bugün

sevdiği entry'ler

yaşam

hiçbir yere varmıyor bu.

uyuyorum, uyanıyorum, kahve içiyorum, insanlarla görüşüyorum, susuyorum, kapanıyorum, yola çıkıyorum, kitap okuyorum, birilerini özlüyorum... yetmeyen bir şeyler var, hani aldığın nefesin ağızda acı bir tat bırakması gibi. halbuki su içsek geçecek ama birinin buna ikna etmesini beklemek gibi.

yaşamak, tuhaf bir bekleme hali.

son zamanlardaki en büyük değişikliğim; uyuduğum, uyandığım, yemek yediğim, film izlediğim koltuğumdan kalkıp masada oturmaya başlamak. kahveyi ve alkolü azalttım. uyumak için halen bir şeylere ihtiyaç duyuyor olsam da yorgun debelenişlerin ardından kavuşuyorum karanlığa. aydınlık bir tünelden geçip bir karanlık bir yola girmek gibi bu. bazen irkiliyorum mesela kabuslardan. onlar da karanlığın ortasında tatlı tatlı giderken uzunlarını yakıp üstümüze üstümüze gelen arabalar. sonrası yine karanlık. bazen güzel rüyalar da oluyor. dün mesela, annemi gördüm. balkondayız, karşılıklı ama konuşmuyoruz. sanki konuşsak birimizin canı yanacakmış gibi bir an. kimse üzülmesin diyoruz, susuyoruz. sonrası, yine aydınlık bir tünel.

yaşamak, pencerenin dışındaki o güzel ağaç.

sabahları uyanıyorum, işlerimi hallediyorum. hiçbir işim yoksa önce biraz müzik dinliyorum, kahve içiyorum, zamanı öldürüyorum. evden çıkmayacak olsam da üstümü değiştiriyorum. çünkü meşguliyetlerimi ciddiye almam gerektiğini düşünüyorum. gerçi elle tutulacak şeyler değil ama terketmesinler istiyorum, zira tutunuyorum. bir insan ne kadar uzak olursa, o kadar uzağım bir şeylere. giyiyorum pantolonumu, oturuyorum masama mesaisindeki memur gibi. kimsenin bilmeyeceği çeviriler yapıyorum. insanları tanıyorum, şairleri düşünüyorum. bir şairin yüzünü düşünmenin gereksizliğini düşünüyorum. önce biraz bakıyorum, kimse çevirmemiş. güzel diyorum, benden başkası bilmeyecekmiş gibi. küçük küçük notlar alıyorum. bazen kelimeler, bazen uzunca cümleler. ömrümde ilk kez tükenmez bir kalem tükeniyor elimde. kendimce kelime mizahı yapıyorum, sırıtıyorum ince ince. sonra biri çıkıyor karşıma; anası babası ırgat, kendi çirkin, ucube. öfkeli bir yalnız. şöyle bir cümle çıkıyor ortaya;

iştahım azalıyor,
yüzünü güçlükle tanıyorum.

aynaya bakmak geliyor içimden. kafamı kaldırıyorum, önümde hiçbir yere bakmayan pencerem, akşam olmuş. perdesizliğinden utanıyor mu diyorum, kendimle göz göze geliyorum. yorulmuşum, gözlerim küçülmüş. biraz şarabım olsa güzel olurdu diyorum, en güzelinden, leyla. ama gerek yok. annem kızıyor çok içince. çok içtiğim zamanlarda rüyama bile gelmiyor.

gündüz, uzaklarda bir yerlerde bir ağaç vardı sanki. ince bir esinti olup, yapraklarını okşamak istediğim. şimdi yok. anca çok uzakta, belli belirsiz birkaç ışık.

yaşamak, hep uzaktaki o ışık.

varmaya niyetlenip kendimi yola vuracak gibi olsam da dur diyorum, dur. sen varsan da o ışık başkasının. işte, yine parlıyor. sabah yakın, ışık uzak.

iştahım azalıyor,
gittiğim yerleri bulamıyorum.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Nasıl üstesinden gelinir bilmiyorum koltuğa çöktüm şarkı dinliyorum sadece. Papatya çayı yaptım bir de. Kesin çözer.

insanı duygusuzlaştıran şeyler

Kullandığım ilaçlar misal. Eskisi gibi ağlayamıyorum bile. Hatta ailemi bile özleyemiyorum. Canı yanan biriyle eskisi gibi empati kuramıyorum. Robot gibiyim.
Duygularımı çok özledim.

Bu akşam yalnızca hüzünlenebildim. Dalgınlıkla kendi kahveme de süt tozu koydum. Evlenmeden önce hep fındıklı nescafe içerdim ailemin evinde. Bir an tat hafızam canlandı. Ağlayacaktım neredeyse kayınvalidenin evinde. Nasıl geçti bu 12 sene biri bana açıklasın!

düşün ki o bunu okuyor

Sen en inatçı umutları bile söndürürsün..

görsel

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Birkaç yıl öncesine kadar kendim için çizdiğim yollar vardı. işimi severek yapabileceğim birkaç plan işte. Ama öyle ya hiçbiri olmadı. Hiçbiri olmadı. Mezun olduğumdan beri geçici işlerde çalıştım ve hayat enerjimi, neşemi kaybetmiş gibi hissediyorum. Belki yeterince cabalamadim belki nasip değilmiş, bilmiyorum.
Her güne çabucak bitsin diye kalkıyorum, hayatimi erteliyorum. Sanki benim hayatım daha başlamamış gibi hissediyorum. Ama artik bu depresif halimden kurtulmak istiyorum. Sabah uyandığımda aynadaki neşeli halimi, gün içinde ruhumun dans ettiği günleri özlüyorum. Kendim için, benimle birlikte yürüyen sevdiğim insan için yeni yollar, yeni alternatifler üretmem gerek. Hayatımdaki neşeyi, umudu öyle özledim ki; bizim için onu bulmam gerek.
Herkesin hayatı farklı akıyor. Benimki benim planlarımin çok ötesinde aktı. Eğitimim , mesleğim, kariyerim onceligimken hayatımda çok geri planda kaldı. Her şeye gecikmiş, hayatı belli bir yerde donmuş biri olarak tekrar canlanmak istiyorum.
Ya ben yine kendimi fazla dinledim, abarttım. Kısacası Kendimi memleketine, kendine ve ailesine faydası olmayan zarar ziyan biri olarak görüyorum. Daha da Kısası işsizim, deneyimsizim, umutsuzum.

günün sözü

"Şu iflas etmiş dünyada, en geçerli para birimi; kendin gibi bir insanla paylaştığın duygulardır."
Pablo Neruda