bugün

Birçok insanın kendine küfrederken kullandığı popüler kelime.
(bkz: şansıma tüküreyim)
Kendi başarısızlıklarımızı veya diğerlerinin başarılarını tanımlayabildiği ölçüyle orantılı bir batıldır.
(img:#1652349)
Bazen sadece olmayandır.
Türkiye'nin en büyük şansı 99 depreminde başımızda bülent ecevit gibi adil ve işini bilen bir başbakan olmasıydı. O büyüklükte bir deprem bugün olsa istanbul'da yaşayan ve yağma için gelecek birkaç milyon suriyeli, canlı canlı enkaz altındayken kollarımızı kesip alyanslarımızı alırlar. Milyarlarca lira ödenen katering firmaları iki bulamaçlı suyu çorba diye önümüze koyarlar. Bütün gıda firmaları son tüketim tarihi geçmiş ürünlerini devlete satıp iki kere kar ederler. Bütün bu işlerden üç beş aile milyarlar kazanıp servetlerine servet katarlar. Devlet kademesinde ne kadar açık varsa, denleştirilemeyen hesap varsa deprem giderleri kalemiyle sıfırlanır, heryer güllük gülistanlık olurdu. Vatandaş enkaz altında mahvolur, soğuktan ve ihmalden ölen ölür, enkazdan bir hafta on gün sonra çıkartılan üç beş mucize kişiyle de avunurduk. Daha sonra da depremi allahın ilahi takdiri kabul eder, bize bir daha böyle bir felaket yaşatmaması için dua etmek üzere uzun süre camileri doldururduk.
Her gece kafanızı yastığa koyduğunuzda, hayatınızda olduğuna şükrettiğiniz insan.
On yıl önce "şans" fenomenini incelemek için ise koyuldum.

Şans olarak ortaya çıkan fırsatları ele alalım mesela; Şanslı diye bilinen insanlar tutarlı / sürekli şekilde bu tür fırsatlara rastlayıveriyorlar, diğerleri ise hiç rastlamıyorlar. Bu şans farkının, acaba o şansın "farkedilmesinden mi" ileri gelip gelmediğini anlayabilmek için bir deney yapmaya karar verdim.

Şanslı ve şansız insan gruplarının ikisine de bir gazete verdim ve gazetenin tamaminde kaç tane fotoğraf olduğunu söylemelerini istedim. Şansız insanlar cevabı vermek için ortalama olarak 2 dakika harcadılar, şanslı insanlar ise saniyeler içinde cevabı buldular. Niye? Çünkü gazetenin ikinci sayfasında koca harflerle "saymayı bırak, bu gazetede 43 tane fotoğraf var" diye bir ibare vardı. Ama şansız insanlar bunu kaçırıyor, şanslı insanlar ise çoğunlukla bunu yakalıyorlardı. Eğlence olsun diye gazetenin ortasına doğru şöyle başka bir mesaj yerleştirdim "saymayı bırak, sadece deneyciye bu mesajı gördüğünü şöyle ve 250 papel kazan". Yine şansızlar bu mesajı çoğunlukla kaçırdı, şanslılar ise yakaladı.

Daha sonra yaptığımız kişilik testleri, şansız insanların daha gergin insanlar olduğunu ortaya çıkardı, ve araştırmalara göre, endişe (anxiety) insanların beklenmeyen şeyleri farketmesini engelliyor. Bunu inceleyen bir diğer deneyde deneklerin bilgisayar ekrandaki bir noktayı takip etmeleri istenmişti. O sırada, hiç uyarı olmadan, ekranın köşelerinde birdenbire bir büyük noktalar gösteriliyordu. Deneklerin neredeyse tamamı bu büyük noktaları farkediyordu.

Sonra aynı deney, ikinci bir grupla tekrar yapıldı, ama bu sefer deneklere ortadaki noktayı takip etmeleri için bir parasal ödül teklif edildi, bu daha çok gerginlik yarattı. Bu grup daha fazla ortadaki noktaya odaklandı ve köşelerdeki büyük noktalar denek grubunun üçte biri tarafından kaçırıldı. Görmek için ne kadar yoğunlaşsalar, o ölçüde daha az görüyorlardı.

Şans fenomeni de aynen böyle işte: şansız insanlar fırsatları kaçırıyorlar çünkü gayet ağır / ciddi bir şekilde başka bir şeye odaklanmakla meşguller. Eğlence partilerine "mükemmel eşi" bulmaya odaklı bir şekilde gidiyorlar, ve arkadaşlık kurmak için fırsatları kaçırıyorlar. Gazetelerde belli / net iş fırsatları bulmak için bakıyorlar, ve diğer uygun olabilecek diğer iş çeşitlerini kaçırıyorlar. Şanslı insanlar daha rahat, daha açık, böylece "sadece aradıkları şey" yerine "gerçekten ne olduğunu" daha rahat görüyorlar.

(bkz: Richard Wiseman) - alıntı
ulan şans! bana kıçınlada gülsen razıyım.
şans iyi ki var, iyiki hayatımda, iyiki benimle dediğimiz, varsa bu çok büyük bir şans.
tanrı evreni yaratırken, bizim kaderimizi de nasıl bir düzende yarattığını sergilemiştir aslında... eğer geçmişimize dönüp şöyle bir bakarsak bunu daha iyi anlayabiliriz. herşey bir çemberin etrafında döngü halinde ilerlemekte, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü gibi. mesela şans! gelip kapımızı çalar eğer biz ona hazır değilsek teğet geçer bizi, o döner dolaşır ve bir süre sonra tekrar dayanır kapımıza, hazır mıyız diye yoklamak için! hazır olduğumuzu hissettiği bir vakitte girer içeri ve onu şekillendirmemizi bekler... bu yüzden belki de kaçırılan fırsatlar için çokta üzülmemek gerekli çünkü eğer o sizin fırsatınızsa daha mükemmel biçimde şekillendirmeniz için onu, mutlak dönüşünü tamamlamaya çıkmıştır...
"...şans, tüm karanlığa rağmen umutlarından ve hayallerinden vazgeçmemektir; Çünkü şansa inanmak, bizlere verilmiş -bazen acıtıcı bekleyişler gerektiren- bir şanstır..."

(Daha yazılmamış kitaptan notlar - Recep Özcan, s.11)
yürü ya kulum diyecektin tanrım yürü git değil.
dikkat etmediğiniz şeylerin içini dolduran. şanssızlık ve şans değil de konumlar ve yarar halde olanlar var, şans bazen öyle şeyler yapıyor ki, öyle olmadığını isteseniz de açıklayamıyorsunuz, değiştiremiyorsunuz.* kendisine git diyorum, benim işlerime karışma.*
bir insanda olmayınca olmayan şey. ne kadar kendinizi de yırtsanız fark etmiyor. şansa inanın hem de çok inanın. şans kaderin ta kendisi.
bende olduğunu hiç hissetmediğim şeydir.
Keşke biraz ben de olsa.