bugün

entry'ler (9)

swh şeklinde gülen yazarlar

sözlüğün emekli tarih öğretmenleridir. swh deyince kimse sizin güldüğünüzü anlıyor mu, emin değilim. hala aşkla şu swh kültürünü devam ettirme peşindeler. nasıl bir azim, nereye varmayı hedefleyen bir çaba anlamak çok zor. ne zaman sahiplendiniz, ne zaman swh diye toplu olarak herkesin anladığı gülme şekli haline geldi onu da bilmiyorum. idealist olmanın en işsiz yollarından birini yaşayan türk insanları. hayatta daha önemli amaçlar edinmeleri, elle tutulur bir iş yapmaları ve bir baltaya sap olmaları temennisiyle yazımı noktalıyorum. allah akıl fikir versin.

bir kadını ağlatmak

duygu sömürüsüne maruz kalmaktır. ağlatmak demeden önce iş oraya nasıl gelmiş diye bir bakmak gerekir. ağlamasına sebep olacak durumları kadının kendisi yaratmış ise ağlamayı hak etmiştir.

evrim masalı

dünyanın yuvarlak olması ile evrim teorisini bir biriyle eşit derecede bilimsel gerçek sanan insanlar var. dünyanın yuvarlak olmasını her şekilde ispat edebilirsin. uçakla biraz yukarı çıksan zaten yüzeyin bombeliği görülebilir. kameralarla daha yüksekten dünyanın fotoğrafları var. peki evrim teorisini cam gibi fotoğraf şeklinde ispatlayabilir misin? yok. konu kapanmıştır.

nasıl ölmek istersiniz

suda boğularak. bir söylentiye göre suda boğulmak insan bilincinin, ölmeden önceki son saniyeler içerisinde, anne karnındaki ilk anlarını hatırlamasını sağlıyormuş. anne karnında suyun içerisinde yüzdüğümüz için ölmeden önce bu anılar bir anda bir iki saniyeliğine açığa çıkıyormuş. bu ölüme teşvik için uydurulmuş bir söylenti olabilir. ancak ölümden başka çaresi kalmamış insanlar için cazip bir alternatif olarak ortaya çıkmaktadır.

down sendromlu diye bebeği aldırmak

doğru eylemdir. sebebi ise asla bebeğin ilerde aileye yük olacağı değildir. yük olacak diye bir insanı öldürmek hak olsaydı, insanların yaşlı ve hasta ebeveynlerini öldürmesinde bir sakınca görmezdik. down sendromlu bebeğin vücudunda sağlam organı yoktur. ömürleri 35 yıldır. sürekli enfeksiyona yakalanan bir bağışıklıkları vardır, gerizekalıdırlar ve kısırdırlar. bunun alınması ile cinayet işlenmesi arasında bir fark nereden gelmektedir? bunu aşağıda kısa bir felsefî çıkarım ile izah edeceğim şimdi:

erkeğin spermlerini atması cinayet midir? hayır. kadının adet olurken yumurtalardan birini tuvalete atması cinayet midir? tabi ki, hayır. çünkü sperm hücresi veya kadının yumurta hücresi yaşama hakkı olan, hukuki olarak ortadan kaldırılmasına cinayet denen birer olay değildir. demek ki cinayetin özünde hukuk vardır. yaşama hakkı olanın hakkını "gasp edersek" buna cinayet denir. yaşama hakkı ilk ne zaman verilir? kilit soru da buradadır. spermin hakkı yoktur. ama doğmuş bebeğin vardır. demek oluyor ki, doğum ile döllenme arasında bir yerde yaşama hakkı "oluşmaktadır". peki tam kesin nokta neresidir? bu noktayı insanlık 10 hafta olarak belirlemiştir. 10 hafta öncesinin yaşama hakkı yoktur, 10 haftayı dolduran organizmanın hukuki olarak yaşama hakkı vardır. bu ise 10 hafta öncesi canlının aldırılabileceğini ve bunun asla cinayet olmayacağını bize net olarak ispatlar. bu 12 hafta olabilir miydi? evet. bu 2 hafta olabilir miydi? elbette. ancak 2 hafta olsaydı, 22 hafta olsaydı veya 36. hafta geçiş noktası olsaydı da yine şimdiki ile aynı sonuçlar ortaya çıkacaktı. bu işte bir gariplik yoktur. sayıların ne olduğunun önemi de yoktur. bir sayı olmak zorundadır. bu da 10 haftadır.

istanbul

yakın olunması ve fakat içinde olunmaması gereken şehir. bu teknik, bir şehrin güzelliklerinden faydalanıp kötülüklerinden korunmayı sağlayan, tamamen tarafımca keşfedilip umumun yararına sunulmuştur.

telefonunu açmayan tipler

tahminlerin ötesi bir vaziyetleri olmaları mümkün tiplerdir. bazı insanlar çok meşguldür. meslek icabı telefonlara bakamazlar. bakamadıkları gibi, meslek icabı telefon görüşmelerini de sık yaparlar. sonra gelen çağrı kaydı gerilerde kalır. mesaisi bittiğinde ise hem yorgunluğu sebebiyle hafızası ona yardımcı olmaz, hem de hafızasına destek olacak olan telefonun arama kaydı, bahsi geçen sebeplerden dönüş yapması için ona durumu hatırlatmaz. dolayısıyla meşgul ve işinde gücünde insanlar telefonlara cevap vermeyebilir.

üniversite okumak istemeyenlere tavsiyeler

istemeseler de okumalarıdır. üniversite okuyanın özgüveni ile okumayanın ezikliği, üniversitede hiçbir şey öğrenmemiş olsa bile hayatını etkileyecektir. kendini çok geliştirmiş ve üniversitenin vereceğinden daha çok şey öğrenmiş bir insan bile, üniversitede bünyesine hiçbir katkı sağlamamış, sadece zaman harcamış bir insanın karşısında kendisini ezik hisseder. bakınız, "bile" dedim. yani buradaki "bile" kelimesi hayati önem taşır. bu cümleden güç alarak, üniversitelerin hiçbir şey öğretmediği, her şeyin boş olduğu gibi bir söyleme girilmemeli. üniversiteler sadece görünüşte insana bir şey katıyormuş gibi olmak zorunda değildir. üniversiteler insana gerçekten çok şey kazandıra da bilir. kazandırmaya da bilir. bu kişinin fırsatları nasıl değerlendirdiği ile ilişkili bir konu. demek ki, öyle veya böyle; üniversite okumaya gücü yeten okumalıdır. bilgi için okumalıdır, meslek için okumalıdır, prestij için okumalıdır veya hiç değilse sırf kendini iyi hissetmesi için, ezik gibi görmemesi için ve toplumda itilip kakılmaması için okumalıdır. ama okumalıdır. nokta.

üstünüze birisi kussa

dolaylı bir şekilde başa gelendir. yıl önce bir teyzeye nazogastrik sonda takmaya çalışıyordum. sonda, burundan mideye salınır, ucuna torba bağlanıp hastanın mide içeriği torbaya boşaltılırdı. ne var ki, ben torbayı takmadan ucu açık şekilde midesine geçirdim, ve açık uçtan hastanın mide içeriği üzerime geldi. o günden sonra önce torba takmak sonra hastanın burnundan içeriye itmek gerektiğini öğrendim. ama her bilginin bir bedeli vardır.