entry'ler (107)

kosmos

şimdi türkiyede bir grup var; aklı, duyguları, organları senden benden farklı çalışıyor. bu insanlar zeki, kültürlü, elit insanlar. ama yok; ya biz anlamıyoz yada onlar anlatamıyor derdini.
hani bizim anladığımız filmlerin birinde diyor ya ''abi öyle bir tarikata denk geldim ki, içeride işemeli sıçmalı ayin vardi'' deyu ha işte bu film tam öyle bişey, buna benzer bi duruma daha önce ulak filminde düşmüştüm. hem çok şey anlamıştım hem hiçbir şey. illaki birşey anlatıyor film ama bana değil, güzel olan karstı gerisi çok kastı.

şehrin birine delinin biri koşarak geldi, koşarak gitti, ne şehirli birşey anladı ne seyirci...

derdim dünyadan büyük

kesinlikle izlenmelidir nokta.

filmin final sahnesinde yeşil parkasını giymiş orhan babanın caterpillar önünde bir çömelişi vardır ki öff ki ne öfff, bir sonraki sahnede ise boğazına dayanan dozer kepçesine mikrofon misali;

yıların günahı
kaderdemi kalacak
elbet birgün insanlık
sizden hesap soracak

diye patlatır devrim marşı vari parçasını. çok ciddiyim; 10 numara film 10 numara müzik 10 numara oyunculuk var bu filmde.

mektup

karadeniz yöresinde söylenen anaonim bir türkü; farklı sözleri var, toparlayabildiklerim şöyle:

mektup yazdım acele
oku oku hecele
mektup bendendir yarim
at koynuna gecele

mektup yazdım sevdama
okusun heceleri
geleceğim aklına
cuma geceleri

mektubumun uçları
bağlamadır bağlama
ben yazarken ağladım
sen okurken ağlama

mektup yazdım sevdama
okusun heceleri
getir beni aklına
cuma geceleri

mektup yazdım kış idi
kalemim gümüş idi
okuyan incinmesin
yüreğim yanmış idi

mektup yazdım acele
oku oku hecele
mektup benim vekilim
al koynuna gecele

mektup yazdım kış idi
elim üşümüş idi
daha yazacaktım
kalemim donmuş idi

mektup yazdım özümden
oku benim sözümden
mektup beni seversen
öp yarimın gözünden

mektup yazdım karadan
dağlar kalksın aradan
bizi kavuşturacak
yeri göğü yaradan

başbakanlık bursu

kardeşimin başvurduğu ve "çıkmadı abi" demesiyle; "ulan küçük kardeşimiz ilkokula gidiyor,ben üniversitede okuyorum ne kredi ne burs bi sik aldığım yok,babam emekli bi yerde de çalıştığı yok, eee sana vermiyolarda kime veriyolar bu koduğum bursu?" dememe sebep olan gece gece aklıma gelip yine beni yetkililerin sövdüren adının başbakanlık değil torpilli bursu diye değiştirilmesi gerektiğine inandığım burs...

ökkeş

görmedik bi yanlışını etmedi adapsızlık henüz... farklı biri değil bizden biri kandan dedik candan oldu iyide oldu... ayak yapmayın sevmiyo değmesin hiç hoşlanmıyo...
okkes mahlası, edilir emanet sarımsak tarlası...

nazlıcan ı 50 kız arasından seçtim

hatırlıyorum da çok değil bi kaç ay önce haberlerde görmüştüm halis toprağı aslanlı köşkü hacize gelmişti tmsf liler halis ağada yatağında serum falan öldü ölecek... bağırıyordu yok benim borcum bilmem kaç milyon dolar tmsf nin dediği kadar değil! gibisinden açıklamalar yapıyodu sonra onuda yatağıyla beraber dışarı çıkardılar

lan dedim kendi kendime ne oldum değil ne olacam demeli bak adamın haline ağalıktan sefalet içinde bi ölüme!

ağa beni duymuş olacakki daha ölmedik der gibi aldı 17 lık nazlıcanı!
ve peşinden açıklamaları geldi

peygamber efendimizde genç hanım almıştı!
70 lik kadın alıp ben mi ona baksaydım!!
evlenmeyip flört mü takılsaydım!
eski eşim evlenmez o ahlaklıdır yapmaz öle şeyler!!! peh peh peh gıcık oldum sana halis toprak sana o kızı güle oynaya veren(satan) anne babayada gıcık oldum ...

oy benim nazlıcanım tatlısın tatlı canım
daha dün çocuk idin büyüdün oldun hanım!

annen büyüttü seni hep acıya acıya
o köyün adetiymiş kız vermez yabancıya!!!!

mustafa şafak

vitamini kabuğundadır derler ya, yararlı olan sevilmez yada pek tutulmaz...

mustafa şafakta o hesap pek tutulmadı belki ama tamamen otantik,ekonomik kaygıdan uzak, kültürü bozmadan, birinin öbürünün kaydelerini(melodilerini)çalıp altına söz müzik mustafa şafak yazmadan, alakasız klipler çekip çıplak mankenler oynatmadan,sessizce gelip güzel bi albüm bıraktı piyasaya.

kendisi hakkında bilgi verecek olursak hem alaylı hem mektepli dedikleri cinsten birisi.itü türk musikisi devlet konservatuarı mezunu yöresel sazlardan; davul, zurna, kemençe çalıyor...

albümünün ismi "hozan" sürülmemiş tarla demek...kelimenin kullanılışı ve manası itibariyle bozmamaya çalıştığı kültüre ve otantik müziğe güzel bir atıf olmuş...
albüm kapağıda bence güzel düşünülmüş önünde bi tarla (hozan) sırtı objektife dönük muhtemelen ayaklar çıplak ... derin anlamları var fotoğrafın (ya da ben abartıyorum hiçde bişey anlatmıyodur!)http://www.agasar.org/attachments/B/10000645.jpg

3 klip çekti bu albümüne oyalı çemberine gerçekten sözleri ve müziğinin yalınlığıyla ön plana çıkıyor, duman geldi kapattı ve çıkış parçası tonyanın uşakları dinlemeye değer parçalar.(özellikle tonyanın uşakları parçasında kemençesini konuşturan mehmet gündoğduyu da anmamak olmaz, müthiş bi yetenek)

ilgilenirseniz; http://www.mustafasafak.com

imamla öğretmenin farkı

imamla öğretmenin farkı! tabi ya, başlık tam doğan medyaya göre,bi şekilde ortalığı gerecek ya, durun bakalım bu gazetenin yazarı bu yazıda neler yazmış?

"Şöyle bir bakalım! Köy öğretmeni Sadık Akbulut, saldırı sırasında nerede? Evinde eşiyle birlikte. Çağrıldığı halde nişana gitmemiş...imam ne yapmış peki? 24 yaşındaki imam Kazım Ozan, nişan evine gitmekle kalmamış, yemek sonrasında oracıkta yatsı namazı kıldırmaya durmuş..."

bak şu imamın yaptığına! öğretmen gibi dizini kırıp evde oturacağına davete gitmiş bide densiz imam "gitmekle kalmamış, yemek sonrası oracıkta yatsı namazı kıldırmaya durmuş!"
işte olayın sebebi belli imamın namaz kıldırması o kıldırmasa olmıyacaktı bunlar...

dtp liler açıklamada bulunuyor; silahlar köy koruyucuların! kürdü kürde kırdırma politikasıdır hesabı sorulsun! suçlu devlet!

doğan medyası çıkıyor diyorki; "imam ne yapmış peki? 24 yaşındaki imam Kazım Ozan, nişan evine gitmekle kalmamış, yemek sonrasında oracıkta yatsı namazı kıldırmaya durmuş.Evde tek canlı bırakmamaya niyetlenmiş kanlı katiller onu da kurşuna dizip öldürmüş" suçlu imam!

aklıma fıkra geldi durun anlatıyım;

Hoca'nın evine hırsız girer, çuvala evde bulduklarını koyarken Hoca uyanır, hırsız kaçar, Hoca kovalamaya başlar, konu komşu da uyanır yardım eder ve sonuçta hırsız yakalanır, karakola giderler. Hoca şikayetçi tabii. Komşular ve karakol amiri başlarlar Hoca'ya sormaya:

Birisi :
- Hocam demis niye evin kapisina iyi bir kilit takmadin sanki ?
Bir baskasi :
- Evine hirsiz giriyor da senin nasil haberin olmuyor ? diye konusmus.
Bir digeri de :
- Hocam demis, kusura bakma ama evinin soyulmasının en büyük sebebi yine sensin.kıymetli eşyalar hiç orta yerde bırakılır mı?

Hoca kizmis :
- Yahu demis, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi ?

Hirsizin hiç mi suçu yok !!!

edeb ya hu!

ismail güneş

"alo Yeri tespit edemediniz mi? Donmaya başladım, üşümeye başladım. Üşüyorum. Tipi var.Yerimizi ne zaman tespit edeceksiniz hanımefendi?"...

edemediler be abi edemediler... 2 günde anca helikopteri bulabildiler, kaza yerinden 400 metre uzaklaşabilmiştin ama seni bile 3 gün daha aradılar be abi

o değilde be hey ............. hani vücud ısına duyarlı dürbünler vardı? hani ısıya duyarlı gece görüşlü helikopterler vardı? hani abd ile anlık istikbarat anlaşması yapılmıştı insansız uçaklar falan uçuruyorlardı? hani bbg evi gibi izleyebiliyorduk dağları?

adam 20 dakika konuştu yer tespiti yapamadınız? bölgede baz istasyonu pek yokmuş dediniz! yuh yalanınızı sikiyim ya neyse inandık...

arayıp tayyip amcama sövsem kaç dakikada yerimi tespit ederler merak ettim şimdi...
acaba 48 saat boyunca yanlış yerdemi ararlar beni acaba köyümün muhtarımı bulup verir beni?

helikopter kazasından kurtul
20 dakika peygamber sabrıyla 112 deki -kendi deyimiyle- "hanımefendi" ile uğraş, şarjın bitsin...
kırık ayağın ve kırık kaburga kemiklerine rağmen diğer ölen 4 kişinin üzerinden ceketlerini çıkarıp giy(donmamak için)
helikopterin koltuğunu kızak olarak kullanıp kay sonra sürünerek bi kayanın kovuğuna sığın ve donarak öl!

insanın bağıra bağıra sövesi geliyor sizindeeeee olanaklarınızındaaaa teknolojinizindeeeee....

shota arveladze

nihat gençin ihtiyar kemancı kitabının fırın isimli öyküsünden

"Yalnız kireci dökülmüş, tuğlaları dökülen duvarda, gazeteden kesilmiş , Trabzonsporlu Şotanın resmi, unlanmış, tozlanmış. içimden buradan hemen kaçmanın yollarını, bahanesini düşünüyor, dışımdan normal konuşmayı sürdürüyorum:
"Şota şimdi Ajaxta oynuyor!"
Ömer:
"Onu gönderenin ...na koyayim, yaktılar Trabzonu!

Çocukken hatırlıyorum, köy kahvelerinde ismet Paşanın, Menderesin resimlerini görürdüm. Şimdi burada Şotanın resmini bulmak. Halkın sevgisini kazanmak, en derinlerdeki insanların yüreklerine kazılmak nasıl bir duygu? Çok kıskandım Şotayı. Şotayı konuşup, birazcık normale döndüm..

Ömerin sırtına vurdum. Onu överek sakinleştirmek için fırsat kolluyordum.
"Aferin, helal sana Ömer, sen de bizdensin!"
Ömer, bilmişçe bir sorumlulukla
"Ha burada niye bu kadar sikinti çekiyrum sanaysin"
Yani garibanlar için çekiymiş.
Ömer yeniden transa girip Faik Ustaya saldırmasın diye, muhabbeti boş yerlere doğru sürüklüyorum:
"Peki Ömer, paranın gerl kalan kısmını?"
Ömer gözlerini kısıp düşündü, duvardaki Şota resmine takıldı :
"Şotayı getirip kulübe veririm, alun ula, alun ...na koyayim"

shota arveladze

gün itibariyle futbol yaşantısına noktayı koyan efsanevi futbolcu.
7 (yedinci şampiyonluk) için heveslendiğimiz şu günlerde;
7 numaralı formana ve gollerden sonra attığın ters taklana, şimdilerde yattarada olduğu gibi şiveye kaçan türkçene, trabzonlulardan çok daha trabzonlu duran o tipine o burnuna...
bu hasret bizi 7 bitirdi...

feluka

karadeniz müzikleri denilince akla gelen üç beş tane, dillere pelesenk olmuş parçaları ısıtıp ısıtıp önümüze koymaktan ziyade duyulmamış parçalarla olaya girmişlerdir...

grup üyelerinin hemen hemen hepsi müzikle ilgili bi okul bitirmiş,mürekkep yalamış kişilerdir, grup zaten bu yanıylada kalitesini göstermektedir.

umarım paranın peşine düşüp yozlaşmazlar ve öyle gibide görünüyor karadenizin en sağlam grubu olurlar...

beni rahatta dinleyin

ayrıca ve bence, bir albüme verilebilecek en güzel isimdir.

bilmedin

tolga çandar ın güzel bi parçası

sesin bir fesleğen olup kokardı
ben bu yüzden hep türküler yakardım
yakın gelip uzak uzak dururdun
keder dolu ömür geçti bilmedim

seni baharlara yazlara sordum
seni yolculara yollara sordum
kimse bilmez kimse bilmez bu aşkı
keder dolu ömür geçti bilmedim

bir yel esse selamın var sanırım
turnalar göç eder bakakalırım
hasret türklerle büyür durmadan
keder dolu ömür geçti bilmedim...

ptt

mart ayının 13'ünde türkiyenin en büyük üçüncü şehri izmirden türkiyenin en büyük ili istanbula yolladığım posta nın bugün(yaklaşık 3 (üç) ay sonra) gittiğini öğrendiğim kurum, kuruluş.

olaya iyi tarafından bakalım 3 ay da geçse ptt postanızı(5 adet dvdyi ) yerine sağlam bi şekilde teslim ediyor.

not:postayı aps ile yollamadığım için bi dünya azar işittim.

bu olay bana şu yıllar sonra teslim edilmek üzere yazılan mektupları hatırlattı bence sizde aps(acele posta servisi)ni denemeyin, normal bi şekilde yollayın gitsin kim bilir belki mektup yerine ulaştığında euro 2008avrupa şampiyonasında türkiye finale kalmıştır, partiler kapanmış partiler açılmıştır, savaşlar olmuş barışlar imzalanmıştır...

gidemiyom yaylaya

şarkının orjinalini ibrahim can 1986 yılında çıkardığı ayşem albümünde yayla havası isimli parçasında seslendirmiştir.

zaranın seslendirdiği bu parçanın -eser bahar rüzgarı da- diye başlayan kısımdan itibaren olan bölümde yine ibrahim canın seslendirdiği eser bahar rüzgarı isimli parçasından alınmıştır.

eser, kurtlar vadisi pusuda meşhur oldu orda söyliyen emicenin ismi özer özeldir

ne işlerin var idi diyede bilinen bu ağıtın tam sözleride şöyledir

Ne işlerin var idi
sis dağı başlarında
nedir başıma gelen
gencecük yaşlarımda
oyyy dağlar oy oy

gidemiyom yaylaya
yaylaya yaylamaya
iki seneden beri
düştüm gara sevdaya
oyyy dağlar oy oy

ah kadırga kadırga
cuma gelmedi mi
bu senin yalanların
daha tükenmedi mi
oyyy dağlar oy oy

gel gideli gideli
dağlar olsun evümüz
komar yapracuklari
olsun kiremitümüz
oyyy dağlar oy oy

yılmaz özdil

bazı bazı güzel yazıyor ama bazen saçmalıyor yılmaz özdil. eskiden sabahta yazardı şimdi hürriyette. eskiden ettiği laflarla şimdi çakıştığı yerler olabiliyor,bu neye benziyor biliyomusunuz eskiden beşiktaşta oynarken fenerbahçeye laf edip edip sonra fenere transfer olunca 180 derece dönen futbolculara...
neyse sadede gelelim
14 mayısta köşesinde yazdığı yazıda

"Kayseri eşrafından tornacı hacı Ahmet Hamdi efendinin oğlu Abdullah, dün akşam, Windsor hanedanının várisi, Kral 6'ncı George'un kızı, Birleşik Krallık Hükümdarı, ingiltere Kraliçesi 2'nci Elizabeth Alexandra Mary ile birlikteydi.

Rize Güneysulu taka kaptanı Ahmet reisin Kasımpaşalı oğlu Tayyip ise, Yunan Kralı 1'inci George'un torunu, veliaht Galler Prensi'nin babası, Greenwich Baronu ve Edinburgh Dükü, Prens Philip Mountbatten ile sohbet etti.

Atatürk işte budur.

Devrimlerine savaş açılan Mustafa Kemal, takunyalıların öve öve bitiremediği saltanatı kovmasaydı... Abdullah ile Tayyip, ofis olarak kullandıkları Dolmabahçe Sarayı'nda bahçıvan bile olamazdı! Çünkü, bahçıvanlık makamı bile babadan oğula geçiyordu..."

yılmaz abimizin bu yazıdaki amacı ne? şüphesiz atatürkün önemini değerini belirtmek. işte bizim (bakın bizim diyorum) en büyük yanlışımız bu atatürkü yüceltmek için başka şeyleri yeriyoruz yada onu sevdirebilmek için türlü şekillere giriyoruz.cumhuriyeti sevdirebilmek için osmanlıyı kötülüyoruz,atatürkü sevdirebilmek için padişahları yeriyoruz.atatürk olmasaydı biz olmazdık anamızdan çıkardıkta babamız kim olurdu bilinmez diyoruz, bumudur atatürkcülükten anladığımız, atatürk devrimlerinin mantığı bu mu? eğer öyleyse bırakın ben oynamıyorum...

atatürkün büyüklüğünü göstermenin yolu cumhurbaşkanına tornacı hacı ahmetin oğlu abdullah yada başbakana taka kaptanı ahmet reisin oğlu tayyip diyerek olmamalı.misal ben yarın bi yerlere geldiğimde de benden motor ustası turanın oğlu ligoferon bu mevkiye atatürk sayesinde geldimi diyecekler, yahu atatürkün büyüklüğünü,zekasını ve bu ülke için yaptıklarını görmemek, anlamamak için ya kör olmalı yada deli ne gerek var fakir edebiyatına. neyse bu konu derin ,şimdi kimi bidon kafalılar yada karnını kaşıyanlar çıkıp atatürk düşmanlığıyla beni suçlayabilirler biz yine yılmaz özdile dönelim, yılmaz abim başka bi yazısındada şöyle demişti;

"atatürk...
Niye yaptı Şapka Devrimini?
Batı tarzı giyim kuşam için.
Ama daha önemlisi...
Sokağa baktığında "kim devrimden yana, kim değil, devrime destek artıyor mu, azalıyor mu" ilk bakışta görebilmek için...
Şak diye görüyordu.

Aksini iddia ediyorlar ama...
Türban da böyle bir şeydir.
Sokağa baktığında "kim yana, kim değil" ilk bakışta görüyorsun... Şak diye."

şimdi ben bu yazıyı yazdıktan sonra yılmaz özdil türban giyenleri devrim düşmanı gösteriyor toplumda kargaşaya neden olan yazılar yazıyor diyecem olmayacak ama ne diyem mahmut mu diyem
al işte, atatürküde işin içine kattığı gereksiz bi tanımlama karşılaştırma daha köşe yazarı olmak bumudur yahu
edeb ya hu

sidki

sıdki baba (aşık pervane)diye bilinen halk ozanımızdır.
oldukça ilginç hayatı için ; http://www.turkuler.com/ozan/sidkibaba.asp

zülfü kaküllerin amber misali

şimdi bir türkü düşünün yada beyit yada ağıt yada adı herneyse,
müzik yok!çıplak bir ses,
ağlamaklı...
güzel kelimesi yalnız kuru,önüne koyacak kadar değerli bi sıfat yok
sıdki de yazmış hani
can feda ya muhammed, ya ali
o nasıl bi sestir öldürdün beni erkan abi...

5 mayıs 1996 trabzonspor fenerbahçe maçı

sözün bittiği yer!

şimdilerde trabzonsporun maçlarını izlemeyen(izleyemeyen) ben-ki o dönem heyecanım farklıydı(babamın apartman boyunda yaptıracağı trabzonspor bayrağının ölçülerini hesap ederdim) mıh gibi aklıma çakılı maç!

aradan tam 12 sene geçti! midemin bulanmasına ve başımın dönmesine sebep sen değilsin eyy kaçıncını içtiğimi bilemediğim efes!
bide üstüne şu mektup;

Birini daha soracağım sana Kazım;

1996 yılında 12 yaşındayken şampiyonluğu kaçırdığımız için kendini incir ağacına asan Göreleli delikanlı şehidimiz Mehmet Dalmanı gördün mü. Mutlaka cennette karşılaşmışsındır. Ne yapıyor Memedim? iyi mi? Büyümüş mü Kazım? O Trabzon şivesi ile yanına gelip sana o soruyu sordu mu? Ona acı haberi verdin mi Kazım?

Memedim 22 yıl oldu ve Trabzonspor hala şampiyon olamadı dedin mi ona? Söylemeseydin keşke. Dayanamaz Memedin yüreği. Bir kez daha yıkılmasın o küçük dünyası.

Sarıldın mı ona sıkıca? Daha çok küçük o Kazım.. Sıkı sarıl ona.Hiç bırakma. Kimsesi yok orda Memedin. Onu ilk kez Trabzonspor maçına getiren babasını çok özlemiştir şimdi. Babalar gününde sarıldın mı ona? Sana hediye almak isterdi ama parası yoktur ki orada Memedin. Olsaydı eğer bil ki son kuruşuna kadar paraya kıyıp sana bir kaşkol alırdı. En güzel bordo-mavi duyguyla örülmüş.

Orada da havalar Karadeniz dağlarındaki gibi soğuk mudur mu acaba? Havalar soğuyunca sıkı sarıl ona Kazım. Senin yanında götürdüğün bordo-mavi çubuklu formayı ona ver. Daha çok küçük o. üşümesin Memedim. Sen de bilirsin o forma sıcak tutar adamı. Çoooook sıcak

Koynunda uyut onu. Hopaya giderken Zigana dağlarına bakan gözlerinle bak ona. Trabzonspor diye bağıran dudaklarınla öp onu. Söyle ona: Memedim, 22 yıl oldu şampiyon olamadık. ama şampiyonluk için uşaklar hala uğraşıyor.

Bir de Kazım

Trabzon maçını izleyenler arasında Trabzon 100-0 yenilse bile televizyona en yakın oturan, en çok çay içen, en çok bağıran ve lakabı Kama Yılmaz olan birini görürsen bil ki o da benim babamdır. Senin gibi onu da kanser aldı bizden. Bir bayram sabahı Memedi de yanına alıp benim için babama bir kez sarılır mısın ve söyler misin ona: Yılmaz Amca oğlun evlendi. 20 gün önce de kızı oldu.ve kızına senin doğduğun köyün adı Alona yı vermişler. Babası Alonanın kulağına ezan okuduktan sonra Şampiyon Trabzon diye seslenmiş.demeyi de unutma emi....

Memede sıkı sarıl. O daha çok küçüktür. Söz. Şampiyonluk kupasını alınca bir senin bir de Memedin mezarına getireceğiz. Değil 22 yıl, bin yıl beklesek dahi.....

(bkz: #2005245)