bugün

entry'ler (549)

harry potter filmindeki gözlüklü çocuk

büyücü olmasına rağmen gözlerini iyileştirme büyüsüyle iyileştirmemiş, Allah'ın takdirine saygı duymuş temiz yürekli çocuktur.

aveadan vodafona geçmek

daha kötüsü için
(bkz: turkcellden vodafona geçmek)

uyurken gözlerini kapatan insan

fetöcüdür.

türklere özgü davranışlar

müziğe alkışla tempo tutmak.
onlarca ülke, yüzlerce şehir gezdim. Bir tek bizim kültürümüzde var alkış muhabbeti.
muazzam.

performans türbanı

ismen fanteziye açık olsa bile, görseli söndüren cinstedir.
bale, buz pateni gibi sporların bendeki etkisini bitirdi gibi bu türban olayı.

sevgilinin eski sevgilisiyle karşılaşmak

sevgilinin, eski sevgilisiyle olan diyaloğuna göre değişkenlik gösteren durumdur.

eğer sevgiliniz, eski sevgilisi ile görüşüyorsa sizin için bir sıkıntı yoktur zaten, siz onu göze almışsınızdır.
fakat, sevgiliniz eğer ki eski sevgilisi ile görüşmüyor ama bir şekilde karşı karşıya geliyorsanız, durum biraz pisleşiyor.

mesela düşünün, bir kapıdan geçerken karşılaşıyorsunuz, kapı geniş ama karşı karşıyasınız, sevgilinizle el ele kapıdan geçerken bi anda karşınızda o.. siz sağ yapıyorsunuz o sağ yapıyor, siz sol yapıyorsunuz o sol yapıyor..

" sert bakış kapsülleri: açıldı,
küfür mekanizması: devrede,
öfke kontrolü: yok,
kıskançlık: üst düzey "

+ sen bizim sağımıza sol mu yapıyorsun lan!! * *
- ????

neden kadınlar erkeklere çiçek almıyor

eski sevgilim bana saksı almıştı. o oluyor mu? bence oluyor. yani almıyor değil, alıyorlar, alabildiklerince.

ilişkiye ara vermek

belki de şunu demek istiyordur.. " biraz birbirimizden uzak kalalım, durumumuzu değerlendirelim, hatalarımızı düşünelim, iyi bir dönem geçirmiyor olabiliriz, bu süreçte yalnız kalmamız daha iyi olabilir, hayatımız şu an için çok iyi değil, bu süreç bizi daha kötü yapmasın " gibi.

bana böyle bir teklif geldiğinde,
"ilişki de ara mı olur amınakoyim, bitirmek istiyorsan bitirelim, bende bitti mi bir daha geri dönüş olmaz " gibi bi tepki verdim.

bunu ya " kızı çok sevdiğim ve bana böyle konuşmasını yediremediğim " için söyledim ya da " hayatımdan tamamen çıkmasını istediğim için " söylemişimdir veyahutta " zor zamanımda yanımda olmayan insan güzel günlerimde de yanımda olmasın " diyerek kendimce bir sitemde bulundum. kendime blöf yapmadığımı var sayıyorum ve,

durumları biraz değerlendiriyorum..
kızı çok sevdiğim için söylemiş olabilirim. sonucunda 6 yıllık bir hikaye bu. uzun zaman beklenilmiş yaşanmak için ve yaşandığında çok büyük beklenti oluşturduğu için bu sonucu kaldıramamış olabilir bünye.

evet bu bir seçenek, ama çok mantıklı durmuyor. ilişkiye başlarken hepimiz zor zamanların olacağını, bazı şeylerin yolunda gitmeyeceğini bilerek başladık. belki işin bu noktaya geleceğini de. sanmıyorum, bence bu yüzden söylemedim o lafı..

hayatımdan tamamen çıkıp gitmesini istemek biraz garip aslında.. acaba öyle mi değerlendiriyordum durumu.. hiç sanmıyorum! öyle olsa gittikten sonra, tekrar geri gelmesini istemez; kendimi dibe çekip, perişan hallere düşmezdim. alakası yok kesinlikle..

" zor zamanda yanında " olması durumu ise biraz kritik.. bunu bekleyebilir miyiz acaba hayatımıza giren insandan? 8 aylık bir süreçte hemde? ama öyle bir 8 aylık süreç ki, 5 yıl bekledikten sonra gelen 8 ay.. tutku dolu, heyecan dolu, aşk dolu..

hayatta her şey, istediğin zamanda istediğin şekilde olmuyor ne yazık ki..
süreci tekrar bir değerlendiriyorum...
" üniversiteden yeni mezunum, işsizim ve baba eline bakıyorum. kız arkadaşım benimle yaşıyor ve evlilikten bahsediyoruz ama ikimizde de para yok. hele ki ben erkeğim bende kesin para olması lazım, öyle de bir durum var. psikolojim çökük, parasız ve aşk hayatından da keyif almıyorum.." bence bu durumu karşı tarafa yüklemek çok büyük ayıp. bu psikolojik ağırlığı, zor zamanları ona hissettirmek çok keyifsiz..

evet şunu yapabilirdik bence de,

ara verebilirdik ve ben işe girdikten sonra, sosyal hayatımızı genişletip; biraz daha düzgün psikolojilerle tekrar bir araya gelebilirdik.. çünkü nasıl insan alırken hayatımıza ince eleyip sıkı dokuyor isek, çıkartırken de bol bol düşünüp, ona göre karar vermeliyiz..

bu aranın süreci diye bir şeyi olmadığı aşikar ama.. daha düzgün psikolojiyle, daha iyi dönemlerinde tekrar bir araya gelinmeli diye düşünüyorum. ve şimdi tekrar değerlendirince bunu böyle düşünemediğim için üzgünüm sevgili okurlar...

her ciddi ilişki, düşünmeyi, değerlendirmeyi ve güzel yönetilmeyi hak ediyor. Bence ilişki de ara vermek diye bir evre kesinlikle var. insanın kendisinin farkına varması için, hatalarını görebilmesi için ya da karşısındakinin değerini anlayabilmesi için...

siz siz olun, bu durumu çok büyütmeyin ve olgunlukla karşılayın. çünkü ilişkiye ara verme durumu bence cidden çok olgunca bir davranış..

keseri inşaat dışına kaçan inşaat işçisi

topu inşaata kaçan normal insanların beklediği kişidir. *

sevgiden daha önemli ne olabilir

aslında çok önemli bir vurgu olmasına rağmen, hiç bir boka yaramayan soru.
afedersiniz ama ilişkide çoğu zaman tek başına yetersiz kalıyor sevgi. önemli olan sevgiyi, " birbirini anlama, birlikte eğlenme, saygı duyma" gibi hissiyatlarla birleştirmek. O zaman tadından yenmiyor sevgi.. Hissettirmedikten sonra, yaşatmadıktan sonra kimseye bir faydası yok bu hissiyatın.

5 yıldır aynı kızı sevmek

Güzel duygudur, ama doğru insan olmadığını hissedince perişan eder.
Düşünsenize, 5 yıl boyunca inandığınız çoğu şey yalan.. Ama doğru insansa, tadından da yenmez hani.
allah bu hissiyata sahip herkese geçimler versin diyorum ve bir kez daha sizlerin huzurunda aşkın gücünün önünde eğiliyorum.

ilişkiyi yıpratan şeyler

Sanırım insanları değiştirmeye çalışmak...
Çok değil, 25 yaşındayım ve 2 tane ciddi ilişki yaşadım. Hepsinin bitiş sebebi; " birbirini değiştirmeye çalışmaktan dolayı " oldu. gözlemlediğim ve yaşadığım kadarı ile insanlar, insanların belirgin özelliklerinin kendine uygun olduğunu düşünüp aşık oluyorlar.

Aşık olmak zaten çok zor bir hissiyat olmasına rağmen, o an senin psikolojinle de alakalı olarak o hareketler; muhabbet, sohbet, işve artık her ne ise.. Sana çekici geliyor ve sen bir şekilde bir şeyler hissediyorsun.. Ama zaman ilerledikçe o güzel görünen tavırlar, ilişki sürecinde yerinde reaksiyon veremeyince sıkıcı hale geliyor ve (olay kesinlikle yine psikolojik) durumdan soğuyorsun.

Hepimiz aşk konusunda biraz nankör olabiliyoruz yani.

Belki doğru insan olmadığı anlaşılıyor, belki hayaller örtüşmüyor, gelecek planlarınız ortak değil, aileler problem yaratıyor.. oluyor da oluyor yani. kimi insan doyumsuz, kimi insan terbiyesiz oluyor, kimi yalancı oluyor, kimi umursamaz..

Bazı noktalarda " bu da öyle bir karakter " demek en doğrusu sanırım..

Çünkü onay görmeyen her davranış, insanın içindeki anarşi hissiyatının dürtülmesiyle birlikte ters etki yapar ve insanı yanlışa sürükler. insanı rahat bırakmak, düşünmesini sağlamak, karşıdakinin fikrine önem vermek ve onun da bir birey olduğunu unutmamak çok önemli..

çok geniş kapsamlı bir konuyu tek bir noktada birleştirmeye çalışmak da en zoru...

o yüzden geniş bir liste olabileceğine inanıyorum. Herkesin yaşadığı kendine olduğu gibi, herkes de farklı bir karakter sonucunda. iki benzer ya da zıt karakterin veya bu bir araya gelen insanlar nasıl olmalı konusunda bir klişe varsa eğer " o kilişeye uygun olmadığını görmek kendin için " yeterli oluyor sanırım ilişkinin yıpranması için..

Ama birşeylere hazır olup olmamak da çok önemli, söylemessem içimde kalırdı üzgünüm. yalnız olmak çok güzel lan.

gzelkadnlrihatrlatanuczsaraplr

(bkz: kardeş şifreyi alta yazıcaktın)*

karadeniz teknik üniversitesi

her sene düzenli olarak yazarım, yine tekrar edicem..
Bu üniversiteyi tercih etmeyin kardeşlerim. YAZMAYIN.
Şehri sevmez, üniversiteyi bitiremez, gençliğinizi piç edersiniz.
Hayatınızın en güzel dönemlerini, bu siktimin şehrinde geçirmeyin.
bahar şenliği yok, mezuniyet töreni yok bu üniversitede.
yıllarca hayalini kurduğunuz, emek verip kazandığınız üniversite burası olmasın lütfen.
Siz yazmayın, tercih etmeyin ki, bu aq üniversitesini kapatsınlar. Belki trabzon'u da haritadan silerler bu vesileyle.
Başka bi bok yok çünkü şehirde.

Edit: yazmayı düşünen arkadaşları, fikrinden vaz geçirebilecek potansiyele sahibim. Konu hakkında yardım almak isteyen varsa çekinmesin , dm atsın.

ben bu yazıyı eski sevgilime yazdım

bayağıdır yazmıyodum sana, hatta söz vermiştim yazmıcaktım da.. ama yine bi şarkıyla geldin aklıma eheh.
neydi, " herşey güzel olucak senle olunca " bidi bidi falan. bizim şarkımız olsun mu batuşko diye gelip sarılmıştın. gülmeyin lan evet batuşko diyodu, benim de hoşuma gidiyodu işte mnakoyim.
neyse, ne zamandır görmüyorum seni, ama takip etmediğim anlamına gelmez bu. sokaklarda gözlerim hâla seni arıyor dışarı çıktığımda. görsem ne bok yicem onu da bilmiyorum aslında. zaten sana benzeyen birini gördüğümde bile hâla elim ayağım titriyor aq. sevmiyorum ama nefret de edemiyorum senden. hatta bazen hardcore nefret ediyorum, bazen de hâla aşık gibi davranıyorum. tam çözemedim kendimi. Ama keyfim yok gibi sanki bu aralar. kasım ayındaki gibi piskopat hallerime dönme gibi niyetim var sanki. tivitırdaki profil fotoğrafını açıp uzun uzun bakıp düşünüyorum. Ne düşündüğümü ben de bilmiyorum aq. ama düşünüyorum işte.
acaba sevgilin oldu mu lan? acaba başkasıyla uyudun mu benden ayrıldıktan sonra.
siktim yine gece gece kendimi.
ders notların da fena değilmiş bu arada, girip arada hâla bakıyorum.
bide, tivitır profil fotoğrafın güzelmiş, acaba o taktığın kolye benim hediye ettiğim kolye mi?

ygs 2014

bundan 4 yıl önce açılışını yapmıştık lan bu sınavın biz eheh. inşallah çalışanlar emeğinin karşılığını alır. ülkenin aydın, bilinçli üniversite öğrencilerine çok ihtiyacları var. bu arada, 4. senem hâla karılar teklif etmiyor, ama acayip yolluları da var. en kötü 31 çekmekten kurtarıyor burası. neyse lan sınav öncesi kafa karıştırmayayım. eliniz kalemden başka bişeye gitmesin. motive etmek istemiştim kendimce.

yozgat a seks için gitmek

elini bir de yozgatta sikmeyle sonuçlanacaktır..

eski sevgilinin söylediği unutulmayan sözler

" beni bu hâle sen getirdin, bu beni sen yarattın... "

ben bu yazıyı eski sevgilime yazdım

sensiz yaşamak çok zor be sevgili... her an aklımda, her an düşüncelerimde olman..
bununla yaşamak, böyle yaşamak çok zor... bak ne kadar zaman oldu hâla özlüyorum seni..
umarım iyisindir, umarım mutlusundur..

niye geldin ki

üniversitenin 2. yılındaydım. hiç kuramadığım arkadaş ortamını kurmuş, kötü geçen 1. senenin ardından umutla başladım 2. öğretim yılına. trabzon standartlarına göre standart üstü bir sitede güzel bir ev tuttuk, evimizi dayadık, döşedik. belki tam eşyaları oturtamadık, geceleri sadece mandalina yiyip, aramızda 3 erkek muhabbet döndürüp, gülüp eğleniyorduk. komşular edinmiştik, erkek muhabbeti yapıyorduk ama ben halimden çok memnundum. bu hayatta en keyif aldığım şeydi belki de erkek muhabbeti. bu karısızlıktan değil, karıların triplerindendi kendimden biliyordum.

maç izliyordum mesela keyifle. sayıp sövüyordum. fenerbahçe'nin aykut kocaman'lı dönemleri... Oyunu kendi sahamızda kabul ettiğimiz ve sürekli atak yiyip, kontra atakla gol aradığımız sezon.. kendimi sadece fenerbahçe maçları için hazırlayıp, sadece haftasonu eğlencem olan maç izleme aksiyonuyla kendimi tatmin ediyor, ufak şeylerle mutlu oluyordum. kabullenmiştim trabzon'da böyle yaşamam gerektiğini.

büyük şehirden gelip, burda aykırı bir yaşam olmayacağını, sürekli pompa peşinde koşup, gecemizi gündüz edemeyeceğimizi farketmiştim.

bir fenerbahçe maçıydı yine bizi bir araya getiren mesela. düşünüyorum da hayallerim de hep bu yöndeydi. fenerbahçeli olucak, küfür edicek, ufak şeylerle mutlu olucak, beni çok sevmese de, bana hep doğruyu konuşup, saygı duyan bir insan olucaktı sevgilim diyeceğim kişi. ama hiç sevgili olmak yoktu mesela kafamda..

geldin ve 1.5 sene iyisiyle kötüsüyle bir şekilde geçti. birlikte maç izledik, ankara'ya gittik 10 kasımda. bazen geceleri çıktık, bazen hiç evden çıkmadık. belki de ilişkimizin çoğu benim odamda geçti.
ama sonrası?

sonra bir anda gittin. gidişinin üzerinden 6 ay geçicek. 3-4 günü falan var... ama biz o zaman ayrılmamışız mesela.
hatta biz hiç ayrılmamışız sanki. hep varmışsın gibi hâla.. biz seninle, ekim'in kendini ufaktan hissettirmeye başladığı, havanın inceden soğuk olduğu bir günde ayrılmışız. benim senin babanı arayarak yaptığım öküzlük sonrası ayrılmışız. o zamana kadar sanki, hep gelicekmişsin gibiydi.. hep özlücekmiş, hep var olucakmış gibiydi..

şimdi bitti evet, bitti ama ben de bittim. artık uzatmaları oynuyorum gibi geliyor bana.
çünkü ben dibe batarken, senin şahlanışını hissediyorum iliklerime kadar... ben bölümümü yine uzatırken , senin derslerinin iyileşmesini görüyorum, hayatının ne kadar güzel gittiğini hissediyorum. arada gördüğümde, elim ayağım titrerken buluyorum kendimi. ölüyorum.

ve ben hayatım boyunca, en büyük hastalalıklarımda bile hastahaneye gitmeyi reddeden ben, kendi isteğimle psikolojik destek görmek için randevu aldım şu aralar. haftaya çarşamba günü, psikiyatri ile görüşücem. anti depresansa, anti depresan... artık düşünmek, artık üzülmek istemiyorum. artık uyumak da istemiyorum. rüyalar çünkü beni bitiriyor. gördükçe yaşlanıyorum, ölüyorum farkında olmadan...

ve bunların hepsi yaşanırken, sen her gün gününü gün edip, gülüp eğleniyorsun...

sahi yahu, sen niye geldin ki?
niye benim hayatımın odak noktası olup, ev arkadaşlarımın önüne geçip, beni bu durumdayken bırakıp gittin... sana benden sonraki yaşamın için sunduğum bu hayatın karşılığı, bu olmamalıydı..

ilk tanıştığımız gün söylediğim kelimeleri yine yazıcam buraya..

" her zaman ben olmayacağım yanında, arkadaşlarınla görüş, takıl, gül , eğlen, gez ben bunların hiçbirine karışmam.. hiç bir zaman ben odaklı yaşama... çünkü olur da ayrılırsak, çok sıkıntı yaşarsın... "

ben bunları sana anlattım ama kendim aynı boku yedim... sen gittikten sonra, ben yapayalnız kaldım. hiç kimsem yok gibi hissediyorum. bir yanım hep eksik. bir yanım hep boş...

sahi yahu, sen niye geldin ki?

oysa ne kadar da mutluydum sen yokken.. tek sıkıntım, evdeki mandalinanın bitmesiydi belki de.. ya da , bim'deki yemek takımı almak için girdiğimiz sırada, bize " yemek takımı kalır mı" acaba tripleriydi en büyük derdim...

niye geldin be allahsız, niye ?