?
neyse işte tarih çizelgesi beni cezbetmiyordu, ben mavsimler çizelgesinde takılı kalmıştım..
birazdan bir taksi bulabilmeyi başarmış ve her halinden müşteriler araçta yokken arabada sigara içtiği anlaşılan bir şoförün, maşala-bişalla yazılarıyla donattığı taksisiyle optimum'a doğru yola çıkmış ama bu inanılmaz kötü kokan araçla varmak istediğim noktaya ulaşabileceğim konusunda ciddi tereddütlerim vardı, camı açtım temiz havayı içime ciğerlerime çektim.
araçtan inerken, bu kötü kokan ticari aracı kullanan ve muhtemelen fakir ailesi de kendisi gibi kültürsüz yetişecek adamın taksimetreye bile bakmasına bıle fırsat vermeden bir ellilik fırlattım ve üstü kalsın dedim.
kızlar beni komşufırın'da bekliyorlardı ve her hallerinden onları biraz beklettiğim için hiçte memnun olmadıkları analşılıyordu.
buse: nerdesin orospu ağaç ettin bizi yaa!
fctegk: bekleyin tabi, ben sizi azmı bekliyom haha, ee naber kızlar, çok beklettim mi?
oturduk lafladık ve yerküre üzerinde görülmemiştir ki dört sıkı dost bir araya gelsin ve konu aşka gelmesin, nitekim yine bir sürpriz olmadı ve konu aşka geldi.
serap: naptın sen kaan'la görüşüyor musun?
fctegk: ya biz hep aynı bir küs bi barışık, ya beni boşverin de duygu sen yeni aşk yapmışsın ?
buse: ooo duygu hiçte bişey söylemiyorsun, valla darıldım bak.
duygu: ya daha bir şey yok, kim söyledi fctegk sana ya, face'den mi gördün?
fctegk: biliyorsun ben bilirim her şeyi haha.
serap: e çocuk kim nereden çıktı?
duygu: berkant var ya, patronun oğlu...
serap: berkant? şu geçen tanıştırdığın çocuk?
duygu: evet
buse: ya o biraz vasat bir tip değil mi?
fctegk: aşkın gözü kör derler...
duygu: ya aslında bende duygularımdan emin değilim...
serap: eee?
duygu: ya aslında, gaye hanım işi bırakıyor gelecek ay, bende onun yerine geçmeyi istiyorum..
buse: hee tamamen duygusal yani hahaha.
duygu: ya öle deme ya...
serap: hadi seni gidi seni, eee buse sende bi haberler var mı?
birazdan kalkmış mağazaları dolaşıyorduk, muhtemelen dışarıda hala sarı yapraklar vardı, ama asıl sararan benim içimdeki dünya algısıydı.
***
sırf patronun oğludur diye, sevilmeyen, özel duygular hissedilmeyen ve de yakışıklı olmayan biriyle beraber olmaktır.
fakir, parasız tipsiz birisiyle yatmaktansa paralı olana vermektedir. Kaderimize küfrettirmektedir.
fakirden alıp zengine vermektir.
ruhlarını kendi çıkarları için satan insan örneği.
akademik kadro alabilmek için bölüm başkanıyla yatta yatanınıda bilirim ben.
ahh sözlük ahhh
akademik kadro alabilmek için bölüm başkanıyla yatta yatanınıda bilirim ben.
ahh sözlük ahhh
güncel Önemli Başlıklar