bugün

kocaeli

cok farklı bir iklime sahip olan bir ilimiz.
coğrafi konum olarak dağ, deniz, göl ve büyük bir düzlüğün arasında kalmıştır.
gün boyunca bu dört klimanın savaşına sahne olur.

haziranda bile sabahları buz gibidir; ve üzerinize ciğ yağar.
öğlene doğru tıpkı bir çöl gibi güneş tepenizdedir. hayret edilesi bir baygınlık hissi doğurur.
akşama doğru ortalık cok çeşitli yönlerden esen rüzgarların etkisinde toz duman olur.

bu klimaların etkisi ile yeşil örtüsü cok ceşitlidir. kırlarındaki çeşitli otların karışık kokusu cok etkili bir şekilde duyulur.

orta kısımlarında kendinize bir merkez tayin edin. en fazla 10 km .lik bir cember içinde dağ,deniz ve göle ulaşırsınız.

sanayi kenti olmadan önce, tütünden karpuza, pancardan mısıra pek çok ürün verimli şekilde hasat edilirmiş.

gene bu dönemde birkaç büyük toprak sahibi, pekçok insanı yanında çalıştırırmış. yöre halkı bunları efe diye adlandırmıştır.doğudaki gibi ağa dememiştir.

tıpkı iklimi gibi halkıda cok ceşitlilik gösterir. atatürk'ün yer dağıttığı bulgaristan ve romanya göçmenleri, lazlar, abhazalar, cerkesler ve manav denilen daha eskiden yerleşmiş kişilerden oluşmuştur.

son yıllarda sanayileşmenin etkisi dört bir yandan göç almaktadır.