bugün
- galaksideki en aptal canlı topluluğu9
- anın görüntüsü22
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı47
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım19
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- futbolcu ismiyle nick almak10
- uzağı göremeyen insan19
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- evlilik15
- bir şarkı sözü der ki11
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz15
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız10
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel17
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- icardi19058
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi13
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır21
- istanbul suriyenin başkentidir12
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın8
- türkiyede çok abartılan arabalar18
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- boşuna yaşıyorum hissi11
- icardi1905 silik olsun kampanyası27
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler8
- sözlük kızlarının don renkleri19
- kanınıza rengini verir misiniz15
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- patiswiss14
- integralin müfredettan kaldırılması12
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
entry'ler (192)
aşık olunası muhteşemlikteki insan, ses.
ankaralıdır. 2 kasım 1980 doğumludur. hayatında aldığı tek müzik eğitimi sanırım 6 yaşında 2 yıl boyunca aldığı klavye dersidir.
ozan doğuluyla müzik kariyerine başlamıştır. ozan doğulunun sezen aksuyla tanıştırması üzerine bahane albümünda yer almıştır. iki delilik bir arkadaşına ait olup sezen aksu dan başkası söyleyemez demiş ve sezen'i ikna etmiştir.
kendisi aynı zamanda hacıdır. annesiyle birlikte hacca gidip dini vazifelerini yerine getirmiştir. çalışmaları esnasında ezan sesini duyunca bütün sesleri kapatırmış..
ayrıca malesefe mi desem ne desem 1 kasım da sinem gedik adlı hanım kızımızla evlenmiştir.
ankaralıdır. 2 kasım 1980 doğumludur. hayatında aldığı tek müzik eğitimi sanırım 6 yaşında 2 yıl boyunca aldığı klavye dersidir.
ozan doğuluyla müzik kariyerine başlamıştır. ozan doğulunun sezen aksuyla tanıştırması üzerine bahane albümünda yer almıştır. iki delilik bir arkadaşına ait olup sezen aksu dan başkası söyleyemez demiş ve sezen'i ikna etmiştir.
kendisi aynı zamanda hacıdır. annesiyle birlikte hacca gidip dini vazifelerini yerine getirmiştir. çalışmaları esnasında ezan sesini duyunca bütün sesleri kapatırmış..
ayrıca malesefe mi desem ne desem 1 kasım da sinem gedik adlı hanım kızımızla evlenmiştir.
blur - song2
bob marley - could you be loved / no woman no cry
bob marley - could you be loved / no woman no cry
hala unuttum nidaları atılabiliyorsa unutulmayan sevgilidir. zira unutmak hatırlamamaktır, unuttuğunu bile.
işin kötüsü de alınan hediyeyi ne yapacağının düşünülmesi. alternatif olarak erkek kardeşe verilebilir. en azından kardeşiniz kendine aldığınızı zannedip mutlulukta dört köşe olur. bari bir kişi mutlu olsun.
Aylardır nerdeyse fragmanlarıyla beynimizi kemiren, yerli yersiz her yerde adı geçen, Cem Yılmaz’ın Arog’u sırasında bile en çok konuşulan hadise olan hödö film Recep ivedik sonunda huzurlarınızda vatana millete hayırlı olsun. Oley dedim çünkü gelmesiyle belki kurtuluruz diye düşünüyorum ama yanıldığımı da düşünüyorum.
Tabii ki filmi izlemedim. Bende eksik kalayım yani bir ivedik’ten (laf aramızda bir filmi izlemeden ön yargı ile eleştirmekten ve eleştirenlerden de nefret ederim). Dvd çıkınca izlerim artık. Gerçi ilk film içinde neler diyordum “izlemesin kimse hede olursunuz, kurtlar kapar sizi ham olursunuz” nidalarıyla ortalarda dolanıp duruyordum. Fakat en son nidamdan 5 dakika sonra kendimi ivedik izlemek için salona girerken buldum. Komik bir anıdır benim için orası ayrı. Neyse efendim geri dönelim ivedikciğe.
Devamlı belden aşağı konuşan, ağzında geğirme oturma organında zortlama eksik olmayan, kıllı (kısaca bu maymun olsa daha doğru olur) bir insan bir anda halk kahramanı oldu. Anlaması güç mü acaba? Gerçek hayata dönüp baktığımızda her yerde mevcuttur ivediklerden. Peki bu insanlara gerçek yaşantımızda prim veriyor muyuz? Hiç sanmıyorum. “ayy, ığğğ, pis kaka” diye yanlarından koşar adımlarla kaçarız bu tiplerin. Peki durum böyle iken neden üstelik cebimizden de üstüne para vererek bu tipi izleme garipliğine kapılıyoruz. Nedir bizdeki bu ivedik aşkı? Hayır ivedikler aynı ivedik ama ondaki fark nedir? Bana göre cevap reklam ama reklam haricinde artı parantezlerimde olacak belirtim hemen. Farklı açılarda da bulunacağım yani.
Reklam hayatın her alanda o kadar mevcut ki. Kimse “ay benim reklama ihtiyacım yok” saçmalığına girişmesin lütfen çünkü bir anne bile çocuğunu günlerde överken reklamını yapar. Bu reklamın getirisi egodur orası ayrı. Zaten reklam illa maddiyat olarak geri dönmek zorunda da değildir. Gelelim ivedikteki duruma. Ciddiyetin hüküm sürmesi beklenen ana haber bültenlerini bile avaz avaz bağırtmasını başartan, reklamın içinde reklam olmasını bilen bir olay ivedik. Tartışma programlarında bile adı geçer sürekli. Peki tescilli bir ürünün reklamı olur, söylenmesin, rtük amca kızar söylemleri varken devamlı ivedik’in anılması gösterimdeki diğer filmler açısından haksız rekabetin oluşmasına kafadan bir sebep değil midir? Bence haksız rekabetin önde gideni arkadan kovalayanı. Bu sezonda gösterime giren önemli filmlerden Devrim Arabaları, Gitmek, Sonbahar veya hala gösterimde olan Güz Sancısı gibi filmleri kaç kişi izledi. Çoğu eminim bu fillerin adını bile duymamıştır. Çünkü reklamları ya hiç yapılmadı ya da az tanıtımla yetindi bu filmler. Acı ama gerçek. ivedik 4 buçuk milyonu buldu. Breh breh breh… Haksız rekabet var mı yok mu? Eğer birileri suçlanacaksa bu konuda, magazin adı altında dalaverelerin gösterildiği dünyada, böğ getirircesine insanlara empoze edilen bir olgudan insanlar değil bunu bize saplatanlar suçlanmalı.
Diğer bir bakımdan da destekliyorum aslında ivedik’i. Desteklememe sebep olacak 2 neden var. 1.si Recep ivedik gibi filmler -ki bunlar gişe filmleridir- olmazsa o çok sevip saydığımız filmlerin bir çoğu da olmaz. Neden mi? Çünkü Recep amcalar yapımcılara, devlete bir şekilde geri dönüşüm sağlıyor ve geri dönüşüm sonucu kazanılan paralar çok sevip saydığımız filmlere aktarılıyor. Bu sayede sinemamızda bir canlanma gösterip gelişme kat ediyor. Suyla çalışmıyor maalesef kimse. Eğer bugün Cannes Film festivalinde alınan bir ödüle sevinebiliyorsak bundan ivedikciğinde rolü vardır. Acı ama gerçek. Gönül isterdi tabi böyle filmlere ihtiyaç duyulmadan ilerlesin sektör ama madalyon hep size iyi yüzünü göstermemekte. Gerçekler her zaman olduğu gibi burada da acı yüzünü bir kez daha göstermekte. Eğer bir film bu kadar kötü olmasına rağmen rekor düzeyde, hiçbir filmin ulaşamadığı bir başarıyı yakalayıp hiç sinemaya gitmemiş insanı bile evinden kaldırıp sinema salonlarına sürüklemişse bizim ivediklere bi bakıma teşekkür bile etmemiz gerek.
Gelelim desteklememe sebep olacak diğer sebebe. Efendim bizler birer yabancılaşma özentisi kişilikler olduğumuz için yerli malı yurdun malı haykırmalarını ilkokul sıralarından bırakıp kendimizi özentiliğimizin kucağına bırakmış bulunuyoruz. Bu ivedik Made in Hollywood olsaydı yine bu kadar eleştirirmiydik acaba yoksa “Vay anasını be adamlarda ne kadar komik yapmış ahahahah” deyip gülüp geçer miydik? Kesinlikle gülüp geçerdik. Hatta kimileri eminim ki (çok bilmişlikle kendini entelektüel sananlar) bu filmi sanatsal çerçevede de değerlendirirdi. Öyle ki abartıp “Bu seneki oscarlarda neden aday gösterilmedi” diye çığırtkanlık bile yapabilirler. Çok mu abarttım son örneği bilemiyorum ama kabul etmek lazım ki olay da bu abartı kadar var.
iyisiyle kötüsüyle bir film daha gösterimde her şeye rağmen iyi seyirler.
Tabii ki filmi izlemedim. Bende eksik kalayım yani bir ivedik’ten (laf aramızda bir filmi izlemeden ön yargı ile eleştirmekten ve eleştirenlerden de nefret ederim). Dvd çıkınca izlerim artık. Gerçi ilk film içinde neler diyordum “izlemesin kimse hede olursunuz, kurtlar kapar sizi ham olursunuz” nidalarıyla ortalarda dolanıp duruyordum. Fakat en son nidamdan 5 dakika sonra kendimi ivedik izlemek için salona girerken buldum. Komik bir anıdır benim için orası ayrı. Neyse efendim geri dönelim ivedikciğe.
Devamlı belden aşağı konuşan, ağzında geğirme oturma organında zortlama eksik olmayan, kıllı (kısaca bu maymun olsa daha doğru olur) bir insan bir anda halk kahramanı oldu. Anlaması güç mü acaba? Gerçek hayata dönüp baktığımızda her yerde mevcuttur ivediklerden. Peki bu insanlara gerçek yaşantımızda prim veriyor muyuz? Hiç sanmıyorum. “ayy, ığğğ, pis kaka” diye yanlarından koşar adımlarla kaçarız bu tiplerin. Peki durum böyle iken neden üstelik cebimizden de üstüne para vererek bu tipi izleme garipliğine kapılıyoruz. Nedir bizdeki bu ivedik aşkı? Hayır ivedikler aynı ivedik ama ondaki fark nedir? Bana göre cevap reklam ama reklam haricinde artı parantezlerimde olacak belirtim hemen. Farklı açılarda da bulunacağım yani.
Reklam hayatın her alanda o kadar mevcut ki. Kimse “ay benim reklama ihtiyacım yok” saçmalığına girişmesin lütfen çünkü bir anne bile çocuğunu günlerde överken reklamını yapar. Bu reklamın getirisi egodur orası ayrı. Zaten reklam illa maddiyat olarak geri dönmek zorunda da değildir. Gelelim ivedikteki duruma. Ciddiyetin hüküm sürmesi beklenen ana haber bültenlerini bile avaz avaz bağırtmasını başartan, reklamın içinde reklam olmasını bilen bir olay ivedik. Tartışma programlarında bile adı geçer sürekli. Peki tescilli bir ürünün reklamı olur, söylenmesin, rtük amca kızar söylemleri varken devamlı ivedik’in anılması gösterimdeki diğer filmler açısından haksız rekabetin oluşmasına kafadan bir sebep değil midir? Bence haksız rekabetin önde gideni arkadan kovalayanı. Bu sezonda gösterime giren önemli filmlerden Devrim Arabaları, Gitmek, Sonbahar veya hala gösterimde olan Güz Sancısı gibi filmleri kaç kişi izledi. Çoğu eminim bu fillerin adını bile duymamıştır. Çünkü reklamları ya hiç yapılmadı ya da az tanıtımla yetindi bu filmler. Acı ama gerçek. ivedik 4 buçuk milyonu buldu. Breh breh breh… Haksız rekabet var mı yok mu? Eğer birileri suçlanacaksa bu konuda, magazin adı altında dalaverelerin gösterildiği dünyada, böğ getirircesine insanlara empoze edilen bir olgudan insanlar değil bunu bize saplatanlar suçlanmalı.
Diğer bir bakımdan da destekliyorum aslında ivedik’i. Desteklememe sebep olacak 2 neden var. 1.si Recep ivedik gibi filmler -ki bunlar gişe filmleridir- olmazsa o çok sevip saydığımız filmlerin bir çoğu da olmaz. Neden mi? Çünkü Recep amcalar yapımcılara, devlete bir şekilde geri dönüşüm sağlıyor ve geri dönüşüm sonucu kazanılan paralar çok sevip saydığımız filmlere aktarılıyor. Bu sayede sinemamızda bir canlanma gösterip gelişme kat ediyor. Suyla çalışmıyor maalesef kimse. Eğer bugün Cannes Film festivalinde alınan bir ödüle sevinebiliyorsak bundan ivedikciğinde rolü vardır. Acı ama gerçek. Gönül isterdi tabi böyle filmlere ihtiyaç duyulmadan ilerlesin sektör ama madalyon hep size iyi yüzünü göstermemekte. Gerçekler her zaman olduğu gibi burada da acı yüzünü bir kez daha göstermekte. Eğer bir film bu kadar kötü olmasına rağmen rekor düzeyde, hiçbir filmin ulaşamadığı bir başarıyı yakalayıp hiç sinemaya gitmemiş insanı bile evinden kaldırıp sinema salonlarına sürüklemişse bizim ivediklere bi bakıma teşekkür bile etmemiz gerek.
Gelelim desteklememe sebep olacak diğer sebebe. Efendim bizler birer yabancılaşma özentisi kişilikler olduğumuz için yerli malı yurdun malı haykırmalarını ilkokul sıralarından bırakıp kendimizi özentiliğimizin kucağına bırakmış bulunuyoruz. Bu ivedik Made in Hollywood olsaydı yine bu kadar eleştirirmiydik acaba yoksa “Vay anasını be adamlarda ne kadar komik yapmış ahahahah” deyip gülüp geçer miydik? Kesinlikle gülüp geçerdik. Hatta kimileri eminim ki (çok bilmişlikle kendini entelektüel sananlar) bu filmi sanatsal çerçevede de değerlendirirdi. Öyle ki abartıp “Bu seneki oscarlarda neden aday gösterilmedi” diye çığırtkanlık bile yapabilirler. Çok mu abarttım son örneği bilemiyorum ama kabul etmek lazım ki olay da bu abartı kadar var.
iyisiyle kötüsüyle bir film daha gösterimde her şeye rağmen iyi seyirler.
ve 81 yıldır bütün ihtişamı ve prestijiyle(!) devam eden bir oscar ödül töreni daha geçti gitti.
81. oscar ödül töreni 3 bin 500 kişilik kodak tiyatrosu’nda hint yapımı slumdog Millionare'in 8 dalda birden zaferini ilan etmesiyle son buldu.
Her yıl öne sürülen spekülasyonlar, bahisler ve sızdırmaların gölgesinde bu yılda devam etti gitti. Kazananlara yol, su, hava olarak dönecek heykelcikler beklentileri pek te yanıltmadı. Pek te diyorum çünkü 13 dalda birden aday gösterilen The Curious Case of Benjamin Button 3 dalda ödül almayı başarabildi. Bu da hayal kırıklığı yaratmadı dense yalan olur. Duygusal açıdan bu sefer David Fincher'ın heykelciği kucaklamasını bekliyordum. Belki onca şahane filmine rağmen ödül alamayan Martin Scorsese'in Köstebek'le ödül alması gibi bir şey yaşanabilir diye düşünüyordum. Acı gelebilir ama gerçek akademi yine Fincher'ı heykelciğe layık görmedi. Kubrik gibi adını sinema tarihine kazıyıp Oscar'sız mı ayrılacak bu diyarlardan Fincher.
Aslında beklenenler oldu. Slumdog'un Altın Küre'den sonra Oscarda da bir çıkış yapması çokta şaşırtıcı olmadı. Bir diğer tartışılan konu da "En iyi Yardımcı Erkek" dalındaydı. Bu ödüle beklendiği gibi geçtiğimiz yıl ölen Batman: The Dark Knight'taki Joker rolü gönülleri fetheden Heath Ledger layık görüldü. Oscar tarihinde 1976 yılında Network'taki rolü ile "En iyi Erkek Oyuncu" ödülünü alan Peter Finch'in ardından öldükten sonra Oscar alan 2. kişi oldu. Ödülün verilip verilmemesi ahlaki açıdan bile tartışma konusu olan Ledger'ın kazanırsa ödülünü kim alacağı bile ortalığı karıştırdı. Ve ödül gecesi bütün meraklerı dindirdi. Ledger ödülü kazandı. Ödülünü de annesi, babası ve kız kardeşi aldı.
Ödülün tam listesini de yayınlayım tam olsun:
En iyi Film : Slumdog Millionaire
En iyi Yönetmen : Danny Boyle (Slumdog Millionaire)
En iyi Kadın Oyuncu : Kate Winslet (The Reader)
En iyi Erkek Oyuncu : Sean Penn (Milk)
En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu : Penelope Cruz (Vicky Cristina Barcelona)
En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu : Heath Ledger (Batman: The Dark Knight)
En iyi Özgün Senaryo : Dustin Lance Black (Milk)
En iyi Uyarlama Senaryo : Simon Beaufoy (Slumdog Millionare)
En iyi Animasyon Film : Andrew Stanton (Wall-E)
En iyi Kısa Animasyon : Kunio Kato (La Masion En Petit Cubes)
En iyi Sanat Yönetmeni : Donald Graham Burt (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi Kostüm : Michael O'Connor (The Duchess)
En iyi Makyaj : Greg Cannom (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi Görüntü Yönetmeni : Anthony Dod Mantle (Slumdog Millionaire)
En iyi Kısa Film : Jochen Alexander Freydank (Spielzeugland)
En iyi Belgesel ve Kısa Belgesel : James Marsh ve Simon Chinn (Man On Wire) ve Megan Mylan (Smile Pinki)
En iyi Görsel Efekt : Eric Barba, Steve Preeg, Burt Dalton ve Craig Barron (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi Ses Montajı : Richard King (The Dark Knight) ve Ian Tapp, Richard Pryke ve Resul Pookutty (Slumdog Millionare)
En iyi Kurgu : Chris Dickens (Slumdog Millionare)
En iyi Film Müziği : A.R. Rahman (Slumdog Millionare)
En iyi Şarkı : "O Saya" A.R. Rahman ve Maya Arulpragasam (Slumdog Millionare)
Özel Ödül : Jerry Lewis
En iyi Yabancı Film : Yojiro Takita (Dpartures-Japonya)
81. oscar ödül töreni 3 bin 500 kişilik kodak tiyatrosu’nda hint yapımı slumdog Millionare'in 8 dalda birden zaferini ilan etmesiyle son buldu.
Her yıl öne sürülen spekülasyonlar, bahisler ve sızdırmaların gölgesinde bu yılda devam etti gitti. Kazananlara yol, su, hava olarak dönecek heykelcikler beklentileri pek te yanıltmadı. Pek te diyorum çünkü 13 dalda birden aday gösterilen The Curious Case of Benjamin Button 3 dalda ödül almayı başarabildi. Bu da hayal kırıklığı yaratmadı dense yalan olur. Duygusal açıdan bu sefer David Fincher'ın heykelciği kucaklamasını bekliyordum. Belki onca şahane filmine rağmen ödül alamayan Martin Scorsese'in Köstebek'le ödül alması gibi bir şey yaşanabilir diye düşünüyordum. Acı gelebilir ama gerçek akademi yine Fincher'ı heykelciğe layık görmedi. Kubrik gibi adını sinema tarihine kazıyıp Oscar'sız mı ayrılacak bu diyarlardan Fincher.
Aslında beklenenler oldu. Slumdog'un Altın Küre'den sonra Oscarda da bir çıkış yapması çokta şaşırtıcı olmadı. Bir diğer tartışılan konu da "En iyi Yardımcı Erkek" dalındaydı. Bu ödüle beklendiği gibi geçtiğimiz yıl ölen Batman: The Dark Knight'taki Joker rolü gönülleri fetheden Heath Ledger layık görüldü. Oscar tarihinde 1976 yılında Network'taki rolü ile "En iyi Erkek Oyuncu" ödülünü alan Peter Finch'in ardından öldükten sonra Oscar alan 2. kişi oldu. Ödülün verilip verilmemesi ahlaki açıdan bile tartışma konusu olan Ledger'ın kazanırsa ödülünü kim alacağı bile ortalığı karıştırdı. Ve ödül gecesi bütün meraklerı dindirdi. Ledger ödülü kazandı. Ödülünü de annesi, babası ve kız kardeşi aldı.
Ödülün tam listesini de yayınlayım tam olsun:
En iyi Film : Slumdog Millionaire
En iyi Yönetmen : Danny Boyle (Slumdog Millionaire)
En iyi Kadın Oyuncu : Kate Winslet (The Reader)
En iyi Erkek Oyuncu : Sean Penn (Milk)
En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu : Penelope Cruz (Vicky Cristina Barcelona)
En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu : Heath Ledger (Batman: The Dark Knight)
En iyi Özgün Senaryo : Dustin Lance Black (Milk)
En iyi Uyarlama Senaryo : Simon Beaufoy (Slumdog Millionare)
En iyi Animasyon Film : Andrew Stanton (Wall-E)
En iyi Kısa Animasyon : Kunio Kato (La Masion En Petit Cubes)
En iyi Sanat Yönetmeni : Donald Graham Burt (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi Kostüm : Michael O'Connor (The Duchess)
En iyi Makyaj : Greg Cannom (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi Görüntü Yönetmeni : Anthony Dod Mantle (Slumdog Millionaire)
En iyi Kısa Film : Jochen Alexander Freydank (Spielzeugland)
En iyi Belgesel ve Kısa Belgesel : James Marsh ve Simon Chinn (Man On Wire) ve Megan Mylan (Smile Pinki)
En iyi Görsel Efekt : Eric Barba, Steve Preeg, Burt Dalton ve Craig Barron (The Curious Case of Benjamin Button)
En iyi Ses Montajı : Richard King (The Dark Knight) ve Ian Tapp, Richard Pryke ve Resul Pookutty (Slumdog Millionare)
En iyi Kurgu : Chris Dickens (Slumdog Millionare)
En iyi Film Müziği : A.R. Rahman (Slumdog Millionare)
En iyi Şarkı : "O Saya" A.R. Rahman ve Maya Arulpragasam (Slumdog Millionare)
Özel Ödül : Jerry Lewis
En iyi Yabancı Film : Yojiro Takita (Dpartures-Japonya)
kalem, kalem, kalem.
aşık olunan kişiye alternatif yaklaşma türüdür.
meşin yuvarlağın çerçevesinde şaşırmayacak hadisedir. yılda 1 sefer herkesin kendi saha üstünlüğünde gerçekleşmesi doğaldır. abartanlar utansın.
demir demirkan'ın ateş yağmurunda çırılçıplak albümünde en sevilesi şarkılardan biri.
bilimden uzak olununca ki bu kadar iş içinden iş çıkan durumlarda insanın aklına gelmeden yapamadığı durum.
yazar olmayı marifet sanıp abuk subuk anlamsız ve içi boş cümlelerle orda burda dolanan kişi.
cinlerinizin tepenize çıktığı durumdur. sevgiliye belli etmeden icabına bakılır. zira eşşek ve karpuz kabuğu hatırlatılır.
unutmanın tek yolu zamandır. tabi bunu zaman aşımına bırakmaktır asıl zor olan.
sigarasız kalan sevgili ise şahane bir olaydır. zira iğrenç sira kokusu yok olmuştur.
kedilerin verdiği garip iticiliğin yarattığı hadisedir. kedilerin sırnaşıklığından, yalanmalarından, her an ne yapacağı belli olmayan saldırgan tavırlarından dolayı insan ırkında gelişen durumdur aynı zamanda.
yalnız yaratandan ötürü yaradılan sevilir işte. hayatımda ilk kez bir kedi sevdim içten. yavruydu kendisi daha, sevimli pıtırcık bir şeydi ama o da kazık attı ve pire bulaştırdı. işte kedilerden nefret etmeye bir neden daha.
yalnız yaratandan ötürü yaradılan sevilir işte. hayatımda ilk kez bir kedi sevdim içten. yavruydu kendisi daha, sevimli pıtırcık bir şeydi ama o da kazık attı ve pire bulaştırdı. işte kedilerden nefret etmeye bir neden daha.
fight club'ın final sahnesine başka bir şarkının uymayacağını düşündüren parçadır.
imam osurursa cemaatin altta kalmayacağı durumdur.
ilk görüşte karşılıklı afallamaya neden olan olaydır.
eski sevgilisini gören bayansa, yanında arkadaşları varsa ortada komik bir şey yoksa bile elinden geldiğince neşeli olmaya çalışır.
erkekse, arkadaşlarıyla beraberse, eski sevgilisinin yanından geçerken iğneleyici bi laf yapıştırıp rahatlamayı seçer.
kısaca eski sevgiliyi yeni sevgilisiyle görünce ilk akla gelen yıkılmadım ayaktayım imajı vermektir.
eski sevgilisini gören bayansa, yanında arkadaşları varsa ortada komik bir şey yoksa bile elinden geldiğince neşeli olmaya çalışır.
erkekse, arkadaşlarıyla beraberse, eski sevgilisinin yanından geçerken iğneleyici bi laf yapıştırıp rahatlamayı seçer.
kısaca eski sevgiliyi yeni sevgilisiyle görünce ilk akla gelen yıkılmadım ayaktayım imajı vermektir.