bugün

entry'ler (132)

özgecan ın katiline ne yapılsın

idam edilmemesi gerekendir. idam, onun nezdinde o kadar basit bir cezadır ki. en kolay kurtuluş yoludur şu dünyadan. hadım edilmeli ve bunu yapan elleri kesilmelidir. tam bir faşist düşünce şekli olsa da, öldürülmemeli fakat süründürülmelidir böylesi. hayatı boyunca bu acıyla başbaşa kalacak ve ömür boyu toplum tarafından ayıplanacaktır.

ki avrupa'da böyle bir şey mümkündür. bu tecavüz olaylarına karşın isveç, norveç, ingiltere v.b gelişmiş ülkelerdeki haberleri paylaşan insanlar bilmiyorlar ki, orada verilen ceza yöntemleri buradakinden çok daha ağır. maalesef ki türkiye'de, 10-15 yıl hapis yatıp çıkmak yetiyor. ki af gelirse, bu oran 5 yıla kadar bile düşebilmekte. ve türkiye'de tecavüz edilen kurbana bile suç atılabilmektedir. "mini etek giymeseymiş!" "bağırsaymış!" "kendini korusaymış." gibi. ne acıdır ki...

uzun zamandır entry girmemiş yazar

benim de içlerinde bulunduğum durumdur. eskiden hem itü'de, hem de uludağ'da yazan ben ayda yılda bir sözlüğe yazmak için girer oldum. onun dışında sadece okumakla yetiniyorum. nedendir bilinmez, fakat sözlüğe nadir girilse de, dolu yazmak bütün bu açığı kapatmaya yeterdir.

en yakın arkadaşla sevgili olmak

eğer birbirinize aşıksanız, dünyanın en güzel hadiselerindendir. birbirinizi o kadar iyi tanırsınız ki, hiç kavga etmezsiniz. bütün zevklerinizi, birbirinizin hoşlanmadığı davranışları v.s. bilirsiniz. zamanında birbirinize o kadar çok destek olmuşsunuzdur ki, o kadar çok anınız vardır ki, konuşacak çok konu vardır aslında söylenilenlerin aksine. sevgili olduktan sonra bile, en yakın arkadaşınız olma statüsünü sürdürür. ve evet, her insan en yakın arkadaşına aşık olabilir, zamanında aksi olsa bile her an her şey olabilir. fakat ne kadar zaman geçerse geçsin birbirinize sorduğunuz soru şudur (zannedersem 1 yıl olmadan bu sorular hep sorulacaktır) :

- biz şimdi sevgili mi olduk?
+ cidden. sevgili miyiz biz?
- WTF?! galiba!

hala inanamazsınız. ama birbirinize hissettiğiniz duygular aşksa, mükemmeldir.

en zengin diller

latincedir. bütün dillerin kökenidir latince. hatta latince öğrenebilen birçok hint-avrupa dil ailesine ait bir dili rahatlıkla öğrenebilir. hatta, ispanyolca, portekizce, romence ve italyanca'yı anlayabilir. fransızca'yı anlayamasa da gramatikal sistemleri aynı olmasından ötürü öğrenmekte zorluk yaşamaz. ve çoğu dilde latince sözcük bulunur. tüm dillerin anasıdır desek yanlış olmaz.

pandoranın kutusu

adem ile havva'nın yunan mitolojisindeki versiyonu sayılabilendir. epimetheus, zeus'tan ateş çalıp insanlara dağıtmıştır. buna karşın zeus da onu cezalandırmak için pandora'yı yaratır. oldukça güzel, ama tehlikeli bir kadındır pandora. epimetheus pandora'ya aşık olur tabii ki. akıllı birisi olan kardeşi prometheus, epimetheus'u uyarır. "aptallık etme! pandora kötü ve tehlikeli birisi." der. fakat epimetheus, aşkına yenik düşer ve pandora ile evlenir. zeus, pandora'ya hediye olarak kilden yapılmış bir sandık verir, fakat bu sandık asla açılmamalıdır. pandora, sandığın içinde ne olduğunu merak eder. "çok para?çok sayıda mücevher? altın?"

en sonunda merakına yenilen pandora, sandığı en sonunda açar. içindeki kötülükler dünyaya yayılmaya başlar. pandora sandığı kapattığında iş işten geçmiştir. çünkü umut sandığın içinde kalmıştır. yani kötülüğün insanlara yayılmamasının umudu.

böylece dünyaya kötülük hakim olur, bu sandık pandora'yı da esir alır.

bu mitolojinin yunan olmasına rağmen roma ve daha nice metinlerde karşımıza çıkar.

uzak mesafe ilişkisi

sabır ve emek isteyen ilişki türüdür. bu ilişkiyi yaşamak için gerekenler: uçak bileti, otobüs bileti, tren bileti, internet paketi, sms paketi, konuşma paketi, skype, skype, skype. etrafınızda hep onu ararsınız. bir konser, sinema oldu mu "keşke o da olsaydı, bunu çok beğenirdi." dersiniz. elini tutmak istersiniz. ona sarılmak. o yokken elleriniz sanki hep boş kalır. boş ve soğuktur. ama seviyorsanız, değendir. buluştuğunuz her an içinizi kaplayan mutluluğun eşi benzeri yoktur. buluştuğunuzda, konuşacak konu bulamamaktan çok, "buluşmanıza konuları nasıl sığdıracağım?" diye düşünürsünüz. çeneler kapanmaz bir türlü. fakat veda vaktı geldiği zaman, işte çok zorlayan bir etkendir. birbirinizden ayrılmakta güçlük çekersiniz. gözyaşı dökersiniz karşılıklı. gözyaşı dökersiniz. hüzünlüsünüzdür. içiniz acır. ama buna rağmen mutlusunuzdur da.

acı verir. ama seviyorsanız, güzeldir. seviyorsanız her şey güzeldir.

ilkokul denilince akla gelen ilk şey

(bkz: monmai pastel boyası)

ne hikmetse, şu an aklıma ilk gelen bu. çıkartmaları da vardı bunların. resim çantama bol bol yapıştırırdım. hey gidi günler.

çok da güzel kokarlardı bu pastel boyalar.

vatandaşı olmasan aslında eğlenceli ülke

kesinlikle türkiye'dir. öyle bir ülkedir ki türkiye, vatandaşı değilsen daha fazla ayrıcalığa sahipsin. özel burs olanakları mı dersin, geride kalmış bir ülkenin vatandaşısın diye seni ingilizce öğretmeni diye kapmaya çalışan şirketler mi dersin (sırf yabancısın diye), vakıf üniversitelerinde bedavaya okuma hakkı mı dersin. sırf yabancı diye ayrıcalık tanıyan türkiye'den başka bir ülke olamaz zannediyorum. onun dışında, eğer vatandaşı değilsen, türkiye güzel ülke, eğlenceli ülke.

hırsızlığın prim yaptığı ülkeler

gelişmemiş olan ülkelerin hepsidir. gelişmemiş ülkelerin hepsinde işsizlik oranı fazladır. orta kesin azdır. ya aşırı zengin vardır, ya da aşırı fakir. haliyle hırsızlık oranı da buna orantılı olarak artmaktadır.

latince nasıl öğrenilir

oldukça emek isteyen bir dildir. çünkü çok çekimlidir, çeşitli isim ile fiil gruplarına ayrılır ve her isimle fiil grubunun ayrı çekimleri mevcuttur. ezberlenmesi de bir hayli zordur haliyle, konuşulmaması da bu zorluğa zorluk eklemektedir. yapılması gereken şey bu dersi günü gününe tekrar etmektir. mümkünse yazarak. fakat bu dil çoğu dilin kökeni olduğu için, ispanyolca, portekizce, romence ve italyanca öğrenmek hiç zor olmayacaktır. ve bu dili öğrenirken sevmek de önemli bir husus. ki severseniz, ne kadar zor olursa olsun keyif aldığınızı göreceksiniz, çünkü oldukça zevkli ve gizemli bir dil.

ayriyetten ilgi duyuyorsanız bölümünü bile okuyabilirsiniz. çünkü her ne kadar konuşulmasa da, çoğu dilin kökenidir latince ve çoğu kültüre ve ev sahipliği yapan bir uygarlığa sahiptir: roma uygarlığı.

sözlük yazarlarını anlatan tek cümle

quo fata ferunt.

gecenin şarkısı

coldplay - talk.

bu tarz benim yarışmasının amacı

türk halkı her zaman kavgaları sevmiştir, "kavga çıksın biz de izleyelim". ki buna dışarıda bir kavga oldu mu, kavga eden kişileri ayıran birkaç kişi dışında etraftakilerin kavgayı film izlermişçesine, keyifle ve merakla izlemesi buna örnek verilebilir. türk halkı adrenalini, yeni bir olayı ve kavgayı her zaman sevmiştir. meraklıdır da. bundan ötürü, bu tarz benimdeki kezban kavgalarını türk halkının benimsemesi ve reyting rekorları kırması kaçınılmaz bir durumdur. bunların bir kurmaca olduğunu bilseler bile izlerler, "bakalım bu bölümde ne kavga olacak?" düşüncesiyle. amerika'da ellen show programı izlenme rekorları kırarken, gayet de eğlenceli ve keyifli bir programken, türkiye'de en çok izlenen show programının bu tarz benim olması üzücü elbette.

türkiye nin şu ana kadarki en yakışıklı başbakanı

ahmet davutoğlu elbette ki. entelektüel gösteren gözlüğü, 60'lı yılları andıran bıyığı, clubber saçı, boy post deseniz mankenlere taş çıkarır. tam bir masal prensi.

sözlük yazarlarının şu an okuduğu kitaplar

Edith Hamilton - mitologia.

türkiyedeki okullar vs yabancı okullar

dağlar kadar fark olan kıyaslamadır. aslında yabancı okul çok geniş bir içeriği kapsar. iran'daki bir okul da olabilir bu, danimarka'daki bir okulda. fakat avrupa ve amerika birleşik devletleri ile türkiye'yi kıyaslamak gerekirse, türkiye'nin oldukça zayıf kalacağı kıyaslamadır. avrupa ve abd'deki eğitim sistemi, öğrencinin ne istediğine yöneliktir. orada öğrenci, küçük yaştan itibaren gelecekte ne istediğini, öğretmenlerinin ve danışmanlarının da desteğiyle saptar. en az 2 yabancı dil bilirler, bunu da ezberlemeden, oldukça keyifli yollarla öğretirler. ödev sistemi yoktur, öğrencileri bu bayağı yöntemlerle sıkmazlar, okuldaki aldıkları kaliteli eğitim yeterlidir çünkü. öğrenci ise, ne istediğini bilerek -aşırı sorunlu değilse elbette- mezun olur, üniversitede de ona göre tercih yapar. üniversite demişken, saçma sapan sınav sistemleri yoktur üniversiteye giriş sistemlerinde. ortalamanı ve gerçekten ne istediğine, neyi başarabileceğini baz alarak öğrenci seçip yerleştirirler. bunun için tabii ki yeterli bir ortalama, bir motivasyon mektubu ve söz konusu olan bölüm ile ilgili bilgi birikimi, belki çalışma istenir. sanata da önem verilir bu eğitim-öğretim hayatlarında.

türkiye'de ise bunun tam tersidir. öğrencinin ne istediğine önem verilmez, öğretmenler sanki okula zorla eğitim vermeye gelmiştir! danışmanlar mı? türkiye'deki okullarda böyle bir olay yoktur. rehber öğretmenleri vardır, onlar da sadece soruna karşı kafalarını sallamakla yetinirler. kriz yönetimi açısından hiçbir bilgiye sahip değillerdir. 7-8 saatlik ders saati yetmiyormuş gibi, bir ton ödev dayarlar, öğrenci böylece sıkılır, fakat ne hikmetse öğrenci 12 senede 2 yabancı dili bırakın, ingilizce'yi bile öğrenemez. sınav sistemleri tamamen ezbere dayalıdır, ezberlemezsen kalırsın mantalitesi mevcuttur. başka bir öğretme sistemi mizaçlarında yoktur çünkü. öğrenci, ne istediğini bilemeden mezun olur, saçma sapan bir üniversite sınavına hazırlanır, bu da tamamiyle ezbere dayalıdır, "kader nereye götürürse"mantığını yürüterek herhangi bir eğitim programına yerleşir. eğer gerçekten bir hedefi varsa, hayvan gibi çalışması gerekmektedir ki, mühendis, tıp ya da hukuk okuyup zengin olabilesin. çünkü türkiyede sadece bu 3 bölümü okursan garanti iş bulabilirsin. sanata hiçbir şekilde önem verilmez. sanat ile ilgilenirsen işsiz kalırsın çünkü.

en huzurlu olunan an

sevilen ve sizi de sevdiğinizi bildiğiniz kişiye sarılmak. bu belki anne olabilir, belki de baba, belki eşiniz, sevgiliniz, dostunuz, kardeşiniz, kuzeniniz, işten ya da okuldan çok sevdiğiniz bir arkadaşınız. sırtınızdaki bütün yüklerin indiğini hissedersiniz.

iphone 4s

ios 8 güncellemesi ile bitmiş telefondur. ios 7'yi kullanmayı devam etseniz bile, ki ben kullanıyorum, verimli bir performans alamazsınız bu cihaz ile.

nefret edilen cümleler

"aynen"

aslında hem en nefret edilesi hem de en sevilesi bir kelime olabilir. birisini hiç dinlemeden her dediğine binlerce kez aynen diyebilirsiniz. bu hem (muhtemelen) dinlenmediğinizi gösterir, hem de birisini dinlemek istemediğiniz zaman -özellikle karşınızdaki insan sizi güzin ablası zannediyorsa- kurtarıcınız olur.

kitap okuyan insan

kitap okuyan insan; düşünce işçisidir, düşünür, düşünür ve düşünür. olaylara tek taraflı bakmayı tercih etmez, olayları tartar. kendisiyle konuşmayı sever. araştırmak onun için kültürel bir doyumdur adeta, empati yapar.

kitabı sever, çünkü dış dünyadaki tekdüzelikten, samimiyetsizlikten sıkılmıştır. kitap onu bambaşka dünyalara götürür, belki gerçeklik istiyordur okuyucu, belki de ütobik dünyalara ışınlanmak. bilinmez, ama istediği dünyalara götürecek enerjiyi sadece kitaplarda bulabilir insan. yalnızlık... insan yalnızsa, insanın dostu sadece kitap olur, duygularına tercüman olup, sessiz olmasına karşın her anında yanında olup ona arkadaşlık eder.

fakat şöyle bir gerçeği de idrak etmeyi öğrenmek lazım. "her" kitap okuyan kültürlü değildir. yukarıda bahsettiklerim de "her" kitabı okuyan kişi için geçerli değildir. ne ile ilgili kitaplar okuduğu da önemlidir kanımca. bu bağlamda söylemeliyim ki en basitinden bir pucca romanı okuyanla mısır mitolojisini okuyanın kültürel birikimleri yan yana getirilemez bile.