bugün
- chatcpt yle sohbet etmek11
- birlikte iyi giden şeyler9
- anın görüntüsü15
- eski ulu prensesi8
- 20 nisan 2025 fenerbahçe kayserispor maçı36
- sözlük yazarlarının suçları10
- küresel ıkınma30
- saç beyazlaması11
- sözlük yazarlarının vajinal doğuma bakışı37
- recep tayyip erdoğan14
- arkadaşlar gelin bamya yiyelim15
- geri dönüşü olmayan şeyler24
- aferin ilacı kaç saatte bir içilir15
- evli kadını hamile bırakmak10
- sonuna kadar umudunu yitirmeyen insan14
- kıymalı makarna soğanlı mı olur soğansız mı16
- kıbrıs ı verip kurtulalım diyen kemalistler8
- kuzey kıbrıs taki hainler22
- sürekli türkçülerin soyunu araştıran kürtçü11
- ekonomi kısa süre içinde düzelecek14
- ülkemde mini etekli kadın görmek istemiyorum21
- rasim ozan kütahyalının serbest bırakılması19
- sana karşı dürüst olacağım8
- sadece sakso çektirmek milli olmaktan sayılır mı11
- özelde görüşülen yazar sayısı12
- ali rıza efendi atatürk ün babası değildir24
- mehmet öz12
- bir yazarın evinde misafir olmak istiyorum8
- 18 nisan 2025 galatasaray bodrumspor maçı13
- yazarların canlı gördüğü ünlü kişiler14
- sözlükten bıkmak8
- sevgiliyle banyoda şakalaşmak10
- banka 250 bin tl'yi şak diye verir mi8
- yeni flört döneminde nasıl olunmalı15
- kitap okuyanların boş beleş tipler olması9
- akp den önce eğonomi çeh eyiydi yğenim11
- arkadaşlar sizce bu pantolon nasıl25
- özgür özel8
- sözlük yazarları öpüşüp barışıyor etkinliği13
- denize bir akpli bir chpli bir mhpli düşse32
- kocanızın evde mangal yapmasına izin verir misiniz8
- kanal istanbul11
- kaldırımda yavaş yürüyen gavat16
- heykel sever8
- laz kit filmine giden 75 kişi9
- karınızdan dayak yer misiniz9
- 3 farklı erkekle duş alan kadın8
- dindar geçinip zina yapan erkek9


entry'ler (174)
özgün adıyla retfaerdighedens ryttere, 2020 Danimarka yapımı, Anders Thomas Jensen filmi. Yönetmenin uzun aradan sonra yaptığı başarılı bir kara komedi daha. başrollerinde kemik kadrodan mads mikkelsen ve nikolaj lie kaas yer alıyor. film dram ağırlıklı bir senaryoya sahip olmasına rağmen jensen'in özgün kara komedi tarzı sayesinde absürt sahneler istemsizce güldürüyor. filmin odağı haline gelmeden akıp giden karakter tahlilleri çok başarılı. ayrıca o kadar yoğun bir senaryoya sahip ki tüm bu detayları nasıl işlemişler diye düşünmeden edemiyor insan.
Doğum günüymüş bugün. iyi ki doğmuş.
Yenidoğan şiiri dönem dönem okuma ihtiyacı hissettirir bana. Anısına buraya da bırakayım.
1.
Mektupsuz koma beni.
Bir daha, bir daha yaz adını mektubun sonuna.
Bana güler yüzünü gönder.
Yenidoğan’ı anlat.
2.
Günün hangi saatte battığını görememiştik,
tepelerin arasındaydık çünkü,
sen evlere bakıyordun,
yüzündeki o çocuksu cesareti inceliyordum ben.
Evler dağları sırtlanmıştı
korumak için kendilerini çaresizlikten,
ocaklar yeryüzünün çamurunu yakıyordu.
Klarnetçiler, matbaa işçileri, bakkal karıları dolaşıyordu
günün battığı saatten sonra sokaklarda.
3.
Saçlarının her teli bir dinamit fitilidir
yokuşları çıkıp yorgunluğa bıraktığın an gövdeni.
4.
Mektupsuz koma beni,
denizi deniz yapan sensin,
ormanı orman yapan sensin,
sensin tezgâhta kan dokuyan,
gözlerinde serçeler yanan,
bir aşktan bir dünya kuran sensin.
Samanyoluna karışır gün ortasında attığın çığlık,
hafta sonlarında yaktığın ağıt,
tabutların ardında yürüdüğün yol,
koparıp yüzüne attığın başak.
Mektupsuz koma beni,
yılların sana öğrettiğini sen bana öğret,
parmaklarının gölgesini gönder.
5.
Sevgilim, sevgili dostum,
yaşamayı pekiştiren bir çelik çivi olacak
Yenidoğan’ın acısındaki maya.
Sen o mayadaki umudu gördün.
Yaslar donanmış babaların pencere önlerinde
çocuklarına saksı sulattıklarını gördün.
Damarlarını fabrikalarda bırakan kızların
nişanlılarında yeni bir yürek bulduklarını gördün.
Nasırların yanıbaşında tarlalar gördün.
Kopan derilerin altında gökyüzü gördün.
Gördün her şeyi,
topladın her şeyi,
acına renk katıldı çeyiz sandığında.
Gülüne dipdiri bir sap takıldı.
6.
Mektupsuz koma beni.
Aşkını uzun uzun anlat, utanma anlatmaktan,
senin elin benim elimi tutsun,
birlikte sıçratsın ayaklarımız
Yenidoğan’ın çamurunu,
aynı duvar halısına işlensin ceylanlarımız.
Dostum benim, yokuşlu yolum, düzgün ovam,
günün hangi saatte battığını görememiştik seninle,
tepelerin arasındaydık çünkü,
üstümüze keder çiseliyordu çünkü,
saçak altlarına sığınıyordu çocuklar,
her evin eşiğinde sessizlik vardı.
O sessizliğin marşını öğret bana,
gizli bir pınar gibi toprak altında akan
ama bütün kıtaları dolaşan marşı.
Yenidoğan şiiri dönem dönem okuma ihtiyacı hissettirir bana. Anısına buraya da bırakayım.
1.
Mektupsuz koma beni.
Bir daha, bir daha yaz adını mektubun sonuna.
Bana güler yüzünü gönder.
Yenidoğan’ı anlat.
2.
Günün hangi saatte battığını görememiştik,
tepelerin arasındaydık çünkü,
sen evlere bakıyordun,
yüzündeki o çocuksu cesareti inceliyordum ben.
Evler dağları sırtlanmıştı
korumak için kendilerini çaresizlikten,
ocaklar yeryüzünün çamurunu yakıyordu.
Klarnetçiler, matbaa işçileri, bakkal karıları dolaşıyordu
günün battığı saatten sonra sokaklarda.
3.
Saçlarının her teli bir dinamit fitilidir
yokuşları çıkıp yorgunluğa bıraktığın an gövdeni.
4.
Mektupsuz koma beni,
denizi deniz yapan sensin,
ormanı orman yapan sensin,
sensin tezgâhta kan dokuyan,
gözlerinde serçeler yanan,
bir aşktan bir dünya kuran sensin.
Samanyoluna karışır gün ortasında attığın çığlık,
hafta sonlarında yaktığın ağıt,
tabutların ardında yürüdüğün yol,
koparıp yüzüne attığın başak.
Mektupsuz koma beni,
yılların sana öğrettiğini sen bana öğret,
parmaklarının gölgesini gönder.
5.
Sevgilim, sevgili dostum,
yaşamayı pekiştiren bir çelik çivi olacak
Yenidoğan’ın acısındaki maya.
Sen o mayadaki umudu gördün.
Yaslar donanmış babaların pencere önlerinde
çocuklarına saksı sulattıklarını gördün.
Damarlarını fabrikalarda bırakan kızların
nişanlılarında yeni bir yürek bulduklarını gördün.
Nasırların yanıbaşında tarlalar gördün.
Kopan derilerin altında gökyüzü gördün.
Gördün her şeyi,
topladın her şeyi,
acına renk katıldı çeyiz sandığında.
Gülüne dipdiri bir sap takıldı.
6.
Mektupsuz koma beni.
Aşkını uzun uzun anlat, utanma anlatmaktan,
senin elin benim elimi tutsun,
birlikte sıçratsın ayaklarımız
Yenidoğan’ın çamurunu,
aynı duvar halısına işlensin ceylanlarımız.
Dostum benim, yokuşlu yolum, düzgün ovam,
günün hangi saatte battığını görememiştik seninle,
tepelerin arasındaydık çünkü,
üstümüze keder çiseliyordu çünkü,
saçak altlarına sığınıyordu çocuklar,
her evin eşiğinde sessizlik vardı.
O sessizliğin marşını öğret bana,
gizli bir pınar gibi toprak altında akan
ama bütün kıtaları dolaşan marşı.
görsel
Şu sahneyi tablo gibi göstere göstere çekmişler. Bayıldım.
Tam bir Fransız işi; kıpır kıpır aynı zamanda hüzünlü, finaliyle insanı kedere boğan bir film.
Şu sahneyi tablo gibi göstere göstere çekmişler. Bayıldım.
Tam bir Fransız işi; kıpır kıpır aynı zamanda hüzünlü, finaliyle insanı kedere boğan bir film.
görsel
Maçka'nın Sakin zamanları.
Maçka'nın Sakin zamanları.
Beyoğlu'nun Hasköy semtinde, haliç kenarında bulunan, çöldeki vaha gibi bir mekan. Hasbahçeye girer girmez, dışarıdan soyutlayıp insanın içini huzur ile dolduran bi atmosfere sahip. Bahçesindeki havuzun etrafı tam yaz meşki yapılacak yer.
Oldukça küçük olan köşk, tavan işlemeleri, bol bol güneş ışığı alması için tasarlanmış çok sayıdaki pencereleriyle eşsiz bir mimari örneği. Fotoğraf çekilmek için bahçede yatıp yuvarlanarak şekilden şekile giren instagirller yüzünden bitki popülasyonu zarar görmez umarım:)
görsel
görsel
görsel
Not: Kasrı ne kadar çok sevdiysem Hasköy semtinden o kadar nefret ettim. istanbulda hasköyden katbekat çirkin semtler gördüm ama buraya inanılmaz bi antipati duydum birkaç sebepten dolayı. Bundan sonra kasra gidecek olursam, mahalle içerisinde iki adımdan fazla atmam. Gidecek olanlara da tavsiyem bu yöndedir.
Oldukça küçük olan köşk, tavan işlemeleri, bol bol güneş ışığı alması için tasarlanmış çok sayıdaki pencereleriyle eşsiz bir mimari örneği. Fotoğraf çekilmek için bahçede yatıp yuvarlanarak şekilden şekile giren instagirller yüzünden bitki popülasyonu zarar görmez umarım:)
görsel
görsel
görsel
Not: Kasrı ne kadar çok sevdiysem Hasköy semtinden o kadar nefret ettim. istanbulda hasköyden katbekat çirkin semtler gördüm ama buraya inanılmaz bi antipati duydum birkaç sebepten dolayı. Bundan sonra kasra gidecek olursam, mahalle içerisinde iki adımdan fazla atmam. Gidecek olanlara da tavsiyem bu yöndedir.
Sabah sabah Amerikan eyaletlerini araştırırken; özel statülü bir bölge olduğu için hiçbir eyalete bağlı olmadığını, doğrudan federal devlete bağlı bir şehir olduğunu öğrendim. Aydınlanmış hissettim resmen.
sert, haşin, gaddar fakat bilakis çok kibarim. iyi dans ederim. ısrar ederim. o kadar!
Beyoğlu apartmanları... Teras katlarında hayat hâlâ güzel
görsel
görsel
1858-1937 yılları arasında yaşamış italyan ressam. italya'daki aile hayatını tasvir eden romantik iç mekan resimleriyle tanınıyor. Eserlerindeki sımsıcak ve neşeli atmosfer, insanın içine ışık saçıyor. En mutlu pazarlar giovanni ile başlar diyerek birkaç eserini şuraya bırakıyorum:)
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
latince bir kavram olup, bir çok temel hukuki kavram gibi Roma hukukundan günümüze kadar gelmiştir. Borcun vadesinde ödenmemesi halinde, Rehin sahibi alacaklının rehinli eşyayı doğrudan mülkiyetine geçirmesini konu alan sözleşmelere Lex commissoria anlaşmalar deniyor.
Hukukumuzda Lex commissoria yasağı bulunmakta olup Türk Medeni kanunu'nun 873 ve 949. Maddelerinde; alcakliya rehin olarak verilen taşınır ve taşınmaz eşyanın, borç ödenmediği taktirde alacaklının mülkiyetine geçmesini düzenleyen sözleşmelerin geçersiz olduğu ifade edilmektedir.
Ülkemizde bankalar kredi kullandirirken genellikle ipotek tesis işlemi yapmaktadir. Söz konusu yasağın olmadığı bir hukuk sisteminde, borç ödenmediği taktirde ipotek sahibi alacakli, borç tutarindan çok yüksek değerde olsa dahi, rehinli taşınmazı doğrudan kendi mülkiyetine geçirebilecek ve borçlu tarafın mağduriyetine neden olabilecekti.
mevcut yasağın sonucu olarak, rehin sahibi alacaklı, rehinli taşınmazı ancak icra yoluyla sattırarak borç tutarının kendisine odenmesini talep edebilmekte, satistan artan tutar ise taşınmaz sahibi borçluya iade edilmektedir. Bu husustan da, Lex commissoria yasağının ne kadar önemli bir hukuki işlevi olduğu açıkça anlaşılıyor.
Hukukumuzda Lex commissoria yasağı bulunmakta olup Türk Medeni kanunu'nun 873 ve 949. Maddelerinde; alcakliya rehin olarak verilen taşınır ve taşınmaz eşyanın, borç ödenmediği taktirde alacaklının mülkiyetine geçmesini düzenleyen sözleşmelerin geçersiz olduğu ifade edilmektedir.
Ülkemizde bankalar kredi kullandirirken genellikle ipotek tesis işlemi yapmaktadir. Söz konusu yasağın olmadığı bir hukuk sisteminde, borç ödenmediği taktirde ipotek sahibi alacakli, borç tutarindan çok yüksek değerde olsa dahi, rehinli taşınmazı doğrudan kendi mülkiyetine geçirebilecek ve borçlu tarafın mağduriyetine neden olabilecekti.
mevcut yasağın sonucu olarak, rehin sahibi alacaklı, rehinli taşınmazı ancak icra yoluyla sattırarak borç tutarının kendisine odenmesini talep edebilmekte, satistan artan tutar ise taşınmaz sahibi borçluya iade edilmektedir. Bu husustan da, Lex commissoria yasağının ne kadar önemli bir hukuki işlevi olduğu açıkça anlaşılıyor.
Nuri bilge ceylan'ın merakla beklenen yeni filmi. Filmin teması, oyuncu kadrosu ve vizyon tarihine dair herhangi bir bilgi yok henüz. 12 Punto TRT Senaryo Günleri kapsamında, Ustaya Saygı TRT Ortak Yapım Ödülü’nün ilki bu yıl kuru otlar üstüne filmi için Nuri Bilge Ceylan’a verilecekmiş.
.
Beni, yarım saat orada insan azmanına dövdürttünüz. Tekmesinden tokatına, dönen tekmesinden uçan sırtına, ensesiyle bile vücudunun her zerresi ile adam beni dövdü. Bir kişi demedi ki Serbestciğim yardıma ihtiyacın var mı?Adam odadaki her şeyi benimle kırdı. Dolabından komodinine, havlularından yastıklarına, beni boğdu boğdu boğdu Duvara attı. Boğdu boğdu, duvara attı. Çığlıklar, yardım çığlıkları Allah’ın belaları! Bir kişi be, bir kişi… Ben bu aileden değil miyim ya? Ben bu aileden değil miyim ya? Bir kişi gelip de napıyorsun sen burada demedi. Neredeyiz biz? Aynı otelde değil miyiz? ilhami abi, sen söyle ben başka bir ilde miyim? He, başka bir yerde mi dayak yedim ben? Uzaklarda mı yedim de geldim? Aynı yerdeyiz be!
Bana paspasla adam öldürttünüz.
Beni, yarım saat orada insan azmanına dövdürttünüz. Tekmesinden tokatına, dönen tekmesinden uçan sırtına, ensesiyle bile vücudunun her zerresi ile adam beni dövdü. Bir kişi demedi ki Serbestciğim yardıma ihtiyacın var mı?Adam odadaki her şeyi benimle kırdı. Dolabından komodinine, havlularından yastıklarına, beni boğdu boğdu boğdu Duvara attı. Boğdu boğdu, duvara attı. Çığlıklar, yardım çığlıkları Allah’ın belaları! Bir kişi be, bir kişi… Ben bu aileden değil miyim ya? Ben bu aileden değil miyim ya? Bir kişi gelip de napıyorsun sen burada demedi. Neredeyiz biz? Aynı otelde değil miyiz? ilhami abi, sen söyle ben başka bir ilde miyim? He, başka bir yerde mi dayak yedim ben? Uzaklarda mı yedim de geldim? Aynı yerdeyiz be!
Bana paspasla adam öldürttünüz.
Geçtiğimiz yaz, akyaka'da, başlangıç derslerini alarak ufaktan kayma aşamasına geçtiğim ekstrem su sporu. Uzaktan yoğun güç gerektiren bi aktivite olarak görülse de, işin içine girince teknik becerinin daha ön planda olduğu anlaşılıyor. Şu sıra yine aklıma düştü, videolarını izleyerek Ilık yaz rüzgarlarını iple çekiyorum. Uçurtmanın çıkardığı o ses... Anlayamazsınız:)
Hukuk tanımaz bir şovenist olması.