bugün

entry'ler (138)

aldatmamak için en geçerli sebep

böyle şeylerin sebebi mi olur? hayır. nasıl ki hırsızlık yapmamak için sebep, yalan söylememek için sebep, bir insana herhangi bir kötülük yapmamak için sebep olmuyorsa onun da olmaz işte. öyle.

sözlük yazarlarının itirafları

benim yarın doğum günüm sözlük ve ben bir kişinin doğum günümü nasıl nerden ne şekilde kutlayacağını çok merak ediyorum. altı üstü doğum günün ve doğum günü kutlaması işte ne abartıyosun diye düşünsem de kendi kendime, bi şeyler bekliyo be insan sözlük. belki kısa ve hiç de özel olmayan bi whtsapp mesajı belki başka bi şey, merak ediyorum işte. bir sene önceki mutlu yıllar;) facebook mesajından sonra belki çok bi şey beklememek gerekir ama bir sene bakalım neleri değiştirmiş bekleyip görelim.

takip edilesi sözlük yazarları

en son 8 ay önce entry girdikten sonra yazarlar takip mi ediliyomuş sorusunu akıllara getiren önerimsi.

en sevilen telefonlar

kesinlikle motorola RIZR Z3 rengi bordo olanından, hoştu ya herkeste yoktu falan.

unutamadım, unutamadım ne olur anla beni...

uludağ sözlük

facebook'a bi hayli benzese de; yeni görünümünü beğendiğim, aylardır uğramadığım sözlük.

leyla ile mecnun

dizi çok güzel canımız ciğerimiz de, şu mecnun'a azıcık akıl fikir verse diyorum burak aksak. ülkede leyla kalmadı mecnun'un hala kafa basmıyor, gidiyor leylalar.

işler güçler

bi türlü sevemediğim dizi, uğraştım olmadı. fanatik bir leyla ile mecnun izleyicisi olduğumdan ve leyla ile mecnun izleyicilerinin çok sevdiğini gördükten sonra denedim birkaç bölüm hastası olayım diye ama, yok olmadı. bi leyla ile mecnun değil.
ama geçen mesut yar'ın programına konuktu başroldeki oyuncular diziden çok daha eğlenceliydi, daha çok güldüm programda.

sözlük yazarlarının şu an düşündükleri

aklıma nerden geldiysen diye düşünüyorum, nerden aklıma geldin de sosyal alemde aylar sonra yazdıklarını ilk kez okudum. buradan suskunluğumu bozup öfkemi şuracıkta dindirebilirdim lakin yapmiyciğim. yazdım ya biraz sakinleştim.

bir kızın ağzından çıkan en iğrenç söz

erkeklerin ağzından çıkarken hiçbir iğrençlik teşkil etmeyip, kadınların ağzından çıkarken iğrenç olarak atfedilen sözlerdir, ki gerçekten iğrenç oluyor her iki cinste de.

sevgilisine oje süren erkek

bence feci itici erkektir, ben böyle bir şey istemem de yaptırtmam da. kadın süremiyor mu eli ayağı yok mu diyeceğim de oje sürdüğüne göre onlar da var.
bu erkek dışarıda kadının dev çantasını da koluna takar, gezer. tabii bu oje sürmekten daha makul bir harekettir, kadın yorulmuşsa demek ki...

umut sarıkaya tipi mutsuzluk

oturarak gitmek için saatlerce otobüs kuyruğunda bekledikten sonra tam sıra sana geldiğinde boş yer kalmaması ve ayakta gitmek.

yaşama sevincini kaybetme nedenleri

karşılıksız aşk. net.

ev seksisi

dizilerde sık rastlanan kişidir bu, kusursuz makyajla ve çoğumuzun dışarda giydiği kıyafetle evde dolaşır kendisi.

selim ileri

dünkü kral çıplak programında görünce hiçbir kitabını okumadığımı hatırladığım, programda dinledikten sonra daha bir sevdiğim yazar.

umut sarıkaya tipi mutsuzluk

gözünde eyeliner olduğunu unutup bir anlık gafletle gözünü ovuşturmak, kaşımak.

çocukken yaşanan en büyük hayal kırıklıkları

manda yuva yapmış söğüt dalına türküsünde adı geçen mandanın bir kuş olmadığı, sığır familyasından bir tür olduğunu öğrenmek.

atsushi miyazaki

boşu boşuna yitip gidendir, diğer vatandaşlar gibi. buraya ne yazarsan yaz boştur artık.
biz aynı ülke sınırları içerisinde van'a gitmeye cesaret edemezken -uzaktan seyrederken- depremin en kötüsünü yaşayan japonya'dan insanlara yardım etmek için gelip ölen kişidir. hiçbir akıllı insanın da algıyamayacağı cinstendir ve bu ülkenin insana ne kadar önem verdiğinin göstergesidir.

behzat ç seni kalbime gömdüm

bugün izlediğim, aylardır beklediğim, diziye olan özlemden sonra heyecanla gittiğim film.

öncelikle 'her temas bir iz bırakır' ardından 'son hafriyat'ı okumuş biri olarak beklentim tabii ki yüksekti. diziyi de hiç kaçırmadığım için konuya epey bi hakimim. son hafriyattan uyarlanan filmdi bu evet ama behzat ç.'nin kitapta konuşmayıp işaret,mimik ve hareketlerle çok şey anlattığı düşünüldükten sonra behzat amirime iki üç 'haa','huu',birkaç küfür ve cümle verilmesi yani filmde konuşması çok gerekli değildi bence, o gizem, içindeki sarsıntılar, konuşmalar filme çok daha değişik bir güzellik katabilirdi.

sonra ben bu cansu dere olayına pek katılmamıştım 'ya bu kızın ne işi var bu filmde' diyenlere inat izleyelim görelim kafasını yaşayan biri olarak şimdi o arkadaşlara katıldığımı söyleyebilirim. cansucuğum çok da gerekli değilmişsin, olmasan da olurmuş, kitaptaki gibi başka bir adam olsaymış sana uyarlamasalarmış o rolü falan filan.

evet eleştirilerime hız kesmeden devam ediyorum ama yani Red Kit de bir hayal kırıklığı oldu. kitaptaki o psikopat, derin adam gitmiş; sürekli adam gömen, düz bir adam gelmiş arkadaş. o Red Kit ki ne bunalımlar yaşamış ne darbeler yemiş adamdı...

bir de espiriler beni çok güldüremedi, mizah yapacağım diye kasmaya gerek yok ki dizide daha başarılılardı veya filmde daha başarılı olmalılardı...hangisidir doğrusu bilemedim.

kitaptaki cümlelerin birebir aynıları filmde varken bazı iyi bölümler filme aktarılmamış. örneğin Red Kit'in psikologla olan konuşmaları o kadar sağlamken ve filmde çok güzel geçişler yaratabilirken o bölümler, sen git hiç psikologa götürme filmde adamı... bu da olmadı emrah serbes.

iyi şey söylemem icap ederse o da kendini ahmet sanan süleyman -kass- karakteri ve o rolü oynayanın oyunculuğudur. başrolde bulunanlar kadar -belki de daha fazla- etkiliydi.

özetle her halükarda izlememek gibi bir hata yapmayacağım filmdi ama kitaptan sonra beklentiyi çok mu yüksek tuttuk bilinmez biraz zayıf kaldı. -bu yüzden kitabı okumayan arkadaşlara okumalarını öneririm sırf daha iyisini okumak için-

not: salondaki son hafriyat kitabını okumayı geçtim diziyi bile yarım yamalak izleyen arkadaşlar o kadar çok vardı ki küfürlere gülmekten ölmeler, hiç gülünemeyecek sahnelerde manasız kahkahalarla kendilerini belli ettiler -ki yanımdaki çift de aralarında diziyi hiç izleyip izlemediklerini konuşuyolardı, behzat ç. kimdir belki çok sonra öğrenmişlerdir- ve çok iticiydiler bize yazık oldu.

not2: ben sinemayı sadece izlerim. eleştiri falan çok bildiğim bir şey değil sadece behzat ç.' yi ve emrah serbes'i takip etmeye çalışan, seven bi insanım. bu yüzden bunları eklemek istedim buraya, saygılar.

8 inci nesil gelince kıçı kalkan 7inci nesil yazar

(bkz: #12734270)

hatem yavuz

katilin ta kendisidir. bu insanı sevmemek için ne hayvansever olmak gerekir ne türk. vicdanı olan her insanın bu işkenceye sessiz kalmayacağını düşünüyorum.

--spoiler--
Fok katliamının durdurulması için Yavuz'a baskı yapan uluslararası hayvan hakları dernekleri, 14 milyon dolar ödeyip fokları kurtarmaya çalışıyor. Ama yeterli para toplanamıyor.

GÜNEY Afrika ülkesi Namibya'da devlet izniyle bu yıl 95 bin foku avlayacak Türk şirketi, uluslararası hayvan haklarını koruma dernekleri ile karşı karşıya kaldı. Avustralya'da yaşayan derici bir ailenin oğlu olan Hatem Yavuz, CiTES sözleşmesi dahilinde öldürülecek fokları avlamaması için hayvan hakları derneklerinin kendisine 14 milyon dolar teklif ettiklerini, ama ödeme yapmadıklarını iddia etti. Avustralya'da yaşayan ve Tuzla Organize Sanayi Bölgesi'nde de deri üretim tesisleri sahibi olan Hatem Yavuz, Namibya'da 2019 yılına kadar avlanılmasına izin verilen yaklaşık 1 milyon fokun tüm haklarını elinde bulunduruyor. Afrika'nın güneybatısında bulunan Namibya'da, hükümetin bu yıl avlanmasına izin verdiği 95 bin fokun da tek alıcısı olan Türk işadamı Hatem Yavuz, avlanan hayvanların derilerini işleyerek dünyaca ünlü markalara satıyor.
--spoiler--

--spoiler--
Böyle katlediliyor

Foklar, derilerine zarar gelmesin diye geçmişi Vikinglere dayanan "Hakapik" isimli ucu sivri balta ile vuruluyor. Avcı, bu darbeden sonra eliyle hayvanın yarılan başından içeri parmağını sokup beyninin dağıldığından emin oluyor. Avcılar tüfek kullanmak zorunda kalırsa, derisi kurşunla delinen fokların satış değeri düşüyor.
--spoiler--

yazının tamamı için;

http://www.radikal.com.tr...=946314&CategoryID=85