bugün
- sırrı süreyya önder30
- yazarların sahip olmak istedikleri süper güçler11
- garanti bankası13
- piyasadaki en adam gibi sigaranın rothmans olması14
- eski bir anı hatırlamak16
- gerçeği aramak9
- sözlüğün 18 yaş altına hitap etmesi14
- stanley termos olmazsa ben pikniğe gitmem12
- iyi geceler12
- kendini esmer sanarken birden sarışın olan kız19
- bir erkeğe alınacak en güzel hediye17
- mokv nerede13
- nihal atsız türkçülüğü vs atatürk türkçülüğü13
- 3 mayıs türkçüler günü15
- bir ilişkinin kısa sürme sebebi11
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri29
- akrep burcuyum soruları alayım9
- diyanetten skandal cuma hutbesi16
- akp belediyelerinin hiç yolsuzluk yapmaması29
- anın görüntüsü12
- 3 mayıs 2025 galatasaray sivasspor maçı16
- kemalist erkekler gizli eşcinsel midir13
- akp ve chp'nin birbirinden farkı olmaması10
- uludağ sözlük zirvesi32
- tas kafa saç modeli10
- koltukta uyumak12
- 9 yaşındaki felçli çocuğa yoğun bakımda tecavüz25
- cin görünce yapılması gerekenler23
- ekrem imamoğlu10
- otizmliye cennet garanti mi15
- 80 yaşında olmak11
- ülkemde başı açık kadın istemiyorum15
- müge anlı mı esra erol mu9
- faiz yemenin wow haram olması11
- kemalizm9
- masklavinin bu aralar çok gergin olması32
- vampirov'a sorular17
- küresel nerde yahu9
- tayyip erdoğanın türkiyeyi fetöden kurtarması8
- ölüm10
- mühendis erkekler16
- 2 yaşındaki bebek öldüresiye dövüldü8
- gelmiş geçmiş en güzel türk kadın oyuncu12
- 1 mayıs işçi bayramı12


entry'ler (6)
ilahi aşk ile sapkınlığı karıştırmayalım, bence böyle bir konu açılması bile bir sapkınlıktır, cahilliktir, edebsizliktir..
Türklere Gelen Yalvaç (Peygamber) kim olabilir...
Tarihimizdeki Mitoloji, Destan ve Hikayelerden yola çıkarak...
Tarihimizdeki Mitoloji, Destan ve Hikayelerden yola çıkarak...
unutmuştur, büyük ihtimal... ilgi kaybedince her şey normal insan için...
Atam Oğuz Kitabından;
"Alageyik tam karşısındaydı. Duru bir nehirden suyunu yudumluyordu. Nehirdeki bu duranlığı hayra yormadı. Yine de vakit kaybedecek zamanı yoktu. Her an menzilinde çıkabilirdi. Sadağından çektiği siyah temrenli okunu yayına yerleştirdi. Rüzgarı da hesaba katarak yayını gerdi…
Bir an beyaz bir sureti araladı gözünü. O da neydi!
Bir kurt… Tanıdık bir ses… Bu Gökbörü idi. Nehrin yanı başındaki ala geyiğe doğru hareketlendi. Ancak alageyik hiç aldırış etmiyor, nehrin durgun ve ışığı nüfuz etmiş berrak suyundan yudumluyordu. Sonra nasıl oldu kurdu fark etti. Başını kaldırdı, sakince. Hayret yerinden kımıldamadı bile, sadece gök börü ile göz göze geldiler. Böylesine can atak bir hayvan uysal bir koyun gibi bekleşiyordu. inanılacak gibi değildi. Alageyik hiç oralı bile değildi, tekrar suyunu yudumlamaya koyuldu.
Bağatur eli sadağında öylece kalakalmıştı. Etrafta çıt yoktu. Kendi soluk alıp verişlerini duyuyordu. Oku ve yayını her ani harekete duyarlı bir şekilde gezleyerek, ona doğru yöneldi.
Gökbörü ile kadim bir soluğun vuslatını hissediyor gibiydi. Ondan bir tehlike gelmesinden endişe etmeni yersiz olduğunu düşünerek yayını indirdi ve ona doğru yaklaştı.
Gökbörü’ye yaklaştıkça bir ışık huzmesi dalga dalga yayılıyor, semayı kaplıyordu. Önceleri yüreğinde bir korku belirdi. Sonra gaipten bir ses duyar gibi oldu. Bu sese aşinaydı kulakları, daha önce de duymuştu, hatırladı. işbara Tarkan ile cenk ederken bu ses ona yardım etmişti. Işık üzerine gelmeye devam ediyordu hala. Sesleniyor, nefesi ciğerlerinden sökün edebilse dahi boğazına kadar geliyor ama dışarı çıkmıyordu umarsız. Ötelemek, uzaklaşmak istedi nafile, ışık dört bir yanı sarmıştı. Bir elini kamaşan gözlerine siper ederken bir yandan yaklaşan gizemi seçmeye çalışıyordu. Tam da bu anda ışık kümesinden yükselen ses, altı yönden bütün benliğine dolmaya başlayacaktı, devasa koyaklardan yankılana yankılana.
Ey Ademoğlu
Ey Nuh oğlu
Ey Yafes’in Torunu
Türk’ün Oğlu Oğuz Bağatur!
Sana Tek olan Tanrı’nın vaat ettiği Kut ile geldim!
Bir ses derinden yankılanıyordu, yüreği yerinden fırlayacak gibiydi. Öylesine ağırlaşmıştı ki aniden, kemiklerinin tek tek etinden sıyrılacağını hissediyordu. Koca Altındağ’ın altında kalmış gibi, sarsıldıkça göğüs kafesinden yükselen çıtırtıları duyuyordu. Alnından aşağıya dökülen terler boynuna bile varmadan billurlaşıp havaya karışıyordu. Tepeden ayaklarına doğru yayılan sıcaklık yüzünden boğazının yırtılacağını, dudaklarının çatlayacağını hissediyordu. Elleri ve ayakları da uyuştuğundan yerde külçe gibi kalakaldı."
"Alageyik tam karşısındaydı. Duru bir nehirden suyunu yudumluyordu. Nehirdeki bu duranlığı hayra yormadı. Yine de vakit kaybedecek zamanı yoktu. Her an menzilinde çıkabilirdi. Sadağından çektiği siyah temrenli okunu yayına yerleştirdi. Rüzgarı da hesaba katarak yayını gerdi…
Bir an beyaz bir sureti araladı gözünü. O da neydi!
Bir kurt… Tanıdık bir ses… Bu Gökbörü idi. Nehrin yanı başındaki ala geyiğe doğru hareketlendi. Ancak alageyik hiç aldırış etmiyor, nehrin durgun ve ışığı nüfuz etmiş berrak suyundan yudumluyordu. Sonra nasıl oldu kurdu fark etti. Başını kaldırdı, sakince. Hayret yerinden kımıldamadı bile, sadece gök börü ile göz göze geldiler. Böylesine can atak bir hayvan uysal bir koyun gibi bekleşiyordu. inanılacak gibi değildi. Alageyik hiç oralı bile değildi, tekrar suyunu yudumlamaya koyuldu.
Bağatur eli sadağında öylece kalakalmıştı. Etrafta çıt yoktu. Kendi soluk alıp verişlerini duyuyordu. Oku ve yayını her ani harekete duyarlı bir şekilde gezleyerek, ona doğru yöneldi.
Gökbörü ile kadim bir soluğun vuslatını hissediyor gibiydi. Ondan bir tehlike gelmesinden endişe etmeni yersiz olduğunu düşünerek yayını indirdi ve ona doğru yaklaştı.
Gökbörü’ye yaklaştıkça bir ışık huzmesi dalga dalga yayılıyor, semayı kaplıyordu. Önceleri yüreğinde bir korku belirdi. Sonra gaipten bir ses duyar gibi oldu. Bu sese aşinaydı kulakları, daha önce de duymuştu, hatırladı. işbara Tarkan ile cenk ederken bu ses ona yardım etmişti. Işık üzerine gelmeye devam ediyordu hala. Sesleniyor, nefesi ciğerlerinden sökün edebilse dahi boğazına kadar geliyor ama dışarı çıkmıyordu umarsız. Ötelemek, uzaklaşmak istedi nafile, ışık dört bir yanı sarmıştı. Bir elini kamaşan gözlerine siper ederken bir yandan yaklaşan gizemi seçmeye çalışıyordu. Tam da bu anda ışık kümesinden yükselen ses, altı yönden bütün benliğine dolmaya başlayacaktı, devasa koyaklardan yankılana yankılana.
Ey Ademoğlu
Ey Nuh oğlu
Ey Yafes’in Torunu
Türk’ün Oğlu Oğuz Bağatur!
Sana Tek olan Tanrı’nın vaat ettiği Kut ile geldim!
Bir ses derinden yankılanıyordu, yüreği yerinden fırlayacak gibiydi. Öylesine ağırlaşmıştı ki aniden, kemiklerinin tek tek etinden sıyrılacağını hissediyordu. Koca Altındağ’ın altında kalmış gibi, sarsıldıkça göğüs kafesinden yükselen çıtırtıları duyuyordu. Alnından aşağıya dökülen terler boynuna bile varmadan billurlaşıp havaya karışıyordu. Tepeden ayaklarına doğru yayılan sıcaklık yüzünden boğazının yırtılacağını, dudaklarının çatlayacağını hissediyordu. Elleri ve ayakları da uyuştuğundan yerde külçe gibi kalakaldı."
Gök Tengri'nin yalvacı(elçisi) Atam Oğuz...
bu alanda ilk değil atam oğuz kitabını okursanız eğer... Oğuz Kağan'ın Türklere gelmiş ilk yalvaç (uyarıcı) olduğunu öğrenebilirsiniz...