bugün

entry'ler (288)

uzaklık

Geçmişin şimdiyle, şimdinin gelecekle, geleceğin ise hiçlikle arasında bulunan gölgenin adıdır uzaklık. Kaybolmakla bulunmak arasındaki beklentidir. Unutma ve hatırlama yolculuğunda, düşüncelere dalmış insanın adıdır uzaklık.

n harfiyle başlayan hayvan isimleri

(bkz: nandu)
(bkz: narval)

samet kölemen

trabzonlu kemençeci. aynı anda kemençe çalıp türkü söylemesinin yanında bir de horon oynayarak acayip şeyler yapmaktadır.

zeytinburnu

istanbul'daki tüm toplu taşıma araçlarının geçtiği ilçe. şöyle ki; minibüs, otobüs, tramvay, tren, metrobüs ve metro bir şekilde semtlerinin bir köşesinden geçer. bu yönü ile çok ilginçtir.

picoğlu osman

giresun karşılaması'nı en güzel çalan kişilerden biridir.

2013 odtü mezuniyet töreni

felsefe bölümünün bu sene 'aynı tomada iki kere yıkanılmaz' pankartı ile katıldığı mezuniyet töreni. boş pankart sonunda dolmuştur, güzeldir. *

şu da fotosu: https://www.facebook.com/...90&type=3&theater

akyaka

plajı sığ ve kumludur. 'açılırsın su belini geçmez' ifadesinin hayat bulduğu yerdir akyaka. kiralık evleri muğla merkeze göre çok daha uygun bir yerdir. emlakçıdan değil de ev sahibinden bulmaya çalışın eğer ki buraya yerleşme düşünceniz varsa. haziranın sonuna geldiğimiz şu günlerde hava sıcaklığı 37 falan. plaj hafta sonu çok kalabalık oluyor. o yüzden hafta içi daha uygundur gelmek için. ya da yukarı taraflarda bungalovlara doğru küçük küçük denize girme yerleri vardır, gizli saklı. oraları değerlendirebilirsiniz. ayrıca maden iskele denilen bir yer vardır, pazarın önünden akbük yoluna doğru gittiğiniz de karşınıza çıkan. oranın denizi de güzeldir. şezlong biraz pahalıdır dışarıdan gelen için ama az kişi olmasından mütevellit değerlendirilebilir. maden iskele'den devam edip çınar plajına geçebilirsiniz. denize girmedim orda ama ne zaman görsem hep kalabalıktı. öyle aklıma gelenleri yazdım. sorusu olan beri gelsin.*

milletin hepten kafayı yemesi

son günlerde sıkça rastlanabilecek durum. herkes kafayı yemiş vaziyette. kimsenin kimseyi dinlediği yok, kimse ne dediğinin farkında olma arzusu taşımıyor.

fiat uno

latin amerika ülkelerinde satışı devam etmekte olan araba. http://www.fiatamericalat...om/veiculos/world/uno.jsp

the hobbit an unexpected journey

direkt spoiler giriyorum:

--spoiler--

kitabı sanırım 10dan fazla okudum, filmi de henüz iki kere seyrettim. şu eksik bu fazla demeye gerek görmüyorum. zaten herkes bunlardan bahsediyor. lotr serisi ve bu filmde gördük ki peter jackson bir filme nasıl başlanması gerektiğini çok iyi biliyor. o erebor sahnesi neydi öyle! bu kadar harika bir yerden konuya giremezdi sanırım. tek kelimeyle mükemmeldi. yine peter saolsun 3 filme çıkarttığını söylediğinde kartalların gelişiyle ilk filmin biteceği belli oluyordu. şimdi buraya kadar bir sıkıntı yok. ama benim tüm merak ettiğim şeyler buradan sonra başlıyor. ulan ikinci film nasıl başlayacak? düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. geriye dönüp iki kule ve kralın dönüşüne baktığımızda, gandalf-balrog dövüşü ve smeagol'un hayatı ile başlandı bu filmler. peki hobbit part 2 nasıl başlar? bilemiyorum! ha bu arada da yüzük kardeşliği ile de hobbit part 1'in bazı benzer sahneler içerdiğini de gözden kaçırmamak gerek. bu bağlamda ikinci film ile iki kule arasında bir benzerlik olamaz mı diye de soramadan edemiyorum.

ayrı bir anekdot olarak da fragmanda yer alan bazı sahnelerin olmadığını gördük filmde. misal bilbo narsil'in parçalarının yanından geçiyordu ve gandalf gol dulgur'da birisiyle dövüşüyordu. bu sahneler extended versiyonda mı diğer filmlerde mi bekleyip görücez. onun dışında aklıma takılan iki soru daha var: birincisi, galadriel gandalf'a yardıma ihtiyacın olduğunda yanındayım bilesin, dedi. şimdi bu ne demek? beş ordular savaşında galadriel'i atına binmiş görürsem vallaha kalpten giderim oracıkta. ya da lotr'da olduğu gibi frodo'ya yardım ettiği tarzda bir yardım mı? ikinci ise şu, peter abimiz babasının hayrına ak divanı ya da necromancer'ı dahil etmedi ya filme. sauron bir şekilde bağlanacak hikayeye ama nasıl? sonuçta hobbit'in konusu belli. yine maalesef bekleyip görücez demekten başka bir şey bulamıyorum söyleyecek. tahmini olan beri gelsin.

--spoiler--

the hobbit an unexpected journey

bildiğin beşinci günün şafağında vizyona girecek lan film. tam o kadar kaldı. ne güzel ama demi.*

cemal berber

askaros deresi'nde çok güzel çalar kemeçeyi. insanın içine işler.

palamutbükü

burada denize girdikten sonra ister istemez diğer bütün yerlerin denizini ayrı tutuyorsunuz, palamutbükü ve diğerleri olarak. temizliği, berraklığı, derinliği... hele ki karadenizliyseniz ve çocukluğunuz marmara denizinde geçmişse burayı cennet diye nitelendirmemek için bir mazeretiniz olamaz. tabi şu da bir gerçek; herkes gittiği yeri beğenir ve över. çok fazla tatil yeri var ve hepsi birbirinden güzeldir illa ki. ama gerçekten buranın havası tadı bambaşka. çok güzel bir manzara, harika bir deniz ve çok pahalı olmayan konaklama imkanları. zaten pansiyon sahipleriyle öyle bir muhabbet kuruyorsunuz ki bir sonraki sene daha ucuza kalmayı garantiliyorsunuz. palamutbükü'nde benim en çok sevdiğim olay ise bir bar ya da disko tarzı şeylerin olmaması. bu gerçekten muazzam bir şey. barları ya da bara gitmeyi çok severim ama burada eksikliklerini hiç hissetmedim. çünkü istediğin yerden içkini alıp istediğin yerde içebilme imkanın var. hele ki güneş battıktan sonra çıkarsın kayaların tepesine, alttan deniz yavaşça vurur kıyıya doğru, önünde yıldızlar, yanında sevdiğin insanlar veya yalnızlığın... tatil böyle bir şey değilse nedir bilemiyorum.

yedinci gün

karakter ve tip sayısının daha az ve olayın nispeten çok karışık olmaması rağmen mizah duygusunun hat safhada olduğu bir kitap. amat, suskunlar, puslu kıtalar atlası ya da kitabül hiyel'deki gibi yaratılan bir dünyanın içine doğrudan çekmiyor sizi. yer yer sayfaları bulan tasvirleri okurken yorulmamak elde değil. hele bir de bilinmeyen kelimelerin arttığı yerde insan 'noluyoruz ya!' demekten alıkoyamıyor kendini. kitaba tam vakıf olabilmek için değil sadece eski türkçe, aynı zamanda birazcık almanca, fransızca ve latince de bilmek gerekiyor. benim için diğer ihsan oktay anar kitaplarından ayrılan en önemli özelliği kitabül hiyel'den sonra en çok güldüğüm kitabın bu olması. çok ince yerleştirilmiş espriler var. tavsiyem açık alanda okumamanız yönünde. *

potpori

karmate şarkısı olanın sözleri aşağıdadır. yeşili kamiyoni ile başlayan kıta başka bir türkü imiş ama bu şarkının içine çok güzel dahil edilmiş bence. dinlemek isteyenler için: http://www.youtube.com/watch?v=pqOdb0qimvY

moxti do dugunişa
duğuntepe domskvani
dula domoçiliko
ma ti yegenı skani

muçe moçodinare
derdi meraği skani
verane kodoskidu
baba oxori skani

zate peği mskva iyen
sevdali çoyi skani
juritis komişkuran
muya on guri skani

yeşili kamiyoni moxti mendemiyoni
ma duyla va maxenen xanumi gomiyoni
atinaşi minare bozo si eüçopare
nanasüani va momçu babasüani ôilare
hayde e bozomota avla kocedu tuta
giyona oxorişa egonkta do cegonkta

ata barı

karmate'den dinlemesine doyum olmayan şarkı.

live365

alabildiğine müzik külliyatı içeren online radyo hizmetidir. özellikle blues frekanslarını tavsiye ediyorum. http://www.live365.com

12 bar blues

blues dediğimiz şeyin özüdür. şöyle bir şeydir: http://www.youtube.com/watch?v=1SonfPofwxM

yazarların küçükken çok sevdiği çocuk kitapları

biri doğan ile sebze çorbası, diğeri yüz odalı ev.

tutkuların peşinde

bir ece dorsay şarkısı. gitarda da yavuz çetin tabiki: http://www.youtube.com/watch?v=-mhZHIvYjrY