bir yakının ya da ünlü birinin vefatından sonraki anlardır genelde.
geçmişle gelecek arasındaki daracık andır. geçmiş ölmüştür, gelecek doğmamıştır. Ölen le doğmayan arasındaki 'araf'ta en çok soluklanan duygu 'ölüme ramak kala' hissidir. Öfff öfff... Neden ölüm öldürülmüyor!!!!
final notlarının açıklanmaya başladığı anlardır.
ufak bi tansiyon düşüklüğünde gözünüzün kararmasıyla bi anlığına duyulan hislerdir. sonradan kendinize geldiğinizde de bi süre etkisinde kalırsınız. *
tünelin önünden geçerken sarı ışıkla aydınlandığın andır.
kalp sıkışmasıdır. benim gibi kalp kapakçığı çökük insanlarda sıklıkla meydana gelen hadisedir.
bir deniz kenarına gidip vakti beklemek gerek. hissedersem yaparım.
evde tek başınayken mutfaktan gelen garip sesler sonucu ortaya çıkan gerilim..
öldürmeden önce süründüren bir hastalığa yakalandığınız andır efendim. kanırta kanırta hissettirir.
hatunun babası tarafından deplasmanda basılmak.
resüsitasyon anılarımdan aslında bir çok insanın hissetiğine bizzat şahit olduğum anılardır.

bir kişi ölüüüüüüüyoooommm derse o kişi ölmez
bir kişi öleceğimi hissediyorum - ben öleceğim biliyormusunuz- derse o kişi mutlaka ölür.
anneyle sarılamadan vedalaşıp helalleşilmeden yola çıkıldıysa her an.
metroda sarı çizginin geçildiği andır. yersen.
Bursa uludağ'da çobankaya denilen yerde kayalıklara tırmanırken ölümün yaklaştığını hissetmiştim. o kadar yüksek olmayan yerde birden ayağımı atacağım yer bulamadım. ne ileri ne geri gidebiliyorum. hatta kendimi bırakmayı bile düşünmüştüm. o esnada bir rüzgar çıktı. sanki ölüm kokusu getirmişti. çaresiz olduğum o anda sanki azrail bana ölümü hatırlatıyordu. O an durup düşündüm. bir sinema şeridi gibi gözlerimin önünden geçti hayat. ya kendimi bırakacaktım ya da riskli hamleyi yapıp oradan kurtulacaktım. artık o riskli hamleyi yapıp o durumdan kurtulup tepeye çıkmıştım. ölümün yaklaştığını, ben buradayım dediğini de hissetmiştim.
(bkz: istanbul ve ankara da yaşayan yazarlar)
Yakın birinizi kaybettiğiniz andır. Aklınızdan geçer bir an dünyanın ne kadar garip bir yer olduğu, bugün var olanların yarın yok olduğu.
5 yaşlarındayım.

Denize gitmiştik, ben tabii meraktan suda boyun seviyeme kadar gelmiştim. Birkaç kez oraya geldikten sonra, "kesre, biraz daha ilerle hem sen büyüdün artık" demiştim. Son denememde bir adım daha attım ve deniz içinde tahminen on-yirmi santimlik daha derin olan bir çukurcuğun içine battım.

Su ağzıma girmeye başladı. Acı çekiyordum, nefes alamıyordum. Dua ettim, duanın ne olduğunu bilmediğimden sadece "bismillahirrahmaniirrahim" dedim. Birkaç kere öğrendiğim besmeleyi tekrarladım, çırpınıyordum.

Mucizevi bir şekilde birazcık zıplayıp kendimi boyumu aşmayan deniz içindeki bir tümseğe atabildim.

Ölümün ne olduğunu bilmiyordum. Ama o an her şeyin sonu olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum.