bugün

8 ilk okul 4 lise + 1 sene tekrar olmak üzere 13 sene okul okudum. Ben liseye başladığımda lise 3 yıldı 5 yılda mezun oldum.

Ömrümden götürdükleri 13 senelik zaman diliminde okuma- yazma dışında henüz işime yarayabilecek tekbir bilgi edinmedim.
Çocukluğumdan beri resimle ilgileniyorum ama gittiğim eğitim kurumlarının hiçbiri beni kültürel ya da sanatsal bir etkinliğe yönlendirmedi.

Dershanelerde zeka seviyesi olarak yerlerde denemedeki net sayısı olarak tavanda olan ibnelerin karşımda oturup 2 kelime edemedikleri zamanlara şahit oldum. Zeka seviyesi olmayan adam nasıl net yapıyor demeyin. Çünkü köpeğe bile matematiğin öğretilebildiğini çok kez gördük.

Bunca şeyden sonra kendi kendime dedim ki yarın öbür gün bir çocuğum olursa onu okula göndermeyip kendi evimde eğitecem.
Çocuğuma ihtiyaç olan temel şeyleri öğretip yeteneklerine göre bir seçim yapmasını sağlayacam.

ressam ya da müzisyen olması gerektiği halde matematik gibi bir dersin zulmü altında kalmayacak.
Matematikçi olması gerekiyorsa edebiyatın tamamından sorumlu olmayacak.
Fizikçi veya kimyacı olmak istiyorsa din kültürü gibi bir derse maruz kalmayacak.
Şair ya da edebiyatçı olmak istiyorsa matematiğe maruz kalmayacak.

Resim bölümü bitirip kpss'de matematik çözmesini gerektirmeyecek bir yaşamı olsun diye elimden geleni yapacağım.
Yani kafasında milyon tane gereksiz şey olmayacak. Amaç ve hedef tek olacak. Kendi yolunu kendi seçecek.
hiç bir sebebi olmaması gereken kişilerin üreteceği saçma sapan sebeplerdir.
çocuğu sıkmak istememek.
Olmayan sebepler...
Hakkini vererek okuyan kisiler iyi yerlere gelmiyormus gibi bir hava yaratilmis. Gunumuzde bu tip dusunceler olmamali.
protesto etmek.
havanın aşırı soğuk olması ve kar yağışı.
terör, deprem, hastalık, yangın ve salgın durumları.
sözde demokratik, laik özde faşist,ezberci eğitim sistemi.
kendini yetiştirmeyen, geliştirmeyen ve herşeyi bildiğini düşünen öğretmenler, şeklinde örneklendirilecek sebeplerdir.
erkin koray'ın yapmış olduğu hadisedir. ama sonradan yaptığının pekte doğru olmadığını itiraf etmiştir. çünkü kızı sosyalleşme açısından sıkıntı çekmekteydi.

edit: yorumum eğitim niteliğinde ciddi bir devrim olması gerektiği.
çocuğunu türkiyede okula göndermemek için sebepler olarak düzeltilmelidir efendim. zira ilk entry çok yerinde olmuştur. türkiyedeki eğitim sistemi özellikle geçirilen ilk 12 yıl okuma yazma öğrenmenin dışında size ailenizde alabileceğinizden fazlasını verebilecek seviyede değildir. bir şeyler öğretmez dayatırlar. bunu çok anlamak çok basit ben elime kalem alabildiğim günden bu yana resim yapıyorum ve ilkokuldan üniversite sınavına kadar kendimi geliştirmek için bu sistem bana hiç bir fırsat vermedi, çünkü bu ülkede sadece matematik geometri fizik gibi alanlara eğilimi olan sayısal zekaya sahip beyinlere güya kıymet veriliyor. bu ülkede gastronomi, resim, edebiyat okumak isteyen heykeltraş ya da müzisyen olmak isteyen insanlar hedeflerine ulaşabilmek için matematik geometri fizik soruları çözmek zorundalar. üstüne üstlük şuan ygs barajından sonra girilen yetenek sınavını geçen öğrencilerin önünde o bölümlere puanla giren insanlar geçiyorlar üstüne üstlük o bölüme yetenek sınavıyla işinin hakkını verebilecek şekilde gelen insanların yanında puanla giren öğrencilere burs veriyorlar. imkanım olsa ben de burada eğitim almazdım ileride çocuğuma da burada eğitim aldırmak istemem.
eğitim sisteminin saçmalığı yeterli bir sebep Sanırım. Ama hayallere ulaşmak, hedeflere ulaşmak bir diplomaya bağlıysa, okul yolundan geçiyorsa bir yerde mecburuz.
4+4+4 eğitim sistemi.
Okul önlerindeki kabadayılar,simitçi kılığındaki torbacılar,eski öğretmen ahlakının zerresini bulundurmayan yeni yetme hocalar,milleti kötü etkileyen abidik gubidik mafya dizileri hep aynı,başroldeki mal tek kurşunla 17 kişiyi öldürür sonra arada bir sexi kızımızla sevişir,sezon ortalarına doğru mutlaka 32 yerinden vurulur komaya girip çıkar. Sonrada millet niye yabancı dizileri izliyo? Ne bekliyodun yarrraaaaam,game of thrones,walking dead,vikings varken,oturup siyah beyaz aşkımı izleyelim amk.
daha bugün çocuğu 1. sınıfa yeni başlamış biriyle konuştuk, duyduğum kadarıyla sınıf o kadar darmış ki çocuk sıraların arasından geçeceğim, oturduğum sıradan kalkıp çıkacağım derken sürekli kolunu bacağını oraya buraya çarpıp morartıyormuş.
üzüldüm bir an.
çağ dışı eğitim,

resmi ideolojinin empoze edilmesi,

müfredatın %70'nin falan paşanın mavi gözleri olması,

yok andımız bilmem ne gibi çağdışı uygulamalar (her ne kadar kaldırıldıysa da geri gelmemesinin garantisi yok ya da müdürün teki çıkıp "ben okutuyorum" gibi bir zorbalık yapmayacağı şüpheli),

üniversiteye kadar hiçbir elle tutulur bilginin verilmemesi,

dil eğitimi dediklerinin tamamen vakit kaybı olması, çünkü hiçbir şey öğretilmemesi,

öğretmenlerin korkunç derecede kifayetsizliği,

gibi nedenlerle ciddi ciddi düşünülen bir şeydir.

geçen sevdicekle konuşuyorduk. "ben gelecekte çocuğa tarih ve coğrafya öğretirim" dememle okul muhabbeti açıldı. sonra düşündüm, ulan bakanlık kurumlarının 8 senelik ilk kademede vereceği tarih eğitiminin kat be kat kalitelisini ben ona 4 senede hiç de yoğun olmayan bir programla veririm, hem de en muasır yöntemlerle. bizde coğrafya eğitimi zaten neredeyse hiç yok. üstelik edebiyat dersi de verebilirim. türkiye'de verilen edebiyat derslerinde doğru düzgün klasik okutmazlar, osmanlıca öğretmezler, bir şiir ezberletmezler, divan edebiyatını öğretmenler bile bilmez. hele dünya edebiyatı? hak getire. e? ben ona klasik de okuturum, kitaplıkta yüzlerce eser var. temel düzeyda osmanlıca da öğretirim, sadece birkaç haftalık iş. şiir de ezberletirim, alman edebiyatını da tanıtırım. üstelik evde yapacağımız tartışmalarla, izleyeceğimiz filmlerle bunları daha da zenginleştirebiliriz. ne bileyim, önce suç ve cezayı okutur sonra filmini izleriz mesela. sonra sevdicek dedi ki, "ben de biyoloji ve matematik öğretirim." doktor anne sonuçta. lisedeki kahverengi takım elbiseli biyoloji öğretmeninden çok daha iyisini vereceği kesin. hatta hastaneye götürüp orada konuları daha da ilginç hale getirebilir. yabancı dil için dadı falan tutarız. belli bir yaşa kadar fransızca, italyanca, rusça, almanca dillerinden birini veririz. ingilizceyi istemese de öğrenecek zaten. üniversiteye başladığında iki yabancı dili cebine atar. geriye de çok bir şey kalmıyor. fizik, kimya gibi dersler. özel hoca tutarsın. bunları düşünecek durumdaysan bir güzel bahçen de olur. orada spor eğitimi için de hoca tutulabilir. beslenme işini yine sevdiceğin diyetisyen arkadaşlarından husule getiririz. geriye hakikaten çok az şey kalıyor. yani iş ve teknik gibi bir ders alsa ne olur almasa ne olur? eğer maksat hobi edinmekse, dedesine veririz. adam ressam. baktı, resim işini beğenmedi. ben satranç ya da koleksiyon işini öğretirim. yahu hiç olmadı, bir marangozun, bakırcının, camcının yanına çırak verirsin. 4-5 senede o işin feriştahını öğrenir çocuk. vatandaşlık bilgisi, milli savunma nedir? aklı ermeye başladığında verirsin bir iki hukuk kitabını temellerini öğrenir. beni tek düşündüren şey çocuğun sosyalleşmesi, hayat tecrübesinden mahrum kalması gibi sorunlar. belki ilk seviyede bu imkan çok anlamlı değil ama liseyi zaten yabancı bir lisede okutmak da düşünülebilir. yani genel olarak para lazım tabii. öğretmen tutmak epey masraflı olur.
okullar insanları eğitmiyor, aksine ruhsal hastalıklarına temel hazırlıyor. müfredat kısır ve sıkıcı. okullarda zorbalık, her türlü küfür kıyamet var. çocuğum olsa okula göndermemek için sebeplerim bunlar. fakat çocuğunuzu bir fanusun içinde büyütürseniz bu sefer de hayata çıktığında yumruk yemiş gibi olacak, alışamayacak. o yüzden devlet okuluna gitmesini ama okuyan, gözlemleyebilen ve eleştirebilen bir insan olmasını istiyorum. burada da görev bana düşer.
üniversiteye kadar okula göndermeyip diplomasız üniversite kaydı yapılabileceğini düşünenler için geçerli sebeplerdir.